Dün gece çok acayip iki rüya gördüm. İki film bir arada gibi oldu ama bilet parası falan vermiyorsun, misssss.
Biri çok elit bir erotik rüyaydı öncelikle onu belirtmekte fayda görüyorum. Bir odadayız, duvarlar böyle deniz mavisi, siyah deri koltuklar var. Çok alakasız bir dizayn söz konusu. Karşılıklı iki deri koltuğun yanında da The Sims'teki gibi ortada ayaklı bir satranç masası ve iki tabure var.
Tam olarak anlatamadım tabi ama zihninizde bir şey uyandığına inanmak istiyorum. Uyanmadıysa da kısmen şekli budur odanın;
Olayın geçtiği mekan böyle. Aslında şimdi mekanın içinde kimler olduğunu söyleyince mekanın gayet sıradan olduğunu söylememe gerek kalmayacak. Sayıyorum;
Ayaktakiler: Hande Ataizi, Demet Şener, Ebru Şallı, Şebnem Ferah
Oturanlar: Özlem Tekin, Şebnem Dönmez, Sevda Demirel, Didem Erol
Rüya erotik dedik diye ayaktakiler ve oturanlar kısmını başka yönlere çekmeyin ama, maksat posterlik bir izlenim bırakmaktı gözünüzde.
Olay şu ki;
Ben Didem Erol'la satranç mücadelesi yapıyorum, diğerleri koltuklarda takılıyorlar böyle dekolteli-yırtmaçlı falan. Segkszi muhabbetler gırla gidiyor. Satranç oynuyorum ama kulak onlarda, arada benimkini vezir diye ileri sürüyorum ŞAH! diyorum. Düşün yani.
Ulan öyle pislik bir hâle geldi ki en son vaziyet, arada kalkıyorum satrancın başından. Gidiyorum birini dudaktan, diğerini göğüslerinden falan derken tekrar dönüyorum satrancın başına hamlemi yapıyorum. Sonra tekrar geri geliyorum, arada Didem'e bağırıyorum; 'Hile yapmaya kalkma, taşların yerleri mıh gibi çakılı zihnimde!' diye. Halbuki bunu diyen insan yalan söylüyordur. Aklına kazımış adam söylemez, hile yapmasını bekler ki yüzüne vursun. Korkan adam tehdit savurur.
Nerelerden nerelere geldik. Rüyanın ilerleyen kısımlarını tahmin etmeniz çok da zor değil. Bu yazıda adları geçen ünlülerden de özür dilemek istiyorum. Çocukluğuma damganızı vurdunuz, benim suçum değil. Zaten ben çağırmadım, siz geldiniz. Ben sabah sabah bayrak direğiyle uyanmaya bayılmıyorum sonuçta, ayrı bir işkence o da.,
Diğer rüya bunun yanında çok gereksizdi ama belirtmeden geçemeyeceğim. Şu yamaçtan falan atlanılan, üçgen şeklindeki zımbırtı var ya (adını hatırlayamadım) bir arkadaşla acil bir yere yetişmemiz gerekiyor. Diyorum ki; 'Olum gidip Serkan'ı alalım gelelim. Serkan olmazsa yapamayız.' Tamam da neyi yapamayız, niye yapamayız hiç hatırlamıyorum. Demek ki Serkan kilit bir rolde. Benim s.kimde değil netekim.
Sonra bu arkadaş diyor ki; 'Gel olum, gidelim o zaman.' Yamaçtan süzülünen o alet ile biz yerden kalkıyoruz, nasıl bir rüzgâr varsa. Şimdi herif de çubuğuna asılmış zamazingonun, ben de herife asılmışım bacaklardan aşağıya salına salına gidiyorum. Çatılara falan bayağı yakın gidiyoruz.
Bayağı bir uçtuk ama, rüya saatine göre yarım saat kadar gittik diyelim takriben. Deniz ya da göl gibi bir su birikintisinin üstünden geçip bir sahil yerleşim yerine kadar ulaştık. Deniz üstündeyken feci tırstığımı hatırlıyorum. Rusya'ya giden uçağın ayaklarında kaçak yolculuk yapan iki dangalaktan biri gibi hissettim kendimi.
Kıyıya yaklaşınca rahatlama geldi bana. Halbuki denize düşsem ölmeyeceğim garanti, çok yüksekten gitmiyorduk zaten. Yere düşsem de ölmezdim muhtemelen ama bir kaç kemiği çatır çutur kırardım. Neyse çok mühim değil o düşünce tarzı, zira kıyıya gelir gelmez o apartı kullanan arkadaş yere ineceğiz diye alçalmaya başladı, elektrik tellerini görmedi. Ben gördüm, ödüm bokuma karıştı.
'Lan oğlum yüksel lan, yüksel!' diyorum, 'Yüksel kim ulan?' diyor. Gerizekalı, aşağıda birini gördüm zannediyor. Gerçek hayatta da gerizekalı bir arkadaş kendisi, rüyada da bu özelliğini korumayı başaran nadir insanlardan oluverdi. 'Havaya yüksel ulan, çarpılacağım!' diye bağırdım en son, öyle idrak etti durumu.
Havada panik durumunda bile kibarlığımı bozmuyor olmam dikkatinizi çekmiştir diye umuyorum. Çarpılacağım! diyorum bak, çarpılacam lan! demiyorum öyle sokak ağzıyla. Zaten akabinde erotik rüya görürken satranç oynuyor olmam ne kadar elit olduğumun ispatı olacaktı siz de biliyorsunuz ki.
Bu gerizekalı yükseldi yükselmesine, ben de aşağı salınan ayaklarımı göbek hizasına kadar çekince değmeden kurtulmuş oldum ama o yüksek gerilimden gelen ürkütücü 'dzzt tırısss' seslerini götümde hissettim resmen. Biraz daha alçakta olsak götümün tellerle ilişkisi kızgın tavaya yapışan kaşar peynirden farksız olacaktı.
İniş ise daha bir gerizekalılıktı ama artık onu da anlatmak istemiyorum. Tahmin etmek zor değil zaten, biraz hayal gücünüzü zorlayın. Her şeyi ben anlatırsam uzayacak da uzayacak. Hepinize tatlı rüyalar diliyorum.
Not: blogger'ın ve chrome'un sahibi olan google'a bir çift sözüm olacak. Arkadaş, ikisi de senin ürünün ama gel gör ki Chrome'da Oluştur modunda fotoğrafları taşımak o kadar zahmetli bir iş ki! HTML moduna geçeceksin de kodu kopyalacaksın da, koymak istediğin satır arasını bulacaksın da ohooo ooo! Mozilla'da ne güzel kopyalıyor, akabinde istediğin yere sürükleyebiliyordun. Bu perhiz bu ne lahana turşusu be!
Fotoğraflar: AP, Reuters
Not 2: Hang Glider'mış aletin adı. Türkçe'si de yelken kanatmış... İlginç... Yasin Abi'ye teşekkürler.
3 yorum:
kirildim lan gülmekten. ben de cok pis bir iranli safarili bir rüya gördüm. blog'a yazdim
hand degil lan hang
ya aceleyle geçirirken olmuş öyle bir kayma, onu da düzeltiriz. sorun değil :D
Yorum Gönder