10 Kasım 2009 Salı

500 Days Of... What?

500 Days of Summer'ı izledim dün gece. Zooey Deschanel ile, müzikleriyle, kurgusuyla beni benden aldı. Tom'un yerine koydum kendimi film boyunca, fenalara geldim. Soundtrack'i sabahtan beri dönüp duruyor, gerek ofis gerek ev bilgisayarımda. Zooey'nin güzelliği, şirinliği eyvallah da çok sinir oldum filmin sonunda, neyse, eski anılar canlanmasın yeniden.

Bloga yazıp duruyoruz da bazen aklımda olan ama yazmaya üşendiğim konular oluyor. Onları da ufak ufak yazayım dedim, oturdum sıkıntıdan bilgisayarın başına.

Yahoo'da fotoğraflara bakarken Dennis Rodman'a denk geldim. Şaşırdım birden, basın toplantısında falan. Sonra alttaki yazıyı okuyup biraz araştırma yapınca çakozladım olayı. 13 Kasım'da, Belçika'da eski NBA oyuncuları ve Belçika basketbolunun emeklileri maç yapacaklarmış. Kimler var diye sorarsanız; Dennis Rodman, Tim Hardaway, Muggsy Bogues, Dale Ellis, Tracy Murray ve Hot Sauce var size sayabileceğim, gerisi fos. Bir arama daha yaptım, aha da bu çıktı. Turne sanırım. Önce "Pippen ve Efsaneler" adıyla yola çıkılmış ama Pippen satışı yapınca organizasyonun yüzü Rodman oluvermiş(!)

Stephen Curry'i takibe devam ediyorum. Çocuğa kanım kaynamıştı zaten, bir de günlüğünü buluverdim. Zaman buldukça yazmaya çalışıyor, takip edilebilir.

Iverson hakkında ayrı bir yazı yazmaya gitmiyor elim. Şimdi dayıoğlu arızadır, huysuzdur tamam da sen bu adamı Memphis'e getirirken ne düşündün de getirdin? Geçen sezon yedeğe çekilince söylenmeye başlamadı mı? Sonra sakatlık bahane edilerek, zaten free agent olacağından formasını dolaba asmadı mı? 1 sezon ya da değil, mesele o değil, Iverson ile imzalıyorsan yedeğe çekmeyeceksin, bu kadar basit. Ben Memphis'in Iverson ile imzalamasına da anlam bulamadım zaten. OJ Mayo varken senin neyine ki Iverson. Charlotte falan olurdu ama, daha önce de yazdım. Dime'da takas üzerine yoğunlaşan bir yazı var. Iverson'ı Philly'e getiriyor eleman tekrardan. Gelse ne güzel olur, sanki şu halde şampiyon olacağız da...

O değil de Iverson Akatlar'a gelse neler olur acaba? Yeni Pascal heh heh.

Son dönemde Premier League hakkında yazmıyoruz gibi geliyor. Liverpool'un durumu ortada, United da çok fazla umut vermiyor. Geçen sezonki çekişme içinde sayfalar İngiltere'den haberlerle doluyordu ama bu sezon hevesim de kaçtı. İsmail nerelerdesin?

Once'ı önerdi bir kaç arkadaş bugün. 500 Days of Summer'dan bahsedince sabah ofise girer girmez, bir de bunu izle dediler. Filmi yarın izleyeceğim sanırım, bildiğim tek şey soundtrack'in güzel olduğu. Onu da filmden sonra tekrara bağlarım herhalde.

Knicks acayip bir takım ya. Maç koptu diyemiyorsun adamlara karşı. Euro 2008'deki Milli Takım gibiler; "Siz 3 çeyrek takılın, biz son periyot oynarız..."

Marreese Speights'e bir iki cümle yazayım. Elton Brand'in, skor ve savunma anlamında yapmadığı herşeyi bu çocuk yapıyor. Aynı yaz Brand'e 80 milyon bayılırken draft'tan bu çocuğu seçmek de ne acayip iştir. Hem içeride iyi bir bitirici hem de Brand'in boşken atamadığı orta mesafeleri leblebi gibi atıyor. Şu çocuk varken Brand'i gözüm kapalı okuturum başka takıma ama elde daha Dalembert varken Brand'in kontratı kime yedireceğiz ki? Jrue yavaş yavaş gözüme girmeye başladı. Lou ise maç sonlarını adam gibi oynamayarak ilk şüphelerimi kazandırdı sağolsun. Iguodala'ya maşallah.

Steve Nash muazzam oynuyor. Bu sezon 2 kere 20 asiste ulaştı, 7-1'lik Suns Batı'da lider ama bu kadro nereye kadar dayanabilir?

Bayan bir arkadaşa sordum, 500 Days of Summer'ı nasıl buldun diye. Çok bunaldım, sıkıldım dedi. O anda karşı cinsin ne kadar duygusuz olabileceğini bir kez daha anladım.

All-Star 2010 için oylama başlamış. Buradan yapılabileybıl. Batı için; Nash, Roy, Carmelo, Durant, Amar'e. Doğu için; Rose, Carter, Iguodala, Granger, Brook Lopez. Iverson için All-Star kampanyası yapıp site açarlar yakında, Gürkan dedi dersiniz.

Bu arada Amar'e yazdım da, biz bu adamı Amare olarak bilmiyor muyduk? Derken günlerdir aklıma takılan şeyi arattığımda Wikipedia'da şöyle birşey buldum; Stoudemire's first name had previously been listed in the Phoenix Suns media guide as "Amaré" or "Amare", but it was changed to "Amar'e" in October 2008. Stoudemire told NBA.com that his name had always been spelled "Amar'e", but the media had been spelling it incorrectly since he joined the NBA.

Paranormal Activity'i sonunda izledim, Şaban sağolsun. 2 arkadaşımda ufak bir odada, 21" ekran karşısında, karanlık içinde izledik ama olmadı be. Çok fazla beklentim vardı ama germedi bile. Gerçi bunu da anlamamışımdır bir türlü, şartlanmakla alakalı olabilir. Sadece kızın yatağın içinden çekildiği sahne mükemmeldi, orda bir hasss... çekmedim değil. Elimde REC var, merakla indirttim Gani'ye. Onu da yine aynı tayfayla aynı ortamda izleriz gibi geliyor hafta sonu.

Sweet Disposition çok güzel şarkı dayı. Getty'nin reklamını da yapalım, fotoğraf koymadık ama olsun heh heh. Hadi...

Hiç yorum yok: