Tarih 9 Şubat 2008...
İkinci resimde sağ tarafta Sakarya atkısıyla gördüğünüz ama Manisa'da oturan kuzenim Şenol, birgün önceden beni aramış, "Baba, Ali Sami Yen'e geliyorum" diye haber salmıştı. Tabi çok defa deplasman ayağına İstanbul'a geldiği için prosedür belliydi.
Sabahın soğuğunda gittik aldık kuzeni Ali Sami Yen'in önünden, Mecidiyeköy'de güzel bir kahvaltı yaptık. Sonra dosdoğru Gaziosmanpaşa'ya, eve gittik. Bilgisayardı, kakara kukaraydı derken saat 4 gibi evden çıktık, Şişli otobüsüne bindik. Adamın elinde bir poşet vardı sürekli, otobüste otururken içinden kan kırmızı bir Manisa forması çıkardı. "Oğlum, kaç defadır deplasmana geliyorum, hiç maça girmedin benimle, bu sefer giriyosun" dedi. Biz de serde Beşiktaşlıyız ama, Manisa'ya da neredeyse iki ayda bir giderim. Manisa maçlarına da bayağı gitmişliğim vardır. "Tamam lan" dedim, otobüsteki 10-15 Galatasaraylının arasında formayı giydim, kuzen biraz tedirgin oldu ama sorun çıkmadı. Kuzen "Ben Serhat Abi'yi (Manisa halkı tarafından "Sarı" diye çağırılan bir kişiliktir, amigodur) arıyorum bakalım fazladan bilet var mı?" diyerekten aradı.
Doğal olarak fazla bilet yoktu, ben de Manisa formasının üzerine montu sonuna kadar çektim, Ali Sami Yen'in önündeki gişelere geldim. "Abi Manisa tarafına bir bilet verir misin?" dedim, "Manisa tarafı mı?" diye anlaşılmaz bir şekilde tekrar sordu adam. "Hee, Manisa tarafı" diye tekrarlamak zorunda kaldım amacımı. Bu arada bileti aldıktan sonra bazı Galatasaray'lı taraftarların, "Gardaş yukarıdan dolanma bak, aşağıdan git daha kolay bulursun" demesine rağmen, yukarıdan dolaştım, misafir seyirci kapısının önüne geldim. Kuzen ilk polisleri geçmiş, ortada beni bekliyordu. Beraber toprak ve çamur dolu bir yoldan geçerek, merdivenlere ulaştık. Biletleri yırttırdık içeriye girdik.
Havanın yavaş yavaş kararmasıyla ve Şubat soğuğunun etkisiyle götümüz donmaya başlamıştı. Neyse ki, sarı-kırmızı Twigy terliğine (terliğin içindeki adama değil, bizzat terliğe) küfreden iki abi biraz neşelendirdi bizi.
Gel gelelim maç başladı. Manisa taraftarı klasik "Şu dağlar olmasaydı oy oy/ Çiçekler açmasaydı oy oy/ Manisam ne yapardı oy oy/ Tarzanlar olmasaydı oy oy" şeklinde sözleri olan, Manisa taraftarının doğaya sevgisini yansıtan, küresel ısınma karşıtı tezahüratla başlamıştı. Neyse ki 30. dakika olmadan Galatasaray 3-0'ı buldu, biz de yerimize oturduk, çekirdek çitlemeye başladık.
İkinci yarının ilk 15 dakikasında skor 5-1'e gelse de, Selçuk İnan'ın en az 25 metreden tıkadığı golle ve hemen ardından Burak Yılmaz'ın attığı golle skor 5-3'e gelmiş, Manisa taraftarı hafiften hareketlenmeye başlamıştı. Hatta terliğe küfreden abiler, 5-3'ten sonra Manisa ne zaman atak yapsa, Galatasaray kalecisi Orkun Usak'a "Orkuun, kocan geliyo Orkuun" diye bağırarak, beni iyiden iyiye yerlere yatırdı. Gerçi maç başlamadan önce istavroz* çıkartan Orkun'a "Amına kodumun gavuru" diyen biri vardı da, aynı abiler mi emin değilim.
Maç 6-3 sona erdi, biz de koridora indik, Galatasaraylıların stadı boşaltmasını beklemeye başladık. Koridorda "Heyya heyya heyya heyya Ultravesti Ultravesti" diye bağırarak pogo yapma fırsatına da eriştim. Sonradan kuzen dedi ki, çoğunlukla yapılan bişeymiş. Her yapıldığında "Ultravesti" diye bağırılıyor mu emin değilim. Neyse, dışarı çıkınca kuzeni otobüse uğurladım, eve yol aldım ben de.
Birkaç ilginç anektod yakaladım. Birincisi, bir İstanbul deplasmanına iki otobüs geliyorsa, bir otobüs sadece günübirlik ziyaret için gelmiş oluyor. Cidden, sadece İstanbul'daki akrabalarını görmek için taraftar otobüsüne kayıt yaptıran adamlar varmış. Aslında düşünce olarak güzel, 20 milyona gidiş-geliş İstanbul yapıyorsun, hem de hısım-akrabayı görmüş oluyorsun. İkincisi bu abiler eğer maça girmişler ise, hemen kendilerini belli ediyorlar. En yukarı oturup, iki saat kalkmadan çekirdek soyan en az on tane adam vardı.
Bu yazı dizisinin ikinci kısmında ise, yine Ali Sami Yen deplasmanına gelen Şenol'un ve Manisa taraftarının, yönetim bilet ayarlamayı unutunca girdiği şekilleri anlatacağım. Umarım unutmam.
*Orkun bir röportajında sadece uğur olsun diye istavroz çıkardığını, Hristiyanlıkla bir alakası olmadığını söylemişti. "Bize ne?" deyip, gereksiz bilgiye nokta koyuyoruz.
İkinci resimde sağ tarafta Sakarya atkısıyla gördüğünüz ama Manisa'da oturan kuzenim Şenol, birgün önceden beni aramış, "Baba, Ali Sami Yen'e geliyorum" diye haber salmıştı. Tabi çok defa deplasman ayağına İstanbul'a geldiği için prosedür belliydi.
Sabahın soğuğunda gittik aldık kuzeni Ali Sami Yen'in önünden, Mecidiyeköy'de güzel bir kahvaltı yaptık. Sonra dosdoğru Gaziosmanpaşa'ya, eve gittik. Bilgisayardı, kakara kukaraydı derken saat 4 gibi evden çıktık, Şişli otobüsüne bindik. Adamın elinde bir poşet vardı sürekli, otobüste otururken içinden kan kırmızı bir Manisa forması çıkardı. "Oğlum, kaç defadır deplasmana geliyorum, hiç maça girmedin benimle, bu sefer giriyosun" dedi. Biz de serde Beşiktaşlıyız ama, Manisa'ya da neredeyse iki ayda bir giderim. Manisa maçlarına da bayağı gitmişliğim vardır. "Tamam lan" dedim, otobüsteki 10-15 Galatasaraylının arasında formayı giydim, kuzen biraz tedirgin oldu ama sorun çıkmadı. Kuzen "Ben Serhat Abi'yi (Manisa halkı tarafından "Sarı" diye çağırılan bir kişiliktir, amigodur) arıyorum bakalım fazladan bilet var mı?" diyerekten aradı.
