13 Eylül 2009 Pazar

Babalarımız Çok Zengin #7: American Dream


Geçenlerde Hollywood'da oturuyoruz, bulvarda. Şeyin orada, hani bir tuhafiyeci var ya, sırtını nalbura veriyorsun tam çaprazda kalıyor, hah orada işte... Yahu bir tip geliyor karşıdan ama çözemiyorum kim olduğunu. Üstü başı dağınık, saç sakal birbirine karışmış...

İsmail, diyorum; 'Şu gelen sana da tanıdık geldi mi?'

Bakayım, diyor; 'Yok vallahi tanımadım...'

Şaban, diyorum; 'Sen tanıdın mı?'

Hangisi?, diyor; 'Şu mu? Yok, tanıyamadım...'

Gürkan, diyorum; 'Ben bu herifi birine benzetiyorum ama, kime?'

A-aaa, diyor; 'Dur lan dur, bizim Oğuz lan bu!!!'

Haydaaaa oluyoruz bir tabi, hemen bir el kol, ıslık, hop Oğuz yanımızda... İşte böyle klasik muhabbetler dönüyor, Dayı naber ya?, İyilik be dayılar ne olsun? falan türünden... Hasret gideriliyor helâlinden derken, asıl konuya geliyoruz.

Şimdi babacım, bu Oğuz denen herif okulu bitirdikten sonra tutturdu ben artiz olacağım diye, babası da koydu bunun kıçına tekmeyi önce adam olacaksın diye, öyle olunca Oğuz da bastı gitti tabi Amerika'ya... Başlarda haberleşiyorduk falan ama sonra koptuk tabi hâliyle ince ince.

Gürkan; 'Ya ne oldu artizlik işi?' dedi. Oğuz başladı anlatmaya,

Ya işte geldim ben Amerika'ya, hemen bir buddy buldum tabi. Burada tek başına olmayacaksın dayı, iyi-kötü birine yamanacaksın yoksa en son s.kerler adamı. Neyse durum böyle olunca buddy bulduk, eve çıktık da herif kokocunun, hapçının kralı çıktı... Her gün evde junkie'ler falan, kaç kişi ruhunu teslim etti belli değil. E herifin kafa güzel oluyor paso, tartışıyoruz falan ben dayanamadım çıktım evden.

Gel zaman git zaman, aç bilaç sokaklarda dolaştım. Üç kuruşluk girl-band'lere kelepire groupie olmadığım mı, kusmuk temizlemekten imanım kalmadığı mı? Hangisini anlatsam ayrı hikaye... En son işte indipendent bir filmde zar zor rol buldum, script çok cazip gelmişti tabi. Şans işi abi bu işler, tutmadı falan böyle...

Sonra 2-3 televizon dizisinde figüranlıklara bulaştım, eh işte günü kurtaracak para kazandım ama nereye kadar? Zorlamaya başladım tabi ben de, sürekli director kapılarında yırtınmalar derken yeni çekilecek bir filmde best supporting actor olabileceğil magnificent bir rol kapabildim.

Olmayınca olmuyor derler ya, adım bir seks skandalına karıştı. Neymiş efendim? Makyözümle ışıkçıyı tost yapıp kaymışım karavanımda... Oha ya! Filmin reklamı iyi oldu ama ben de tabi kapı dışarı edildim.

Sonrası malum, kim sokar beni set ortamına? Yönetmenler korkuyor, kime kayacağım belli değil ki...

Oğuz anlatırken bakıyordum da hepimizin gözleri dolmuştu, tutamadık kendimizi. Gürkan; 'Dayı aşkolsun ya, neden hiç haber vermedin?' dediğinde Oğuz yine eskisi gibi olduğunu belli eden bir cevap verdi; 'Kontörüm yoktu lan!'

Üzülüyor tabi insan böyle durumlarda. Şaban; 'Bi' dakika beyler, benim abimin Berkeley'den arkadaşı Pixar'da müdür. Ona torpil yaptırırız, bir rol kaparsın herhalde...' diyince Oğuz'un gözlerindeki o ışıltıyı görmenizi isterdim.

Pixar'ın yeni animasyonunda Oğuz'a bir rol verildi Şaban'ın sayesinde. İsmail içerideki adamından trailer'ı aşırmayı başarmış... Geçen gün Oğuz Conan O'Brien'ın programındaydı, bu gece e-2 verir muhtemelen. Orada da gösterildi bu video.

Eh, bu ışıltılı dünya'ya eski dostumuzu katmanın rahatlığıyla biz de Gürkan'ın babasının zeplini ile geze-toza döndük eve. Haydin, sağlıcakla.

Hiç yorum yok: