Oturmuşum sabah 8.30'a kadar başka işim gücüm yokmuş gibi. 10'da işim var, dışarı çıkmam gerek. Uyuyaydın işte 5-6 saat hiç değilse be pezevenk, derdin neydi? Ders çalışmış olsan gam yemeyeceğim, boş boş oturdum yine bilgisayarın başında.
O büyük boşlukta bana göre ilginç bir olay gelişti. Uzun süredir bir sebepten ötürü konuşmadığım ve bu sebepten MSN'de online olduğu süre içerisinde benim içim 'öylesine duranlar, ara sıra konuşulanlar...' kıvamındaki Kanada'da ikamet arkadaşım mesaj atıverdi.
'Senin Suzan M. diye bir tanıdığın var mı?' diye. Evet vardı, öz be öz halam oluyor kendileri. Kuzenim de Kanada'da yaşıyor, şans eseri onunla denk gelmiş olabileceğini ve onu sormak üzere olduğunu düşündüm ama daha da iyi bir şey çıktı ortaya;
'Burada Müzeyyen diye biri var, halanın birinci olduğu koşuda o ikinci olmuş. Gençliğini anlatırken sizin soyadınız geçince sizin aileden olduğunu anladım, bir de sana sorayım dedim.'
Eş dost eşrafımdan pek bilen yoktur, ben bile unutmuştum aslına bakarsan, halam eski milli atlettir. Affınıza sığınarak sallamak istiyorum, öyle hatırlıyorum çünkü, metresini hatırlayamadığım bir klasmanda Balkan Şampiyonluğu vardı. Hatırlarım, deprem zamanındaki evlerinde tam ipi göğüslerken çekilmiş bir de siyah-beyaz fotoğraf, yanında da onlarca madalya ve kupa dururdu.
Kadının bahsettiği yarış da o Balkan Şampiyonası koşusu olsa gerek. Müzeyyen Henrikson'muş şimdilerde adı, bir şekilde oraya yerleşip evlenmiş sanırım. Çok fazla didiklemedim kadının hikayesini.
Buraya kadar ilginçti hikaye de sonra tabi bizim yörelerin etkileri kendini gösterivermiş.
Arkadaşım bunu bana anlatırken, Müzeyyen yanında dürtüklüyormuş kendisini; 'Selam söylet, selam söylet.' diye. İstersen Altın Ayakkabı'yı al, buranın havasını soluduysan bunu yapıyorsun arkadaş! Hatırlarsam söylerim dedim, çok da tın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder