30 Kasım 2009 Pazartesi

Çağdaş Dans Sanatları

Bizi tanımayanlara, "Aşağıdaki videoda olan insanlar, bu blogun yazarlarıdır" demek isterdim ama öyle değiliz. Yine de batug.com camiası siper alsın, aşağıdaki benzersiz koreografiyi Antalya için çalışmaya başladım. Hatta Kayseri havasına iyice girmek için, sucuğa pastırmaya abandım. Hell Yeaah Kayseri!

Hadi bakalım Gürk, hobaaa!



Not: Kırmızı tişörtlü kişi benim abim olabilir. Ama annemlere sordum, "Öyle bişi yok" dediler.

LED Dövme

Pensilvanya Üniversitesi, cilt altına yerleştirilecek ipek-silikon çiplerle dövmeye yeni bir boyut kazandırmayı amaçlıyormuş. İşin sonucu nereye varır, artık siz karar verin. Penn'deki arkadaşlara akıl fikir diliyor, sizi ayrıntılı bilgi için şuraya ve şuraya alıyorum. Aşağıdaki video da ulaşılmak istenen sonuç oluyor.

Not: Videoda pornografi yok la, çekinmeyin.

29 Kasım 2009 Pazar

Merseyside Dostluğu

Merseyside derbisinde, Goodison Park'a gelen yaşlı bir Liverpool taraftarı. Onun yerine oturmasına yardım eden ise bir Evertonlı, belki de torunu...

Fotoğraf: Stephen Pond/Guardian/EMPICS Sport

Milenyuma Damga Vuranlar

ESPN bi anket başlatmış, Nba'de son 1o yılın en'lerini seçmek üzere. Son 10 yılın takımı, oyuncusu, play-off serisi, maçı, basketi, olayı gibi kategorilerde. Ne kadar fanatik bi Lakers taraftarı olsak da son 10 yılın en başarılı organizasyonu (Murat Kosova'ya saygılar) Spurs ve son 10 yılın oyuncusu Duncan dedim. Esasında Shaq da olabilirdi bu oyuncu ama Duncan bence, ne bileyim. 10 yıl boyunca sürekli şampiyonluk potasında olmak ve 4 yüzük kazanmak bunu yaparken performansını belirli bi düzeyde tutmak.

Bu anket ilerleyen yıllarda 15 yıllık olarak yeniden yapılırsa takım Lakers, oyuncu Kobe olur yalnız şimdiden söyliyim eheh. Bir de Horry'nin hakkını yemeyelim, hem Lakers'la hem de Spurs'le inanılmaz maçlara imza attı. Şimdi bile Lakers bana ihtiyaç duyar ve çağırırsa oynarım diyor. Hiçbişey yapmasa "o" üçlüğü atar yine en kritik yerde, o bile yeter. Ankete Lakers taraftarı biraz fazla abanmış sanırım, Kobe ve Lakers hemen hemen her ankette öne fırlamış eheh.

Tevez vs. Del Potro

Barclays ATP World Tour'da 26 Kasım'da Juan Martin Del Potro'nun Roger Federer'i 2-1 mağlup ettiği karşılaşma öncesinde vatandaşını izlemeye gelen Carlos Tevez korta inmiş.



Fotoğraf: Getty

Kısa Film: Şampiyon Beşiktaş


Yaklaşık 1 hafta önce, Ülke TV'de yayınlanan Tahta Köprü programında izledim ilk kez, zaten ilk kez de o programda yayınlandı. Sonrasında çok aradım bloga koymak için ama bulamadım. Facebook'ta Şaban sayesinde denk geldim. Senaryo Vedat Özdemiroğlu, yönetmen Şirin Soysal. İyi seyirler...

BMEİ Özel Ropörtaj - Upcoming-

Gürkan 'gadagetget' Menteş

Gençsubaylar'ın sessiz, sakin, sözüne güvenilir, saygı duyulur insanı, 7'den 69'a bütün forumun sevdiği insan Gürkan Menteş bir sonraki misafirimiz olacak. Kendisine sormak istediğiniz soruları yorum bölsdjfksdfkşsldfsakhahaha siktirin gidin lan ben sorucam, size ne oluyor?

Pek yakında.

28 Kasım 2009 Cumartesi

Bu Maç Evde İzlenir OST #8: Türkiye'de Güzel Şeyler de Oluyor

Kendi kendime dedim, "Hanım, milletçe birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, hareketli bi müzik koy da dinleyelim". Sağolsun kırmadı beni, kendi kafasına göre bi liste yaptı. Ama nasıl sevdim listeyi. Dedim mutlak paylaşmam lazım. Aha alttaki şarkılar var listede.
  • Amon Tobin - Visual Music
  • Apartment - Fall Into Place
  • Benny Benassi - Let It Be
  • Common - Universal Mind Control
  • D.O.G. - Force
  • Fischerspooner - Danse En France
  • Fitisound - Kara Kopru Dubliktir
  • Goldfrapp - Number 1
  • I Monster - Daydream In Blue
  • Kate Nash - Seven Nation Army
  • Ladytron - Destroy Everything You Touch
  • Massive Attack - Live With Me
  • Mos Def - Super Magic
  • Najwajean - Drive Me
  • Nina Simone - Pirate Jenny
  • Overseer - Supermoves
  • Placebo - Running Up That Hill
  • Röyksopp Ft. Robyn - The Girl And The Robot
  • Texas - Inner Smile
  • Télépopmusik - Into Everything


Toplumsal Bilinçlendirme!

RTÜK'ün son bilinçlendirici zımbırtısını gördükçe Sigarayla Savaşanlar Derneği'nin gerizekalı reklamını izledikçe daha çok sigara içesimin geldiğini hatırlıyorum. Nasıl bir karakterdir abi Ubeyd Korbey?! O kadar reklam-pazarlama, o kadar slogan yoksunu işler yapılıyor ki ilgi çekmek; 'Haaa, dedikleri doğru galiba...' dedirteceğine; 'Otistik misiniz lan? Seçmece mi çıkıyorsunuz ekrana!' diyesi geliyor insanın.

RTÜK'ün son reklamı da böyle zaten, bulamadım videosunu da sabaha karşı TV izliyorsanız mutlaka denk geleceksiniz, katlanabilirseniz sonuna kadar izleyin, Brezilya dizilerine olan bağışıklığınız artacak emin olun.

(Anlat İstanbul'u da sonunda yakalamışım iyi mi!?)

Daral Günlükleri #1

Artık futbol takip edemiyorum mesai saatlerim dolayısıyla, bundan vesileyle NBA maçlarını daha rahat takip ederim diyorum ama NTV kelek yapıyor, NTVSpor konusunda da otel kelek yapmakta. Koskoca otelde NTVSpor yok!

H1N1 virüsü mutasyona uğramış, diğer virüsler hani bana hani bana demiş! Fransa'da 2 kişi ölmüş bu mutant virüsten ötürü. Kendisi yetmiyordu ibnenin, bir de çocuklarından tırsalım şimdi. Ne oldu lan? Yeteri kadar ilaç, aşı satıp yeteri kadar yaşamayı haketmeyen insan öldüremediniz mi şerefsiz ilaç şirretleri, öhm, şirketleri.

Cemal Nalga muhabbetini hâlâ hayretler içerisinde takip ediyorum. Bu olay için ayrı bir twitter hesabı açsalar da daha rahat takip edebilsem.

En kötüsü de bu meslekte işletmelerin tatil günlerinde büyük kâr yapıyor olabilmesi ve senin çalışmak zorunda olman. Millet tatil yaparken sen çalışıyorsun, sen tatil yaparken geri kalan herkes çalışıyor. Tatil günlerinde takılacak insan bulamıyorsun.

Burada 70 cl. Yeni Rakı'yı 60, Tekirdağ 70 cl'yi 70 liraya satıyorum. Müşteri olsam dışarıdan alır getirirdim. CL başına 1 lira, kokusu da bahşiş sebebi!

Maaşı takside bağladım. Her ay 400 lira kadar öte berinin taksidini ödüyor, biraz kardeşime aylık harçlık veriyor ve geri kalanıyla Euro alıyorum. İleriye dönük planlarım arasında İngiltere'den kulüp satın almak var. Sterlin ve Euro'nun çapraz kurlarına göre vazgeçebilirim de bu fikirden.

Kulüp demişken, Dubai global ekonomik krizin yağlı kazığını ihtişamlı bir törenle içine almış. 'Şimdilik başı girdi ama zaten ilk defa içimize aldığımızdan çok acıtıyor. Biraz erteleme talep ediyoruz.' diye açıklama yapılınca borsalar taşaklara tekme yemiş gibi olmuş bugün. Bunun da ucu Türkiye'ye dokunur mu? Dokunursa ne kadar dokunur? Benim Euro'lar iş yapar mı? Göreceğiz.

1'e 5 veren bir iddia kuponu yapıp 50 ya da 100 lira basasım var ama götüm yemiyor. 'Sen 50 ver ben 50 vereyim yapalım bu işi' diyen varsa beri gelsin. Belki o zaman cesaretim olur.

Son zamanlarda dikkat ediyorum da inatla karşı durduğum iki şeye deli gibi bağlandım.

- West boktan sigaradır derdim, biraz da Çağrı'nın katkılarıyla West Ice müptelası oldum çıktım, tacirliğine bile başladım. 'Ver bakayım şu sigara neymiş?' diyenlere fix cevabım; 'Ya mentollü ama Marlboro ya da Salem gibi ağır değil.' oluyor. Bunun yanı sıra West'in otlakçısı da az olduğundan ciddi anlamda kâr edebiliyorum. Otelde sık oluyor bu ara; 'Sigaran var mı?' diyorlar, çıkarıyorum West'i vazgeçiyorlar. Yalnız burada bir aşçıbaşı var, çok acayip sarma sigara yapıyor. Tütünü özel diyor ama merak etmekteyim, söylemiyor. Belki de meraktır o sigarayı bu kadar cazip yapan, hmmmm...

- Entourage'ın pilot bölümünü izleyip sevmemiştim. Arkadaşım senelerce tavsiye etti, dinlemedim. Neymiş? Bir şeyden bir kere tiksinirsem bir daha ısınamazmışım. 2 ay önce olanı paylaşmak isterim; 1 haftada 6 sezon bitirdim. Eyvallah.

Gazlı içecekler içtiğim zaman midemden boğazıma kadar bir yanma hissi, bir gazlanma... Reflü çıkmasın da bir de başıma. Sırf bundan tırstığımdan mütevellit, çok gerek olmadığı sürece (zaten neden gerekecekse!) gazlı şeyler içmiyorum. İçkiyi de azalttım! Günde 3 bardak scotch içiyorum o da sızıp deliksiz uyumak için. Sigarayı da bıraksam, sperm sayısının artış oranına göre evlenebilirim de!

Balçiçek Pamir'in programına ayar oluyorum, konuklarına soru sorup daha soru bitmeden araya girip bir ton laf geveleyen, konuklarının da kibarlıktan ses çıkaramadıkları tüm program sahiplerine ayar oluyorum... Oylum Talu ve çemçük ağzını ise ölesiye tokat manyağı yapasım var. Yaya yaya konuşmuyor mu? Çenesi bir gün kendini salıp fırlayacak bir yere, ben de ekran başında kahkaha krizlerine gireceğim.

Bir erkek olarak Pelin Batu'ya verebilirim, o kadar hoşuma gidiyor. Kuzenim de aynı hisleri Yasemin Kozanoğlu için paylaşıyor. O gerçi psikopatlığı bir adım öteye götürüp seks kölesi olabileceğini de iddia ediyor. Ben Pelin Batu'nun seks kölesi olmazdım, özgürlüğü severim. O değil de düşününce de çok değişik bir çiftler buluşması olurmuş. Ben ve Pelin Batu, kuzenim ve Yasemin Kozanoğlu... Şöyle bir aile olamadık gitti amına koyayım! Bok gibi para olsa, bu hatunlara ulaşma şansımız olsa! Hadi ortalıktaki satılıkları anladık da, entellektüel olanlara da ulaşamıyorsun ki kardeşim para olmayınca! Takside bağlasalar bir nebze, 400 ödeyeceğime 900-1000 öderim! Saçmalamaya başladım.

Pelin Batu'nun 'Pelin Batu' yazıp Google'da aratarak bu sayfaya ulaşması ve hislerime erişebilmesi ihtimali. Pelin Batu'nun 'Pelin Batu' yazıp Google'da aratarak bu sayfaya ulaşması ve hislerime erişebilmesi ihtimalini Google'da arama ihtimali...

Sabaha karşı 05.40'ta nihayet izlemeye değer bir şey, can sıkıntısını giderebilecek bir şey! Anlat İstanbul, eyvallah Kanal D!

Çav Bella!

26 Kasım 2009 Perşembe

Her Yerinden Öpmek İstiyorum Obertan!

Şaban ve Gürkan işin Beşiktaş kısmını yazınca bana da Manchester tarafını yazmak kaldı. Yine de belirtmek istiyorum ki Beşiktaş'ın kazanmasını istedim elbette, o kadar da apaçi değiliz...

Öncelikle, Beşiktaş'ın bu başarısı; 'United yedek kadroyla çıktı abi' klişesine bağlanmamalı, aynısı Fenerbahçe için de yapılmıştı zamanında. Evet, Manchester yedekleriyle ve hatta genel olarak da geleceklerine yatırım yaptığı ve büyük ihtimalle Sir'ün asırlık United ağacında tohumu olduğu son meyveleri izledik geçen gece. Evet, Manchester belki as kadrosuyla çıksa Beşiktaş'ı darmadağın edebilir, belki 5, belki 8, belki 10 atabilirdi ama bilemeyiz ki belki de Beşiktaş yine de kazanabilirdi. Sonuç itibariyle İnönü'de canlı canlı izlediğim ilk karşılaşmada her ne kadar Beşiktaş'ın oyununu beğenmediysem de az daha beraberlik çıkaracaklardı. Bunlara kafa yormamak gerek, 'United yedeklerle çıktı.' ama bu herifler herhangi baba bir Avrupa liginde zirveyi, en kötü ihtimalle de orta sıraları zorlayacak adamlar. Bunun yanı sıra çeşitli bloglarda, gazetelerde ve başka mecralarda da yazıldığı gibi, gruptan çıkmayı garantilemiş, ligi de düşünerek pek kasmayacak olan as kadro yerine bir an evvel kendini göstermeye çalışacak genç ve diri bir kadro daha büyük tehlikeydi Beşiktaş için. Neyse, gelelim işin United kısmına...

Foster, United için bir şaka olmaya devam ediyor. RedCafe'de de maç sırasında ve maçtan sonra konuşulan konulardan biri bu. United taraftarları bu kaleciyi bir türlü benimseyemedi. Eğer gerçekten İngiltere milli takımına yeni bir kaleci kazandırmaya yönelik bir hareketse bu, sikerim öyle İngiliz Milli Takımını çok afedersiniz. Belki büyük konuşuyorum, belki ileride pişman olacağım bunları söylediğimden ötürü fekat; 'bu heriften cacık neyim olmaz!' Şu an Van Der Sar'ın sakatlığında kaleyi devralmış durumda; ki bana göre Kuszczak bile daha verilmi olacaktır, umarım VDS bir an evvel iyileşir de bu kâbus biter. (Tabi bunları yediği golden ötürü söylemiyorum zira her ne kadar VDS'nin o golü yemeyeceğini düşünüyor olsam da Foster'ın Rafael'den sekip birden yön değiştiren ve özellikle de pis bir noktaya doğru yönelen o topu çıkarması kolay değildi.)

Fabio ve Rafael kardeşleri ilk gördüğüm günden beri tutuyorum, bu çocuklar geleceğin Neville kardeşleri olacak ve onlardan da fazla randıman verecekler. Özellikle United'ın idmanlarına kadar takip eden United sempatizanı İngiliz kardeşlerime bakacak olursak Sir de bu tek taşak ürünlerinin üzerine fazlasıyla titriyor. Gönül isterdi ki bu iki kardeşi dün bir arada görebilseydik.

Darren Gibson ise sevsem mi yoksa sevmesem mi duyguları arasında beni çelişkiye düşüren bir insan. United gol yiyene kadar iyi oynuyordu, sonra saçmaladı. Bunun nedeni kendisinin insiyatif almak istemesi bana göre ama Cem'in 'Reserve takımda her topla buluşmak var bir de As takımda. İkisinin yükü çok farklı.' (Bu minvalde bir şeydi sanırım. Zaten yorum olarak bırakır kendisi tam olarak ne dediğini. Öptüm Cem...)

Macheda geçen sene fazla abartıldı sanırım, son saniyelerde gelen kritik gollerle ün yapan Macheda'yı dün pek etkili göremedim. Evet, bir kaç ciddi gol girişimi oldu ama öyle kaldı o da işte, zaten bunları da bulamıyorsa United'da oynamasın arkadaş. Adam olacağa benziyor yine de ne yalan söyleyeyim.

Welbeck değişik bir tip, bilekleri ve hızı çok iyi. Bana Şon Rayt Filips'in 'gençliğini' andırıyor ama izlediğim diğer maçlarından daha iyi değildi o da dün gece.

Aslına bakarsanız böyle tek tek değerlendirmek yerine şunu söylesem yeterdi, Obertan'ın böyle geri dönüş yapacağını sanmıyordum! Gün geçtikçe daha da iyi oluyor. Karşısındaki rakip Üzülmez'di, eyvallah da herif de çatır çatır oynadı, aktı be abi! Belki bir Beckham, Cristiano Ronaldo olamayacak ama kendi stiliyle bir ikon hâline gelebilir bu çocuk United'da, şimdiden bahisleri açıyorum bak demedi demeyin.

United'ın kazanması gereken bir karşılaşma değildi ama kazanmalıydı. Rakibini asla küçümsemeyeceksin arkadaş! Öyle yedeklerle çıkayım dersen, eline verirler. Hani desem ki Sir kazanmaya ihtiyaçları olmadığı için bu kadroyla çıktı ama maç boyunca asabiyetten asabiyetlere koştu yine. Yine uzatmada 5 dakika aldı, şaka gibi.

Ertem Şener'in yine koparttığı, Rüştü'nün ve Batuhan'ın geçmişten sahneler sergilediği, Tello'nun daha bir sempatik futbolcu olduğu, Ernst'in ve Ferrari'nin bir kez daha parladığı, United'ın gençlerinin umut verdiği bir karşılama izledik işte fena mı? Beşiktaş ya da United sempatizanı olmayan biri için sıkıcı bir maçtır belki de ama ben keyifle izledim 90+5 dakika'yı.

O değil de CL Fantasy'de de United'ın yedeklerle çıkacağını bile bile sakat Mutu'nun yerine Berbatov'u almışım, sıçılır da bu kadar sıçılır.

6 Nisan 1968

Bayram dolayısıyla evin geri kalanını Manisa'ya yolcu ettikten sonra, ben de ilk günü geçirmek için Başakşehir'deki dedemlere geldim. Dedemlerde internet filan yok aslında, ama yıllardır deneyip de beceremediğim cep telefonunu modem olarak kullanma olayını burada gerçekleştirmem ilginç oldu.

Erkek bir torun için dedeyle futbol sohbeti yapmak büyük keyif. TRT-3'te Beşiktaş-Fenerbahçe maçının tekrarı vardı, bir yandan ona bakıyor, bir yandan sohbet ediyorduk. Ben aldığım kombineden filan bahsedince, dedem de Bulgaristan'da gittiği bir maçtan bahsetmeye başladı. Bulgaristan-İtalya maçına gitmiş bir zamanlar. Tam tarihi hatırlamıyor ama 40 sene önce filan diyordu, skoru söyleyince tam tarihi bulmak kolay oldu. 6 Nisan 1968 tarihli bir maçı anlatıyordu bana dedem. Ben de can kulağıyla dinledim tabi.

Ama dedemin dikkat çektiği nokta çok ilginç, onun ağzından anlatmaya çalışayım.

"Biletler çıktığı gün işten çıkmışız, Kırcaali'de Spor Bakanlığı'nın bir bürosu var, biletler oradan satılıyor. Fiyatı da 2.7 leva. Bizim yövmiyeler de yaklaşık o kadar. Yani bir yövmiyeyle bir bilet alabiliyordun*. Arkadaşlar "Biletleri fazla fazla alın" diye uyardı ama biz dinlemedik, kişi başı bir tane aldık. Sofya'ya, Vassil Levski stadına bir gittik, herkes bilet soruyor maç için. 10 levadan, 20 levadan havada kapılıyor biletler. Bizde o zaman akıl yok tabi, oysa millet hem bilet parasını, hem yol parasını çıkarmış, üstüne bir de kara geçmiş.

İtalyanlar'ın kadrosu o zaman iyiydi, kalede Albertosi vardı, Mazzola, Rivera, Prati vardı. Ama bizim Bulgarlar da iyi oynadı o gün, Kotkov, Jekov çok iyi oynadılar. 3-2 Bulgarlar aldı maçı. Sanırsın stadı yıkacaklar. Öyle seviniyor Bulgarlar. Ağzına kadar doldurmuşlar zaten stadı."

Ben de maçı internetten araştırdım, buldum. Kadroları da koyayım da, en azından şu sözlü tarihin yazılı olarak bir anlamı olsun.

