2 Eylül 2009 Çarşamba

Çüküm


Daha önce de sık sık sorarlardı "Sen nasıl Beşiktaşlı oldun?" diye, geçen işte de muhabbeti açılınca, bir düşüneyim dedim. Açıkçası, beni Beşiktaşlı yapan olayın ne olduğundan emin değilim. En eski olarak, 3.5 yaşında Çarkıfelek izlediğimi anımsayabiliyorum. Tarık Tarcan sunardı.

Aslında ortam olunca anlatabileceğim bir hikayem hep olsun istemişimdir. Misal, "Annemi Florence Nightingale Acil'e kaldırmışlar sancılar başlayınca. Ben tabi dayanamıyorum içeride, sıcak filan. Normal doğum olmuyor, sezeryanla çıkıyorum. Bi bakıyorlar, benim çüküm sarı-lacivert. Doktor da hasta Galatasaraylıymış, göbek bağını kesmeyi reddetmiş. Kuvöze de koydurmamış. Önce geriye sokmaya çalışmış beni. Baktı olmayacak; ambulans filan derken, Göztepe SSK'ya sevketmişler beni. O gün bugündür Fenerbahçeli'yim" gibi bir hikayem olmasını isterdim.

Ama yok. Hatta dayılarıma filan sorsan, Beyoğlu çikolatası* karşılığında İstanbulspor'lu; Vefa bozası karşılığında Vefa'lı (vefalı); yarım ekmek martı karşılığında Sarıyer'li bile olmuş olabilirim. Önemli olan, bugün Beşiktaş'lı olmamdır. Amokachi'yle sağ kanattan akmışsam, Sergen'le beraber ben de atmışsam (şampiyonluk geldiee), Pascal'la beraber ben de tombala çekmişsem, Kadıköy'de Koray'la birlikte koymuşsam, kombineye 600 TL verecek kadar gözüm dönmüşse, benim çüküm siyah-beyaz olmuştur arkadaş. Açıp göstereyim mi bu yaştan sonra?


* Benim dayılarım o kadar zengindi ki, yaşadıkları yer olan Manisa'dan özel jetleriyle İstanbul'a gelip, beni Beyoğlu çikolatasıyla kandırıp, tekrar Manisa'ya dönebiliyorlardı. 1992'de böyle bir teknolojiye sahiptik biz. Sonra dayımlar Manisa-İzmir arası otobüs mantığıyla çalışan uçak işine girdiler, Manisa Seyahat'le başedemeyip işi batırınca Vestel'e buzdolabı teknisyeni olarak girdiler. Şu an hepsi emekli, hepsi de Beşiktaş'ı tutuyor.

Hiç yorum yok: