Başlarda mantıklı ve hatta harika bir transfer olur diye düşünüyordum ama son zamanlarda kafam basmamaya başladı. Bunun Inter'in düşüşe geçmesi, Mourinho'nun karizmasından birazcık da olsa kaybetmeye başlamasıyla alakası yok... Neden bahsediyorum? 'Sir Alex'ten sonra United'ın başına Mourinho gelecek.' söylentilerinden tabi ki.
Bir kaç defa medyaya da yansıdı ve yanlış hatırlamıyorum Mourinho'nun da pozitif yorumları olduğu şeklinde yansıtmalar mevcuttu. Ben de heyecanlanmıştım hatta haberlerden sonra ki bunu bir kaç konuşmamızda Cem ve İsmail'e de söylemiştim, harika bir katkı olurdu Sir'den sonra.
Şimdilerde fikrimin değişti tabi ve değişmesinin nedeni son Ronaldo olayıdır. Modern futbol geliştikçe, işin için bol para girdikçe diğer takımlar farklı, United farklı bir şekilde yolunu belirledi. United; marketing ve merchandising gibi endüstriyel futbolla iç içe olan konularda genelde örnek alınan bir kulüp hâline geldi ve bugünkü finansal durumunu elde etti. (Başka takımlar gibi sermaye orospusu değildi. Glazer'ları saymıyorum, ondan öncesi de var.) Tüm bu ekonomik zamazingolar bir yana futbola süperstarlar yetiştirip onları kârla satmaya başladı.
United'ın önceden de bir çok süperstarı oldu ama o zaman ne futbol şimdiki futboldu, ne de futbolcular şimdiki futbolcular... Best ve Cantona bir yana, Beckham ve Ronaldo bir yana olmuştur hep. Herhalde vefanın Manchester dolaylarında bir semt adı olduğu son dönem, Neville-Giggs-Scholes gibi oyunculardan oluşan dönemdi ki onların için de Beckham da vardı ve herşeyi başlatan da o oldu.
Neyse, burada Beckham ve Ronaldo'dan bahsedecek ya da karalamaya çalışacak değilim. Hepsi United için harika işler yaptılar, sonra çekip gittiler ve bu onların kendi tercihleriydi. Üstüne bir şey demek saçma olur... Fakat benim varmaya çalıştığım nokta şudur ki, şu ana kadar yazdığım tüm gelişme aşamaları bir şirket olarak Manchester United'ı içeriyordu. Unutmamak lazım, bu şirkette öyle bir adam var ki o; futbolun tüm bu değişimlerinin en hararetli olduğu dönemlerden vardığımız bugünlere kadar her değişime şahit olup, ayak uydurabilen nadir menajerlerden biri olan Alex Ferguson!
Az çok biliyoruz hepimiz, Beckham'ı yola getirişlerini, Ronaldo'yu nerelerden çıkardığını, Cantona gibi serseri bir beygirle bile istediğinde nasıl rodeo yapmış olduğunu... Giden kim olursa olsun, bazen şahit oluyorum internet alemlerindeki röportajlarda gezinirken, Manchester'dan ayrılmış bir futbolcu yıllar sonra Sir Alex hakkında konuştuğunda tek bir kötü laf bile etmemiş oluyor. Konuşanların nezaketten midir değil midir bilemem elbet ama Sir'ün futbolcularına kendisi hakkında bir saygınlık kazandırdığı kesin.
Asabi bir İskoç olabilir (kaç tane İskoç asabi değildir ki zaten?), yenildiği zaman çatacak yer/yapacak çirkeflik arıyor olabilir, Wenger gibi ay yüzlü bir menajer de olmayabilir ama bu adam Sir lakabını da boşu boşuna almadı, unutmamak gerek. Bakınız, yine bir saygınlık noktasına varıyoruz. Bunun yanı sıra oyuncularına fazlasıyla şans veren, altyapısıyla sürekli ilgilenen, dünyanın dört bir yanında -sadece scout değil- envayi çeşit adamıyla oyuncu arayan bir menajerden konuşuyoruz.
Bir yanda da, çok afedersiniz ama, her ayak bastığı yerde kendinden nefret ettiren, lüzumsuz yere sataşacak adam arayan, ayrıldığı takımda arkasından 'O.pu çocuğuydu...' dedirtebilen, Sir'ün 86 yılından beri ince ince işlediği ve United'ın bugünkü politikasını belirleyen çoğu ayrıntıya uyma ihtimali pek olmayan Mourinho da başımıza gelmeyiversin arkadaş! Mourinho 15-16 yaşında adam alıp ince işleyecek adam değil, bir kere kafadan bu özelliği yontulacak United'ın, bunu istemiyorum. Ben bundan 10 sene sonra da oradan buradan araştırıp, 'Ufff U18'den/Reserve'den X diye biri geliyor, 5 sene sonra sağlam adam olur.' diyebilmek istiyorum.
Çok keskin bir şekilde değişti fikrim, 'Eee tamam Mourinho olmasın dedin de, kim olsun?' diyen olursa diye de peşin peşin cevabı vereyim; 'Ne bileyim lan ben!? Biraz da siz düşünün...!'
Ha şunu da ek olarak vereyim, Bryan Robson da Mourinho hakkında açıklama yapmıştı. Paste etmek için Türkçesine bakındım, buldum da. Birazdan onu da koyacağım ama o sırada da gördüm ki sen Goal.com, git Bryan Robson'la Bobby Robson'ı karıştır. Bir de haberde Bobby Robson'ın fotoğrafını kullan. Helal olsun vallahi...
Bryan Robson diyor ki; 'United'a antrenör olmak büzük ister Jose!'
Tabi ki tüm bu yazı sadece çıkan dedikodulardan ibaret. Mourinho'nun gerçekten böyle bir düşüncesi var mı? Glazergillerin niyeti ya da düşüncesi tam olarak nedir bilemiyorum ama -bir yalanlama gelmişti çünkü spekülasyonlara dair kulüpten- söyleyeyim de içimde kalmasın istedim. Zaten James Joyce'tan sonra Arsenal maçını yazmam gerekiyordu ama üşendim, sonra da unuttum. Yazıyı da Arsenal maçı hakkında aklımda kalan bir kaç şeyi söyleyerek bitireyim artık inceden;
- Arsenal bariz bir şekilde galibiyeti hakeden taraftı ama Dean'in skora etkisi vardı demek Arshavin'in düştüğü pozisyonda çalınmayan penaltı dışında yanlış olur.
- Giggs'i etkisiz buldum. Maçtan önce 'Giggs Arsenal'i sever, g.tünü öptürür...' demiştim ama bu sefer öptürmedi.
- Öptürmeyince de ikinci yarıda bir Giggs - Böğbıtof değişikliği bekledik acilinden ama olmadı. Dışarıda sigara içiyorduk devre arasında, devre başlayacağına yakın yukarı çıktığımızda İngiliz spikerin o değişikliğin anonsunu yaptığını duymak isterdim ama nasip olmadı. Oldu da, çok çok geç oldu.
- Döndürmeyin dedik Arshavin'i orada... Adam güzel gol attı, hakkını vermek lazım. Diaby de bana bir an Recep Çetin'i hatırlattı, ne günlerdi onlar...
- Rooney çok yalnız kaldı, orta sahanın ortası Arsenal'in orta sahasına boyun eğince defans yapmaktan ofansa yönelemedi adam akıllı. Kanatlarda Nani etkisiz, Valencia tırsak olunca Berbatov girene kadar Arsenal'i seyreyledik.
- Berbatov da girdikten sonra Guiza'yı aratmadı arkadaş. O kaçan gol neydi öyle?
- United'ı bu hallerde mi görecektik? Tek forvet, kendi sahasına hapsolmuş biçimde... İçim kan ağlıyor, puana da çölde vaha bulduk diye seviniyoruz artık.
- United'ın lehine verilen penaltı kararı doğru, haybeye ağlanıp sızlanmayın. Arsenal taraftarlarına ve United antipatiklerine söylüyorum, maç bitti biteli aynı terane... Rooney topu kurtarıyor, Almunia hamle yapıp ufak da olsa temasta bulunuyor. Rooney de zaten hamle olmadan bırakmaya hazırlanıyordu kendini. Oradaki konu etik değil, kural. Bu penaltıyı diline dolayan adamlar kendi takımlarına aynı karar verildiğinde bu kadar etik olamıyorlar çoğu zaman ne yazık ki.
Peki...
Az çok biliyoruz hepimiz, Beckham'ı yola getirişlerini, Ronaldo'yu nerelerden çıkardığını, Cantona gibi serseri bir beygirle bile istediğinde nasıl rodeo yapmış olduğunu... Giden kim olursa olsun, bazen şahit oluyorum internet alemlerindeki röportajlarda gezinirken, Manchester'dan ayrılmış bir futbolcu yıllar sonra Sir Alex hakkında konuştuğunda tek bir kötü laf bile etmemiş oluyor. Konuşanların nezaketten midir değil midir bilemem elbet ama Sir'ün futbolcularına kendisi hakkında bir saygınlık kazandırdığı kesin.
Asabi bir İskoç olabilir (kaç tane İskoç asabi değildir ki zaten?), yenildiği zaman çatacak yer/yapacak çirkeflik arıyor olabilir, Wenger gibi ay yüzlü bir menajer de olmayabilir ama bu adam Sir lakabını da boşu boşuna almadı, unutmamak gerek. Bakınız, yine bir saygınlık noktasına varıyoruz. Bunun yanı sıra oyuncularına fazlasıyla şans veren, altyapısıyla sürekli ilgilenen, dünyanın dört bir yanında -sadece scout değil- envayi çeşit adamıyla oyuncu arayan bir menajerden konuşuyoruz.
Bir yanda da, çok afedersiniz ama, her ayak bastığı yerde kendinden nefret ettiren, lüzumsuz yere sataşacak adam arayan, ayrıldığı takımda arkasından 'O.pu çocuğuydu...' dedirtebilen, Sir'ün 86 yılından beri ince ince işlediği ve United'ın bugünkü politikasını belirleyen çoğu ayrıntıya uyma ihtimali pek olmayan Mourinho da başımıza gelmeyiversin arkadaş! Mourinho 15-16 yaşında adam alıp ince işleyecek adam değil, bir kere kafadan bu özelliği yontulacak United'ın, bunu istemiyorum. Ben bundan 10 sene sonra da oradan buradan araştırıp, 'Ufff U18'den/Reserve'den X diye biri geliyor, 5 sene sonra sağlam adam olur.' diyebilmek istiyorum.
Çok keskin bir şekilde değişti fikrim, 'Eee tamam Mourinho olmasın dedin de, kim olsun?' diyen olursa diye de peşin peşin cevabı vereyim; 'Ne bileyim lan ben!? Biraz da siz düşünün...!'
Ha şunu da ek olarak vereyim, Bryan Robson da Mourinho hakkında açıklama yapmıştı. Paste etmek için Türkçesine bakındım, buldum da. Birazdan onu da koyacağım ama o sırada da gördüm ki sen Goal.com, git Bryan Robson'la Bobby Robson'ı karıştır. Bir de haberde Bobby Robson'ın fotoğrafını kullan. Helal olsun vallahi...
Bryan Robson diyor ki; 'United'a antrenör olmak büzük ister Jose!'
"
Jose çok büyük bir teknik direktör. Porto ve Chelsea’deki başarılarına saygı duyuyorum. Fakat Manchester United sadece sportif başarıyı hedefleyen bir takım değil. Taraftarımız kötü oynadığımız bir maçtan alınan galibiyetle mutlu olmaz. Atak futbolu Manchester tarihinin bir mirasıdır. Mourinho çok temkinli bir teknik direktör. Burada görev yapacak kadar maceracı bir yapıya sahip değil. Gelecek teknik direktörün Ferguson’un kulüp yapısında getirdiği yöntemleri takip edip onun çizgisinde ilerleyecek bir insan olması gerekir.
"
Tabi ki tüm bu yazı sadece çıkan dedikodulardan ibaret. Mourinho'nun gerçekten böyle bir düşüncesi var mı? Glazergillerin niyeti ya da düşüncesi tam olarak nedir bilemiyorum ama -bir yalanlama gelmişti çünkü spekülasyonlara dair kulüpten- söyleyeyim de içimde kalmasın istedim. Zaten James Joyce'tan sonra Arsenal maçını yazmam gerekiyordu ama üşendim, sonra da unuttum. Yazıyı da Arsenal maçı hakkında aklımda kalan bir kaç şeyi söyleyerek bitireyim artık inceden;
- Arsenal bariz bir şekilde galibiyeti hakeden taraftı ama Dean'in skora etkisi vardı demek Arshavin'in düştüğü pozisyonda çalınmayan penaltı dışında yanlış olur.
- Giggs'i etkisiz buldum. Maçtan önce 'Giggs Arsenal'i sever, g.tünü öptürür...' demiştim ama bu sefer öptürmedi.
- Öptürmeyince de ikinci yarıda bir Giggs - Böğbıtof değişikliği bekledik acilinden ama olmadı. Dışarıda sigara içiyorduk devre arasında, devre başlayacağına yakın yukarı çıktığımızda İngiliz spikerin o değişikliğin anonsunu yaptığını duymak isterdim ama nasip olmadı. Oldu da, çok çok geç oldu.
- Döndürmeyin dedik Arshavin'i orada... Adam güzel gol attı, hakkını vermek lazım. Diaby de bana bir an Recep Çetin'i hatırlattı, ne günlerdi onlar...
- Rooney çok yalnız kaldı, orta sahanın ortası Arsenal'in orta sahasına boyun eğince defans yapmaktan ofansa yönelemedi adam akıllı. Kanatlarda Nani etkisiz, Valencia tırsak olunca Berbatov girene kadar Arsenal'i seyreyledik.
- Berbatov da girdikten sonra Guiza'yı aratmadı arkadaş. O kaçan gol neydi öyle?
- United'ı bu hallerde mi görecektik? Tek forvet, kendi sahasına hapsolmuş biçimde... İçim kan ağlıyor, puana da çölde vaha bulduk diye seviniyoruz artık.
- United'ın lehine verilen penaltı kararı doğru, haybeye ağlanıp sızlanmayın. Arsenal taraftarlarına ve United antipatiklerine söylüyorum, maç bitti biteli aynı terane... Rooney topu kurtarıyor, Almunia hamle yapıp ufak da olsa temasta bulunuyor. Rooney de zaten hamle olmadan bırakmaya hazırlanıyordu kendini. Oradaki konu etik değil, kural. Bu penaltıyı diline dolayan adamlar kendi takımlarına aynı karar verildiğinde bu kadar etik olamıyorlar çoğu zaman ne yazık ki.
Peki...
Fotoğraf: Getty - Wiki
2 yorum:
doğuş bi siktir, maçı biz hakkettik de, arsenal nal topladı de ama penaltıya laf etme. rooney'in anası yaşındaki karılar almuniadan daha fazla dokunuo o pozisyondan. ayıp, bu kadarı terbiyesizlik.
terbiyesizlik şu an senin yaptığın şey gani. penaltı kitabına uygun. seni enterese eden bir şey olduğunu da göremiyorum burada. fırlamalık olsun diye laf üretiyorsun. konuşmalarına ve tavırlarına dikkat et, külahları değişmeyelim.
Yorum Gönder