13 Eylül 2009 Pazar

Pattie 'The Shuttle' Boyd

İngiliz müziğinin iki büyük ismi desem, çok fazla ikili sayılabilir ama George Harrison ve Eric Clapton'ın dostlukları bambaşka bu ikililerin içinde... Çünkü aynı kadına olan aşkları, Harrison'ın ölümüne kadar her şeye rağmen Clapton ile devam eden arkadaşlıkları ilginç bir hikaye bütününü oluşturan parçalardan bir kaçıdır.

Bir kadın, bir erkeğin hayatını bir çok şekilde etkileyebilir. İki erkeğin hayatını da etkileyebileceği bir çok şey bulabiliriz fakat iki müzisyenin hayatını etkileyip uğruna şarkılar yazdırması da bambaşka bir şey işte. Kimine göre o kadın tek kelimeye orospudan başka bir şey olmayabilir ama bu hikayeyi ilk araştırdığımda; 'Vay be...' demiştim. 'Hangi kadın onun yerinde olmak istemezdi ki?' diye de düşünmüştüm. Eric Clapton ve George Harrison'a uğruna şarkılar yazdırmak acayip bir fantazi olabilir ancak...

Pattie Boyd, 60'lı yıllara kariyeri hızla yükselmekte olan bir model olarak girer ve George Harrison ile 64' yapımı, Beatles'ın filmi, A Hard Day's Night'ın çekimlerinde tanışır. Tanıştıkları zaman Pattie Boyd nişanlı, George Harrison ise gelene geçene kayan karakterde tiplerdir fakat ikisi de bu ilişki için fedakârlık yapar ve Pattie nişanlısından ayrılır bir süre sonra.

66' yılında evlilikle sonuçlanan bu ilişkinin ardından ikilinin Uzak Doğu felsefelerine ilgisi, aynı zamanda Beatles üyelerini de bunun içine yavaş yavaş çeker... Bir yandan Beatles ile boğuşan, bir yandan da mistikliği tavan yapan Harrison, Pattie sevişmek için düz duvara tırmanıyorsa da paso götünü çevirip uyur.

Clapton ise hikayeye tam olarak bu noktada dahil olmaya başlar...

George'un bu; 'Bu gece olmaz Pattie, çok yorgunum...' tripleriye geçen günlerde, başlarda George için geliyorsa da sonraları yavaş yavaş Pattie'ye olan ilgisi artınca onun için -özellikle George evde değilken- gel-gitler yapan Clapton aşkından o kadar çıldırır ki '...vazgeçilir gibi değil bu med-cezirler! Fırtınam, felaketim, hasretim...' diye şarkılar söyleye söyleye dolaşır sokaklarda.

George'un Pattie'yi yalnız bırakışlarında ona olan aşkını, kahvede hesabına 51 oynadığı arkadaşlarına; 'Oğlum, bizim George'un Pattie'ye var ya offf, çıkarmadan beş posta...' diye anlatır Clapton... 'Ya oğlum s.ktir git. Sen kim, Pattie kim lan? O koskoca Beatles'ın George'u ile çıkarken sana bakmaz. Kes tatavayı da at kağıdını...' cevabını alan Clapton o kadar sinirlenir ki son ve Pattie'ye giden yolda en baba hamlesini ona şu sözleri yazarak yapar;

What'll you do when you get lonely
And nobody's waiting by your side?

You've been running and hiding much too long.
You know it's just your foolish pride.


Layla, you've got me on my knees.

Layla, I'm begging, darling please.
Layla, darling won't you ease my worried mind.

I tried to give you consolation

When your old man had let you down.
Like a fool, I fell in love with you,
Turned my whole world upside down.


Let's make the best of the situation

Before I finally go insane.
Please don't say we'll never find a way
And tell me all my love's in vain.

Sözler, Clapton'un en iyi şarkılarından biri olan Layla'nın sözleridir. Zaten daha sonrasında da Layla olarak şarkı piyasaya sürülür vesaire... Clapton Pattie'yi bunları yazarak etkiler etkilemesine ama Pattie ile George'un ayrılışları hakkında ise çeşitli söylentiler dolaşmaktadır, kesinliği konusunda bir şey söyleyemeyeceğim ne yazık ki...

Söylentilerden bir tanesi, George'un Pattie'yi ekip başka kadınlarla tatile çıkması sonucunda artık dayanamayan Pattie'nin Clapton'ı buyur ettiğidir.

Öbür hikayede Pattie ile Eric yakınlaşırken, aynı zamanda da George Ringo'nun hatununa kaymaktadır ve bunu öğrenen Pattie'nin; 'Öyle g.te, böyle ...rak' diyerek Eric'e saksafonuyla eşlik eder.

Sonuncu söylentide derler ki, bu geliş-gidişler esnasında Clapton'ın Pattie'ye abayı fena yakar, ilgisizlikten bunalan Pattie'nin kafası karışır. Clapton, Pattie'ye ona varmazsa uyuşturucu müptelası olacağına dair tehditler savurur. Ve hatta, George'un gözlerinin önünde Pattie'ye ilan-ı aşk eder, George'un bunu öğrenir, Pattie'ye 'Ya ben ya o pezemenk...' der, bu sözler karşısında g.tü tutuşan Pattie ise George'u tercih eder şeklinde anlatılır...

Olayın akabinde ise, daha sonra George Harrison şarkıyı Ray Charles'ın söylemesi için yazdığını açıklasa da, Pattie Boyd'un; 'O şarkı -ya ben ya o- olayının ardından benim için yazılmıştı.' dediği şu sözler oluşuverir;

Somewhere in her smile she knows
That I don't need no other lover
Something in her style that shows me

Don't want to leave her now
You know I believe her now

You're asking me will my love grow
I don't know, I don't know
You stick around now it may show
I don't know, I don't know

Something, Harrison'ın Beatles ile birlikte iken yazdığı yirmi besteden bir tanesidir... Lennon/McCartney bestelerine bakacak olursak ufak bir rakam elbette...

Velhasıl kelam, hangi rivayet doğru olursa olsun, Harrison Something'i ister Pattie'ye ister Ray Charles'a yazmış olsun, farketmez ve Pattie ile 70' yılında ayrılırlar. George; 'Bir kulunu çok sevdim, o beni hiç sevmiyor...' minvalinde devam eden ve hit olacağına adı kadar emin olduğu bir şarkı yazdığı hâlde grup üyelerinden 'Çok arabesk olmuş bu dayıgil, koyamayız albüme, tarzımız değil...' şeklinde veto alıp; 'Ulan aşkta da kazanamadık, hayatta da be! Bu da mı fa major değil?!' diye isyan edip kendini alkole verirken, Pattie aynı yıl içinde Eric Clapton ile dünya evine girer.

70' ve 74' yılları arasında evli kalan Pattie ve Clapton'ın hayatında ilginç şeyler olmuş, olmamış değil. Misal, Paul ve Linda McCartney'nin o yıllarda her sene bütün Beatle'ların hayranı olduğu -grup adını bulurken bile ondan esinlendikleri rivayet edilir- Buddy Holly anısına düzenledikleri partiye hazırlanırlarken yeni evli Clapton çifti, Eric işini erken bitirir ve beklemeye başlar. 10 dk, 15 dk, 20 dk. geçer derken Pattie'den ses seda yok... Bekle babam bekle, Pattie gelmez bir türlü. Clapton iyice sinirlenir ama çaktırmaz, saatine bakar ve akabinde; 'Balım, geç kalıyoruz. Hadi bir tanem.' diye bağırır. 'Tamam Eric, bağırma. Makyazımı tazeleyeyim, üstümü değişip geliyorum.. Sabret biraz sen de ayol, a-aaaaa. Siz erkeklerin işi kolay tabi bıdı bıdı bla bla...' diye cevap alınca alır eline gitarı; 'Sen gelmez olduuuun, sen gelmez olduuuun...' diye tıngırdatmaya başlar. Şarkı bitip Pattie hâlâ gelmemiş olunca bu defa doğaçlama girer ve Pattie için o mahur besteyi yapar;

It's late in the evening; she's wondering what clothes to wear.
She put on her make-up and brushes her long blonde hair.
And then she asks me, "Do I look all right?"
And I say, "Yes, you look wonderful tonight."

Çoğunuzun anlayabileceği gibi, şarkı bir döneme damgasını vurmuş, hâlâ daha çokça dinlenen ve türlü mekanda yemek yerken, içki içerken, sıçarken, işerken vs. duyabileceğiniz Wonderful Tonight adlı efsane Clapton şarkısı.

İş buraya kadar tatlı tatlı ilerler... Clapton kadınını beklerken sinirlenir, sinirini gitarla harika bir beste yaparak çıkarır ama sonralardan sapıtmaya başlar. Madde bağımlılığı, her gece her gece şişelerin dibine vurmalar, Pattie'yi tekme tokat dövmeler diye giden trajik bir hikaye oluşur iyiden iyiye... Bu dönemlerde, -ve aslında bugünlere kadar- Pattie, George'tan boşanıp Eric'e vardığına pişman olduğunu söylemeye başlar ve 'George'tan ayrıldığıma o kadar pişmanım ki... Anamı dinleyeydim de Eric'e varmayaydım, ah salak kafam ah...' minvalinde demeçler verir. George'un bu demeçlere kulağını tıkayıp sümüğünü atmaması ve tek oğlunun eşi Olivia Harrison ile 'yaaaa, önce sen kapaaaaat... ehi :) hayır seeeeeeaaaan yaaaa, ehehe :)' dönemlerinde olduğundan ötürü Pattie, Eric'e katlanmaya devam etmek zorunda kalır.

Gel zaman git zaman öyle bir olay olur ki, Pattie Clapton'ın yediği nanelere dayanamaz olur ve ilişki ayrılıkla noktalanır. Clapton, Pattie ile ilişkileri devam ediyorken başka bir kadından çocuk sahibi olur ve bunu öğrenen Pattie; 'İçip içip beni dövdün, katlandım. Kıskançlık krizlerine girdin, dövdün, katlandım. Anam ziyarete geldi, kovdun, sustum. Yediğin her boku alttan aldım ama buna da dayanamam artık, Allah belanı versin Eric, Allah seni kahretsin! Bana gelen sana gelsin... Ben annemin evine gidiyorum!' der demez kapıyı vurup evden kaçar ve bu ilişki de 74' yılında sona erer.

Bu aşk, seks, ihanet, ihtiras vs. vs. etiketli pembe dizini sonunda, Pattie iki ilişkisinden de umduğunu bulamayarak, hayata tek başına devam eder. George ile ilişkisi döneminde başlayan fotoğrafçılık merakından kaynaklı, her iki ilişkisinde de çektiği fotoğrafları sergilemeye başlar, sattığı fotoğraflardan para kazanır ve anılarında yaşamaya mahkum olur.

George ve Eric ise Pattie'nin hayatlarına dahil olduğu zamanlarda bile hiç küsmece, darılmaca, vay efendim; 'Sen benim hatunuma nasıl sarkarsın!', vay efendim; 'Sen kadınını mutlu edemediysen ben ne yapayım oğlum!', durumları yaşamadıklarından ötürü birlikte şarkılar yapmaya devam ederler, bu yüzden Pattie'nin gidişi hiçbir şeyi etkilemez ve Beatles'ın dağılmasından sonra da ortak projeler yapıp, arkadaşlıkları ile şarkılar üretmeye devam ederler.

THE END

1 yorum:

blastrula dedi ki...

eline saglik be dogus. harika bir yazi olmus. harcaniyon olm otel köselerinde hehe