20 Eylül 2009 Pazar

Beşiktaş Maç Günlüğü #4

United maçı sonrasında, sağda solda, muhabbet sırasında devamlı olarak "Haftasonu Kayseri maçı da 0-0 biter, görürsün." gibi laflar edip durduk. Hatta en son bayram traşı için berbere gittiğimde de berber koltuğunda 0-0 ihtimalinden bahsettik, aslında ihtimal değil de şakasını yapıyorduk artık.

Küçük yaşlarda beni maça götüren bir büyüğüm olmadı. Kuzenlerim futbol ile ilgilenmezdi, babam da hiç anlamaz. Dayım ile gittiğimi hatırlıyorum, aklımın yatmaya başladığı zaman diliminde. Hafızam da çok iyi olmadığından gittiğim maçları saymaya kalksam, iki hatta bir elin parmaklarını geçmiyor olsa bile sayamam. En son geçen sezon şampiyonluk heyecanıyla Galatasaray maçına gittim, bu sene de kombine aldım hayatımda ilk kez, her maç İnönü'deyiz, ama, ama... Şaban hem bayram sebebiyle hem de kuzenini askere uğurlama niyetiyle İstanbul dışına çıktığından ben de kombinesine çöktüm direk, amacım daha önce maça gitmemiş olan kuzenimin oğlunu (yeğen yerine geçiyor bir nevi) götürmekti, götürdüm de. Götürmez olaydım, çocuğun ilk maçında kahrolduk. Eve bırakırken yüzündeki üzüntüyü anlatamam. Çok küçük değil, liseye başlayacak bu sene ama yine de senelerdir maça gitmiş olmasa da verdiğim formaları, eşofmanları üstünden çıkarmayan bir çocuk, ilk kez gördüğü İnönü'den üzüntüyle döndü evine.

United maçında 18'de olmayan Bobo ilk 11'deydi. Hocam, nedir bunun açıklaması merak ediyorum doğrusu. Herşeyi geçtim, şöyle bir karşılaştırma yapabilirim; Bobo Kayseri maçındansa United maçında daha çok kendini göstermek ister, çabalar, faydalı olurdu, sonuçta Avrupa arenası...

Üzülmez, Köybaşı, Ekrem... Ekrem bugün de sol bekteydi. İsmail 18'de de yoktu(sanırım). Oynatsana hocam İsmail'i. Ne kadar kötü olabilir ki şu durumda diğerlerinden?

Nobre'nin aldığı paralar haram olsun. Tek yaptığı iş (gerçi onu da yapamıyor ya) havadan gelen topları indirmek olan bir adam Beşiktaş'ın kaptanı olarak sahaya çıkıyor. Topu indirip pozisyon yaratacak diye o kadar şişirme top attık ki, Orkunla hemfikir olduğumuz, sezon başında ayağa pas yapan takımdan eser yoktu. Bobo'ya söyle, "Havadan gelen topları indireceksin, pozisyon hazırlayacaksın", yapmaz mı? Yapamasa da, en kötü Nobre kadar yapamaz. Artı özelliklerini de katarsak daha etkili olur. Solda ne kadar faydalanabiliyoruz ki?

Tabata'ya verilen paralara yazıklar olsun. Tabata'da mı suç? Bence hayır, ona o parayı verende. Adam Galatasaray ve United maçlarında kurtarıcı gibi lanse edildi bir anda. Delgado'yu istemeyenlere, koşmuyor, savaşmıyor diyenlere kapak olsun. Yine daha önce dediğim gibi, artık Bobo mu satılacak yoksa Sivok satılıp Toraman stopere mi çekilecek bilmiyorum ama, inşallah döner de kapak üstüne kapak takar.

İnönü'de yine gol göremedik şaka maka. Şu ana kadar direkten dönen 3 top var. Merakla beklemedeyiz. Haftaya Ankaraspor maçı, ligden düşürüldükleri için 3-0 lehimize yazılıyor sanırım. Haftalar sonra gollü bir galibiyet, golleri kime yazsak? Cem'in dediği gibi, bir daha göremeyiz bu skoru...

Kayseri oyuncularına küfür mü edeyim bela mı anayım bilemiyorum. Her pozisyonda yerde kıvrandılar, bacakları, kafaları koptu sanki. Bünyamin Gezer de hepsine göz yumdu. Bir ara pazarlık yapar gibi, saha dışına çıkmaları için konuşuyordu. Taraftar dayanamadı artık, "Yere yatsana, yere yatsana, Bünyamin Gezer, yere yatsana." Kayserililerin bu şerefsizce davranışlarına agresifçe yanıt veren (benim aklımda sadece ikisi kaldı) Ernst ve Ferrari'ye teşekkür ederim. Zaten takımın sezon başından beri en iyileri, onlara yakışırdı. Bobo da bir pozisyonda, kim olduğunu katırlamıyorum ama yine yerde yatan birini kaldırıp kenara taşıdı ve yere attı. Sana da helal Bobo. (Yazıyı koymadan fotoğraf baktım, pozisyonu buldum. Nobre de tutmuş bir ucundan, kansız herif)