Doğal olarak fazla bilet yoktu, ben de Manisa formasının üzerine montu sonuna kadar çektim, Ali Sami Yen'in önündeki gişelere geldim. "Abi Manisa tarafına bir bilet verir misin?" dedim, "Manisa tarafı mı?" diye anlaşılmaz bir şekilde tekrar sordu adam. "Hee, Manisa tarafı" diye tekrarlamak zorunda kaldım amacımı. Bu arada bileti aldıktan sonra bazı Galatasaray'lı taraftarların, "Gardaş yukarıdan dolanma bak, aşağıdan git daha kolay bulursun" demesine rağmen, yukarıdan dolaştım, misafir seyirci kapısının önüne geldim. Kuzen ilk polisleri geçmiş, ortada beni bekliyordu. Beraber toprak ve çamur dolu bir yoldan geçerek, merdivenlere ulaştık. Biletleri yırttırdık içeriye girdik.
Havanın yavaş yavaş kararmasıyla ve Şubat soğuğunun etkisiyle götümüz donmaya başlamıştı. Neyse ki, sarı-kırmızı Twigy terliğine (terliğin içindeki adama değil, bizzat terliğe) küfreden iki abi biraz neşelendirdi bizi.
Gel gelelim maç başladı. Manisa taraftarı klasik "Şu dağlar olmasaydı oy oy/ Çiçekler açmasaydı oy oy/ Manisam ne yapardı oy oy/ Tarzanlar olmasaydı oy oy" şeklinde sözleri olan, Manisa taraftarının doğaya sevgisini yansıtan, küresel ısınma karşıtı tezahüratla başlamıştı. Neyse ki 30. dakika olmadan Galatasaray 3-0'ı buldu, biz de yerimize oturduk, çekirdek çitlemeye başladık.
İkinci yarının ilk 15 dakikasında skor 5-1'e gelse de, Selçuk İnan'ın en az 25 metreden tıkadığı golle ve hemen ardından Burak Yılmaz'ın attığı golle skor 5-3'e gelmiş, Manisa taraftarı hafiften hareketlenmeye başlamıştı. Hatta terliğe küfreden abiler, 5-3'ten sonra Manisa ne zaman atak yapsa, Galatasaray kalecisi Orkun Usak'a "Orkuun, kocan geliyo Orkuun" diye bağırarak, beni iyiden iyiye yerlere yatırdı. Gerçi maç başlamadan önce istavroz* çıkartan Orkun'a "Amına kodumun gavuru" diyen biri vardı da, aynı abiler mi emin değilim.
Maç 6-3 sona erdi, biz de koridora indik, Galatasaraylıların stadı boşaltmasını beklemeye başladık. Koridorda "Heyya heyya heyya heyya Ultravesti Ultravesti" diye bağırarak pogo yapma fırsatına da eriştim. Sonradan kuzen dedi ki, çoğunlukla yapılan bişeymiş. Her yapıldığında "Ultravesti" diye bağırılıyor mu emin değilim. Neyse, dışarı çıkınca kuzeni otobüse uğurladım, eve yol aldım ben de.
Birkaç ilginç anektod yakaladım. Birincisi, bir İstanbul deplasmanına iki otobüs geliyorsa, bir otobüs sadece günübirlik ziyaret için gelmiş oluyor. Cidden, sadece İstanbul'daki akrabalarını görmek için taraftar otobüsüne kayıt yaptıran adamlar varmış. Aslında düşünce olarak güzel, 20 milyona gidiş-geliş İstanbul yapıyorsun, hem de hısım-akrabayı görmüş oluyorsun. İkincisi bu abiler eğer maça girmişler ise, hemen kendilerini belli ediyorlar. En yukarı oturup, iki saat kalkmadan çekirdek soyan en az on tane adam vardı.
Bu yazı dizisinin ikinci kısmında ise, yine Ali Sami Yen deplasmanına gelen Şenol'un ve Manisa taraftarının, yönetim bilet ayarlamayı unutunca girdiği şekilleri anlatacağım. Umarım unutmam.
*Orkun bir röportajında sadece uğur olsun diye istavroz çıkardığını, Hristiyanlıkla bir alakası olmadığını söylemişti. "Bize ne?" deyip, gereksiz bilgiye nokta koyuyoruz.
1 yorum:
adabazaaaar
Yorum Gönder