Bulgaristan
1 Stancho Bonchev / 2 Alexandre Schalamanov, 3 Boris Gaganelov, 4 Dimitar Penev,
5 Dobromir Jetchev, 6 Dimitar Yakimov,7 Gueorgui Popov, 8 Petar Jekov,
9 Georgi Asparuchov, 10 Nikola Kotkov, 11 Dinko Dermendjiev.
Coach: Stefan Boshkov

İtalya
1 Enrico Albertosi (12 Lido Vieri 66.) / 2 Tarcisio Burgnich, 3 Giacinto Facchetti, 4 Mario Bertini,
5 Giancarlo Bercellino, 6 Armando Picchi, 7 Angelo Domenghini, 8 Antonio Juliano,
9 Sandro Mazzola, 10 Gianni Rivera, 11 Piero Prati.
Coach: Ferruccio Valcareggi

06 April 1968 Vassil Levski - Sofia
Bulgaria vs. Italy 3-2
Goller: 11'(pen) Kotkov 1-0, 60' Penev (o.g.) 1-1, 66' Dermendjiev 2-1, 73' Jekov 3-1,
83' Prati 3-2

O dönemdeki Avrupa Şampiyonası statüsü biraz karışık, 8 eleme grubunun lideri çift maçlı eleme usulüyle birbirleriyle oynuyor. Yani bir içeride bir dışarıda oynuyorlar. Üst tura çıkan 4 takım İtalya'da kupa için tek maçlı eleminasyon sistemiyle oynuyor.İşte o ilk eleme maçını kazanan Bulgaristan, rövanşta ise 2-0 kaybediyor. O turu geçtikten sonra, kendi evindeki kupaya katılan İtalya ise, finale çıkıyor. Finalde Yugoslavya ile 0-0 berabere kalıyor. Tabi o dönemlerde uzatma veya penaltı diye bir yöntem olmadığı için, takımlar iki gün sonra tekrar bir maç oynuyor. Bu maçı kazanan İtalya, Avrupa Şampiyonu oluyor.


*Meblağ ile ilgili şu hatırlatmayı yapayım, Türkiye'de günlük asgari ücret, yani yövmiye, yaklaşık 23 TL civarında bir paraya denk geliyor.

Allen Iverson Through the Years

Pis Yedili

4 senedir Bulgaristan'dan okuyan kankam dün, bu sefer bayram için İstanbul'a geldi. Gelir gelmez yarın ailesiyle İstanbul dışına çıkacağından bu akşam için plan yapıldı her zamanki tayfayla, önce olur dedim, sonra United maçı olduğu geldi aklıma. Hem muhabbet etmek hem de maç izlemek istiyorsak mekan belliydi, Maltepe sahildeki Viya Cafe. Son 2-3 aydır ne zaman gitsek, alt katta oturup pis yedili çeviriyoruz, bu akşam da öyle oldu. Derken ben bunları niye anlatıyorum diyorum bir yandan ama yazıyoruz işte. Dün ofiste yine böyle yazarken Kutay geldi, cümlenin başına baktı, "Oğlum, millet ne yapsın senin İnönü'de eğlenmeni" falan dedi, sinirlenip sildim tüm yazdıklarımı. Yazıyoruz dayı işte, ne yapalım can sıkıntısı. Neyse, maça 20 dakika kala vardım. Bostancı'dan dolmuşa inerken gözüm mekanlardaki LCDlere takıldığında 2-2 gibi görmüştüm CSKA-Wolfsburg maçını ama 2-1 bittiğini öğrendim masaya oturur oturmaz. Neyse dedim, önemli olan Manchester'ı United'da yenmekti benim için (Ümit Özat'a saygılar). Masada 5 kişi maça dakikalar kala pis yediliye başladık. Maç başladığında devam ediyorduk, ben devamlı yedileri yerken bir anda gol oldu, neye uğradığımı şaşırdım. Ondan sonrası da nasıl geçti anlamadım zaten. Bir golden sonra, bir de maç bittikten sonra Orkun ile yaklaşık 30 saniyelik konuşmalarımız oldu. Bu arada yerden bir ara 35 kağıt çektim, kayış kopmuştu. Rüştü kurtardıkça gözlerime inanamadım, oysa o toplar kaleye giderken çoktan kabul etmiştim gol olacaklarını. Şaban'ın dediği gibi, onları kurtaran adam CSKA'dan o golleri yiyen adamdı. Karşımızdaki United ne olursa olsun, galibiyet nasıl gelirse gelsin, galip gelinen Fener maçından sonra böyle bir zafer... Ben Foster'ın kornerde çıkmasına ne diyebilirim ki? Final maçını ulan mına koduum...

Bu arada; Beşiktaş, Bordeaux'a oynayıp CSKA ve Milan'ın maçlarına üst verdim ofisten çıkmadan önce. Şu kupon Milan-Marsilya alt olunca yattı tabi. Milan'a oynadığım hiçbir kuponum tutmadı sanırım iddaa kariyerimde.

Iverson'dan hala umudum vardı... Knicks ve Heat dedikoduları olmasa da bir takımın çıkıp kucak açacağını düşünüyordum. Bugün çıkan Celtics dedikoduları da umudumu arttırmıştı. Sanırım Celtics'e ilk defa sempati duyacaktım, belki de kariyerindeki en büyük eksik olan yüzüğe ulaşma şansı da yüksek olacaktı. Ama olmadı, bitti artık, bırakıyor. Böyle bitmesi, istenmeyen adam olarak bırakması çok koydu ulan. Sana ona koymaz da, bana koydu işte. Fanatik Basket'i öylesine alırken bu adam almaya devam ettirdi bana, 2000-01 sezon başlangıcı Sixer yaptı beni, bu adam yaptı. Belki yine sevecektim bu oyunu, takip edecektim ama bu adam ettirdi işte, tutkunu yaptı bu oyunun. Bu adamın olduğu o takım, Milwaukee serisindeki bir maçını sabahın 5'inde elektrikler kesildiğinden izleyemediğim için yatağın içinde sessizce sinirden ağlattı beni. Final serisinin ilk maçında kravatı, ceketi giymiş heyecanla televizyon karşısında tepinirken maç uzadığı için okula geç gitmeme sebep olan herifti o. Saçma geliyor bunlar şimdi ama hangimiz yapmamışızdır ki o yaşlarda? Belki de hakkaten saçmadır ama yaptık işte. Attıkça coştum, kaçırdıkça sövdüm, o crossover'ını yaparken aynısını ben salonda hayali topla yaptım maç sırasında. Gitti lan adam... Çok açık söylüyorum, tabi maddi kısımları, şartları da bilmiyorum ama, Stefanski yerinde olsam, bir kez daha söylüyorum, zaten bu takımdan bir bok olmayacağından gel, ne olursa olsun yine gel diyerek 3 numaralı formasını geri verir, o salona çıkarırdım bu adamı... Keşke çıksa...

Geçen yaptığım gibi paragraf şeklinde devam edecektim ama keyfim kaçtı ya. Fener maçı sonrası United galibiyeti keyfi yerine getirdi ama emekli olma haberini okuyunca cidden keyfim kaçtı. Saçmaladıysak affola, durum bu, ne yapayım ki? Tello The Sun'dan, Iverson Getty'den. Hadi...

25 Kasım 2009 Çarşamba

Live With Me


İnsanı depresyona sokan bir şarkı, ve şarkıya uygun klip. Babalar bu işi biliyore!

Turkoglu Cooks Turkey


Başlık için kusura bakmayın, bu iğrenç Amerikan esprisini bozmak istemedim.

Strawberry Swing

Ross Neil ve Matt Clark adlı kişilerin Coldplay'in son albümünden Strawberry Swing için yaptıkları alternatif bir çalışmaymış efendim. Plastip Şov günlerine saygıyla, nasıl da ilerlemiş teknoloji beağaaaabi...

Naber Doug Nası' Gidiyore?

Ne olsun ya, ihaleye girdim işte geçen. 50 milyon önerdim eski IETT garajına, Sterlin ama Dolar değil. Alacağımdan da değil ha, maksat geyik olsun diye verdim teklifi.

İki saat sonra telefon geldi; 'ödemeyi nasıl yapacaksınız?' diye. Bonus Card geçmiyormuş lan, böyle saçmalık mı var? 'sokarım lan arsanıza' dedim, aynen böyle haaaa. 'Bu devirde kim kimden taksitsiz mal alıyor lan mal?!' falan bi bağırdım ben bunlara. Korktular tabi, bi ufaldılar, utandılar. 'Evinden aldırırız lan seni sayın abim' dediler.

Aldılar da geçen gün zaten, boğazda gezintiye çıktık, bacaklarımdan sallandırdılar falan. Hava da nasıl sıcak, yazdan kalma. Püfür püfür taşaklarıma kadar serinledim afedersin. Biraz kan doldu beynime ama zaten ödeme şartlarını kabul edince kan getirene kadar kafama odunla vurup birikmiş tüm kanı boşalttılar, deşar'z' olmam da cabası.

Güzel bir gündü.

24 Kasım 2009 Salı

Thierry Handry

Henry eliyle İrlanda'yı kupanın dışında bıraktığından beri İngilizlerin Henry ile uğraşmalarını bekliyordum, özellikle Guardian'daki esprili çalışmaları. Bu kadar uzun sürünce sanırım yapmayacaklar demiştim ama her konuda olduğu yine olaya yaklaşımlarını gösterdiler. Dikkatimi çeken çalışmalara bunlar tamamı ise burada.

Without Water There's No Life!

Afrika'da yaşanan kuraklığa ve kirli su kullanımına dair hazırlanmış bir hayır derneğinin videosu. Background'da Beck'in baba şarkılarından biri, Time Bomb, manidar.

Derneğin çalışmalarına ise; buradan ulaşabilirsiniz.

Bayılıyorum Bu İşe

Hiçbir kısıtlama yok, engelleme yok. Basıyorsun parayı, tutarsa tutuyor. Bazen böyle ucundan kıyısından yok efendim tek gol olsaymış, yok son dakikada hakem penaltıyı verseymiş gibi acayiplikler olunca milyonları kaçırıp kafayı yiyorsun ama biraz zaman geçtikten sonra gülüyorsun hâline. Çünkü o zaman 300 TL veren kupon yattığında kendini 300 TL zararda hissediyorsun; 'Büyük paralar kaybettim abi' diyorsun. Halbuki kaybettiğin 1 lira, 3 lira, 5 lira işte.

Bir klişedir, kupon yaparsın ve arkadaşın sorar; 'Yaptın mı kupon?' Yapmışsındır işte, o da ister kuponu bakmak için. Daha kuponu eline alır almaz; 'Şu maç riskli' ya da 'Bak kanka yatarsa şu maçtan yatar' yorumlarına başlar. Sonra; 'O maça ben alt verdim ya. Mönşıngladbah kendi sahasında çıplak geziyor, terliksiz dolaşıyor' gibi şeyler söyler, kendi fikirlerinin doğru olduğunu ya da olma ihtimalinin yüksek olduğunu anlatmaya çalışır. Lamer mıdır nedir? Ama harbi mönşıngladbah...

Çok kafa patlatanları anlamıyorum bu oyun için. Ben de patlatıyorum ama 4-5 kişi bu kurbanda sisteme gireceksek kafa patlatıyorum. 'Ulan madem 4-5 kişi sisteme giriyorsun, bari düşün di mi?' diyerek düşünüyorum. Ayrıca bugüne kadar kafa patlatarak yaptığım hiçbir kupondan adam gibi bir halt kazanamazken, uyku sersemi, ağzımda salya lekeleri, gözümde çapaklarla gittiğim ve yaptığım kupondan 200 TL. almışlığım da vardır. 300 TL. de kaçırmışılığım var bir de üstüne.

Herşey bir yana biraz tutarlı olmak lazım bu işte tabi, duracağın yeri bilmen lazım. Yoksa bir hastalık, takıntı. Bir ara çıldırıp Salı-Çarşamba-Perşembe-Haftasonu yetmezmiş gibi Pazartesi ve Cuma günlerine de kupon yapmaya başlamıştık. Gereksiz... (Ha gerçi bir kere Cuma maçlarından iyi para kazandım gerçi. Lö Fğaaans Divizyoğn Dü)

Şöyle bir baktım bugünkü programa, ulan alayı beraberlik maçı be. Yani bugün şu maçlardan en az 4 tane beraberlik çıkmazsa bıraksınlar abi bu ligde top oynamayı dedim kendi kendime ve sisteme giriştim.

Arsenal ve Liverpool karşılaşmaları banko, geri kalan her maç için beraberlik ya da mastercard, sizin tercihiniz tabi. 'Ulan o kadar beraberlik çıkmaz' diyen varsa araya üst-alt falan diğer opsiyonlardan serpiştirsin. Bak diyorum, bunlar beraberlik maçları, buram buram kokuyor...

Satır aralarına da Rolling Stone kapakları koyuyorum bak, gözünüz gönlünüz açılsın bu yazıyı okuyup da kupon kasarken. Güzel ablalar, hepsi bir zamanlara damgasını vurmuş, avuç içlerinde öbek öbek terlere neden olmuş ablalar. Barak'ı da koydum çünkü o bir değişim simgesi, barışın sembolü, vahşi kapitalizmin parlayan veliahtı heyhat! Orospu çocukluğunun sırıtan versiyonu... Yaşasın barrak, yaşasın obama.

Saygılar.

(Bu son paragrafın bir anlık göz kararması ile alakası var, kuponla değil. Siz yine beraberlikleri bir düşünün...)

23 Kasım 2009 Pazartesi

Where Amazing Shot Happens

22 Kasım 2009 Pazar

Wi9an Athletic

Premier Lig'de 10 gollü maç olurdu da böyle 9-1'lik maç görülmüş müdür bilmem? Defoe çılgın atmış, 7 dk'da hat-trick, 35 dk'da 5 gol ile. Gollerin tamamı ikinci yarıda olmak üzere. Fantasy takımlarına alanlar yaşadı. Aaron Lennon da sakatlıktan dönüş maçında kendini bulmuş. Tanıdığım tek Wigan Athletic taraftarı olan Selçuk Ormancı ağabeyimin üzüntüsünü paylaşıyorum.

Başlık: Colin Kazım Richards
Fotoğraflar: Getty Images, Reuters

20 Kasım 2009 Cuma

Lucy In The Sky With Diamonds

19 Kasım 2009 Perşembe

21st Breakdown

Greenday harika bir albüm yapmış kesinlikle, anca dinleme fırsatı buluyorum. Hatta doğruyu söylemek gerekirse şurada 1,5 hafta önceye kadar haberim yoktu albümden.

Eski albümlerinden tınılar duymak, o tonları hissetmek çok güzel. Gerizekalı bir misyon üstüne kurmamışlar bu sefer albümü, elbet 'punk'ın ruhu denen zımbırtı' nedeniyle şarkı sözlerinde yer yer isyanlar, laf sokmalar, metaforlar göze çarpmakta fakat olmuş bu albüm, olmuş.

Şimdilik, Viva La Gloria (Little Girl), 21 Guns, 21st Century Breakdown, Restless Heart Syndrome ve The Static Age'e sarmış vaziyetteyim. İşe gidip gelirken sürekli çalan şarkılarım bunlar bu ara. Tebrikler Greenday, bu hâlinizi seviyorum bilader!

Paul McCartney de hem kendi solo kariyeri hem The Wings ve The Beatles'tan derleme şarkılarıyla Good Evening New York albümünü çıkarmış. 'Götümün kılları pişmaniye oldu, son son kazanırsam buradan kazanırım parayı? Hatunu yine boşasam mı lan!' diye düşünerek mi böyle bir işe girişti bilmiyorum ama güzel bir derleme olmuş. Aynı şekilde Best Of'umsu albüm yapanlardan bir diğeri Snow Patrol, öbürü Foo Fighters.

Baymıştım aynı şarkıları dinlemekten, sevdiğin dört grubun bu dört albümünü indirerek kendime bir güzellik yaptım.

İrlanda Renkleri

Bu Douglas'ın velet, babasına benzemiyor ama...

Arkadaki Douglas'ın dayıoğlu, öndekini çıkaramadım. Doug?

Fotoğraflar: Mike Egerton / Empics Sport

Be a Gooner, Be a Giver



Daha fazla bilgi ve resimler için; tık.

Hornets Mardi Gras Jersey

Şabancım...

Ayıp!

Normalde Fransa milli takımını az da olsa seven, sempati duyan bi futbolseverim. Ama Domenech geldi geleli soğudum bu takımdan iyice. Bugün de halkanın son zinciri eklendi.

Hadi gol öncesi ofsaytı pas geçtin hakem kardeşim, adam önce eliyle topu kontrol etti, sonra da bi güzel düzelterek pası verdi ve gol oldu. Şimdi kendimi bir İrlanda vatandaşı yerine koyuyorum da yaşanılan hayalkırıklığı ve üzüntü akıl alır gibi değil. Dünya Kupası belki bu kadar yaklaşmışken, son dünya kupası finalistini deplasmanda saf dışı bırakıp bir peri masalı yazacakken tüm emekleriniz fahiş bi hata ile boşa gidiyor. Bunun adı hakkaten ayıptır yani başka bişey değil. Anti-Fransa saflarında yerimi aldım bu maçla birlikte, gol atamadan dönersiniz inşallah yine.

Trapattoni, eli öpülecek adamsın.

Fotoğraflar: Getty Images

18 Kasım 2009 Çarşamba

Jason Maxiell Eats Babies Since 1983



O değil de, insan hasmına bile böyle hareket yapmaz.

17 Kasım 2009 Salı

Giden Günlerim Oldu



Hornets'in son iki senedir kullandığı formadan pek hazzetmem, biçimsiz gelir hep bana. O yüzden, bu sene Mardi Gras için özel bir forma tasarlayacaklarını öğrenince, bi an sevindim güzel birşey görürüz diye. Ama sağolsunlar, o sevinci de kursağımda bıraktılar bu sezon bir çok kez yaptıkları gibi. Özel forma yukarıdaki gibi olacakmış. Tamam, renkli resimli, kuşe kağıda baskı ama insanlar buna para verecek. Kimse bu açıdan bakmıyor galiba olaya.

Halbuki bizim ne güzel formalarımız vardı.

Misal üstteki forma, üç sene önce sadece Sevgililer Günü'nde giydiğimiz bir formaydı. Ama kırmızı forma çok yakışmıştı takıma. Hatta keşke alternatif forma olsaydı diye düşündüğüm de vardır çok. Chris Paul'deki "Abe gül alacan mı?" bakışı da dikkatlerden kaçmasın. Koçum benim.

Üstteki iki resim de, 2008'de New Orleans'ta düzenlenen All-Star etkinliklerindeki ünlüler maçından. Formaya dikkat ettiyseniz, Umut Sarıkaya kazağının bir üst versiyonu.

Sarı forma ise, doğal olarak en efsane forma. Bakma şerefine eriştiğim Charlotte dönemi formaları dahil, en çok beğendiğim ve en şık bulduğum forma kesinlikle bu.

Hoooşgeeeeeldin Valentina Lima Jaric

O babadan olan çocuğu merak ediyorum. Steven Taylor - Liv Taylor örneği hâlâ canlıyken özellikle kızımızın gözleri hakkında umutlarım sürüyor. Sanırım Viktorya'nın Meleklerinde çirkin fetişi var, çözemedim mevzuyu anasını satayım! Hayır ben de yakışıklı sayılmam pek, sayılamayacak pek çok insan var, gidip sarkıntılık mı yapalım, şansımız olur mu anlamadım şimdi...

Aga Şimdi First Lady Var First Lady Var

Mişel, Florida'da bir üniversitede konuşma yapıyor halkın eğitim içindeki rolü hakkında. Sonrasında gözyaşlarına hakim olamıyor, Nazım'dan başlıyor okumaya... Salondakiler de şakşakçı, alkış kıyamet tabi doğal olarak.

16 Kasım 2009 Pazartesi

Özürlü!

Öndeki kişi, Engelliler Konfederasyonu Başkanı Turhan İçli. Kendisi görme özürlü. Başbakan'ın konuşma yaptığı Bilkent Otel'deki 4.üncü Özürlüler Şurası sırasında, otel önündeki gazetecilere açıklama yapmak istiyor. Fakat arkadaki kişi tarafından resimdeki gibi engelleniyor. Arkadaki kişi Başbakan'ın koruması. Herhangi bir özürlülüğü yok. Ya da biz öyle zannediyoruz.

Duvar Artest

Az önce Ariza dedim, efendi dedim, gittiğine çok üzüldük dedim. Yerine gelen Artest de, Ariza ne kadar sessiz sakin işini yapan bi adamsa tam tersi. Çılgınlıklarıyla, polemikleriyle namını yürütmüş bi adam. Dün geceki maçta da tüm dikkatlerin Ariza'nın üzerinde olacağını biliyordu tabi, bi şekilde numarasını yapmayı başarmış yine. Hareket biraz Kemal Sunal filmindeki Duvar Ahmet tarzı da olsa Artest işte ne yaparsın.

Fotoğraf: Getty Images

Yüreğine Sağlık

Geçen yılki şampiyonluğun en önemli isimlerinden, Türkiye'deki Lakers toplululuğunun sevgilisi Trevor Ariza dün gece Staples Center'daki maç öncesi şampiyonluk yüzüğünü aldı. Takımın ağabeyleri Kobe ve Fisher kendisine yüzüğü takdim etmeden önce salonda gösterilen klip de gerçekten çok klas, bir o kadar da duygusal tabi.

Yüzük heyecanından olsa gerek Ariza pek de iyi bir maç çıkaramadı eski evinde. Tüm Lakers camiasından kendisine "Kızımız Olacaktı" adlı parçayı gönderiyoruz.

Fotoğraflar: Getty Images