Maç sonuna doğru Demirören için klasik "Yıldırım Demirören Yeter!" ve "Gaziantep'e Başkan Olsana!" tezahuratları yapıldı. Beşiktaş taraftarı Galatasaray mağlubiyeti üzerine United'a da yenilen o takımı Salı gecesi soyunma odasına yöneldiklerinde alkışlıyordu ama bu gece şalterler attı artık. Denizli maç sonrası açıklamalarında istifanın ihtimaller arasında olduğundan bahsetmiş. Benim en çok üzüldüğüm, bu şekilde gidişi olur. Şampiyonluk sonrası, zaten isteksizken bıraksaydı iyi anılacaktı belki de, ama şu anda oklar ona yönelmiş durumda.

Başım çok ağrıyor, burada bitirmeye çalışacağım artık. Dönüşü Kadıköy'e yaptım Orkunlar ile, yeğeni bırakacağımdan. Kadıköy'den İçerenköy'e, evine bıraktım ve ordan Kadıköy'e döndüm tekrar. Kadıköy'ü bilenler için, dolmuş duraklarının dışında Şöhretler büfenin önünde de dolmuş olur ve genelde oradakiler Çiçekçi'den geçerek Üsküdar yapar. Bağlarbaşı dolmuşları da Üsküdar yapıyor ama evimin önünden geçmiyor, inip mezarlık arasından falan eve geçiyorum ki, aman diyeyim köpekler... Neyse, Şöhretlere doğru yürürken dolmuşu gördüm, içi bomboş. Mantıken dolmadan gitmeyeceğini bildiğimden en az 15 dakikası vardır diyerekten Şöhretlerde bir sosisli söyledim ki, kaptan 3 yolcu alıp kapısını kapattı ve gazladı. Sonra ne oldu? Bağlarbaşı arabasına bindim, tek bir yolcunun araca binmesi için 20 dakika bekledik. Neden? Araba dolmadan kalkmaz!

Haydi herkese iyi bayramlar. Bayramın ilk günü evde oluruz genelde. Ablam ve eniştem ilk günü Çorlu'da geçirip akşama doğru İstanbul'a gelirler ve biz de gideceğimiz yerlere hepberaber gideriz. O yüzden yarın sıkıntı basarsa ve iyi bir saatte kalkabilirsem United-City maçı için James Joyce düşünüyorum. Vallahi Cem soktu kafama fikri. O giderse ben de giderim herhalde.

Son not: Myspace ve lastfm'e erişimi engelleyen ve dns ayarlarıyla ilgili bir sorun olduğunu söyleyen ama beni inandıramayan Türk Telekom'a kafam girsin. Şu yazıyı 03.00'de yazdım anca yayınlayabiliyorum. Yazıklar olsun...

Fotoğraflar: hurriyet.com

3 yorum:

Sheed dedi ki...

off güzel de maç olmuş, sir ayağa kalkmış..

lakin o iyi saati yakalayamadım ben.. dünkü yağmurda hastalıktan kaçamamışız, uyandığımda maç bitmişti..

denizli giderse mutlu olurum, istikrar falan güzel şeyler tabi de onun da iyisi ve kötüsü var.. rasim kara ve rıza çalımbay ile birlikte benim yakaladığım dönemdeki en umutsuz hocadır mustafa denizli.. geçen seneki şampiyonluk da bunu gölgelemiyor ne yazık ki..

Sheed dedi ki...

ha bi de.. bobo'nun yaptığı ile nobre'nin yaptığı farklı şeyler.. nobre içine s.çtığı bi maçın sonunda hala taraftardan tezahürat almasını sağlayan ucuz popülizmin peşinde.. bu fırsatı kaçırması beklenemezdi.. bu adamdı 2 sene önce ileride pozisyon alması gerekirken, sırf taraftarın gözünü boyamak için savunmaya göstermelik yardıma gelen.. şimdi bu ucuz kahramanlıklara prim veren taraftarın sırtında kaptanlık bandını almış olması da acı verici..

Kayrakli dedi ki...

delgado gelsin her yerime kapak taksın razıyım. tabata yı delgad yu arayalım diye aldılar herhal.

bir de b gezer efendi çoğu gazete tarafından haftanın hakemi seçildi. orta sahada kendisinin max. 5 metre önünde yapılan faulü çalmayıp golü getiren atağı başlattı, her taçta 15 sn. faul ve autlarda yaklaşık 1 dk. oyunu geçiştiren oyunculara sarı kart göstermedi... ee böyle bir hakem haftanın hakemi olmasında kim olsun ?

bize öyle bir golcü lazım ki federasyonu, mhk yı hepsini sokacak kalenin içine ama bizim ki defansa yardım ediyor be dayı, savaşıyor alkışlamak lazım.