Fatih Terim gitti. Açıkçası Euro 2008 biter bitmez, Fatih Terim’in gitmesi gerektiğini düşünenlerden biriydim, fakat hem Hasan Doğan’ın vefatı, hem de Türk kamuoyunun baskısı Federasyon’u Fatih Terim’le yeniden masaya oturmaya zorladı. Fatih Terim de tüm bu olayı kendi reklamı için doyasıya kullandı, “Türkiye bana muhtaç” havasını yaratmaya çalıştı.
Sonuç ortada. Euro 2008’de turnuvada oynadığımız maçlarda, sürelerin yaklaşık %80’ini yenik durumda geçirmemize rağmen, maçları kazanmamız medya tarafından hep Fatih Terim mucizesi olarak sunuldu. Elbette maçları kazanmamızda Fatih Terim’in oyuncuları ateşlemesinin büyük payı vardı, fakat o kadar süre neden yenik oynadığımız kimse tarafından sorgulanmadı. Özellikle elemelerde “Nasıl olsa bizim takım gol bulur” şeklindeki düşünce, Belçika ve Estonya maçlarından sonra büyük bir gürültüyle yıkıldı.
Bunun yanı sıra Fatih Terim’in oyuncu seçimindeki kriterlerinin de açığa çıkması, onun kamuoyu gözündeki avansını yitirmesine sebep oldu. Fatih Tekke, Gökdeniz, İbrahim Toraman ve hatta kendisini hiç sevmesem bile Mehmet Topuz gibi isimleri en formda oldukları dönemde bile kadroya almamayı tercih etti. Bunun yerine Emre Aşık’ı çağırmaya, Hakan Balta’dan ve baltanın kendisi olan Önder Turacı’dan stoper yaratmaya, Gökhan Zan’ı sakat sakat oynatmaya devam etti. Mustafa Sarp, Ceyhun Eriş gibi ligde formda olan oyuncuları, ağızlarına birer parmak bal çalmak ve kamuoyu önünde kendini sevimli tutmak için çağırdı.
Fatih Terim’in iletişim problemleri de üst düzeydeydi. “Ders almam, ders veririm” şeklindeki konuşmaları, Osman Tamburacı’nın bıyığına karşı hissettiği seksüel duygular, her puan kaybı sonrası basın toplantısındaki aşağılamalar, Mesut Özil olayında takınılan “Bu formayı giymek isteyene veririm” şeklindeki dingil düşünce; şu an aklıma gelen en taze örnekler. Daha da vardır, ama bu da açıklamaya yetiyor.
Peki, takımın başına Fatih Terim’den sonra kim gelir?
Açıkçası, yabancı veya yerli bir teknik direktör olması benim için bir fark unsuru değil. Fakat, hem kadayıflaşmış medya, hem de ülkedeki bilinçsiz milliyetçilik yabancı bir teknik direktörün gelişini zorlaştıracaktır. Şahsen, Jurgen Klinsmann’ın veya Marco Van Basten’in bu takımda neler yapabileceğini merak etmekteyim. Yine de yukarıdaki gerçekleri göz önüne alırsak, önce Ertuğrul Sağlam ismi öne çıkacak, o olmazsa Ersun Yanal kesin gelir. İlla Türk bir teknik direktör gelecekse, benim seçimim Kore’de güzel yıllar geçiren Şenol Güneş’ten yana olurdu.
“Bülent Uygun gelsin” diyenlere de aşağıdaki videoyu armağan ediyorum.
Sonuç ortada. Euro 2008’de turnuvada oynadığımız maçlarda, sürelerin yaklaşık %80’ini yenik durumda geçirmemize rağmen, maçları kazanmamız medya tarafından hep Fatih Terim mucizesi olarak sunuldu. Elbette maçları kazanmamızda Fatih Terim’in oyuncuları ateşlemesinin büyük payı vardı, fakat o kadar süre neden yenik oynadığımız kimse tarafından sorgulanmadı. Özellikle elemelerde “Nasıl olsa bizim takım gol bulur” şeklindeki düşünce, Belçika ve Estonya maçlarından sonra büyük bir gürültüyle yıkıldı.
Bunun yanı sıra Fatih Terim’in oyuncu seçimindeki kriterlerinin de açığa çıkması, onun kamuoyu gözündeki avansını yitirmesine sebep oldu. Fatih Tekke, Gökdeniz, İbrahim Toraman ve hatta kendisini hiç sevmesem bile Mehmet Topuz gibi isimleri en formda oldukları dönemde bile kadroya almamayı tercih etti. Bunun yerine Emre Aşık’ı çağırmaya, Hakan Balta’dan ve baltanın kendisi olan Önder Turacı’dan stoper yaratmaya, Gökhan Zan’ı sakat sakat oynatmaya devam etti. Mustafa Sarp, Ceyhun Eriş gibi ligde formda olan oyuncuları, ağızlarına birer parmak bal çalmak ve kamuoyu önünde kendini sevimli tutmak için çağırdı.
Fatih Terim’in iletişim problemleri de üst düzeydeydi. “Ders almam, ders veririm” şeklindeki konuşmaları, Osman Tamburacı’nın bıyığına karşı hissettiği seksüel duygular, her puan kaybı sonrası basın toplantısındaki aşağılamalar, Mesut Özil olayında takınılan “Bu formayı giymek isteyene veririm” şeklindeki dingil düşünce; şu an aklıma gelen en taze örnekler. Daha da vardır, ama bu da açıklamaya yetiyor.
Peki, takımın başına Fatih Terim’den sonra kim gelir?
Açıkçası, yabancı veya yerli bir teknik direktör olması benim için bir fark unsuru değil. Fakat, hem kadayıflaşmış medya, hem de ülkedeki bilinçsiz milliyetçilik yabancı bir teknik direktörün gelişini zorlaştıracaktır. Şahsen, Jurgen Klinsmann’ın veya Marco Van Basten’in bu takımda neler yapabileceğini merak etmekteyim. Yine de yukarıdaki gerçekleri göz önüne alırsak, önce Ertuğrul Sağlam ismi öne çıkacak, o olmazsa Ersun Yanal kesin gelir. İlla Türk bir teknik direktör gelecekse, benim seçimim Kore’de güzel yıllar geçiren Şenol Güneş’ten yana olurdu.
“Bülent Uygun gelsin” diyenlere de aşağıdaki videoyu armağan ediyorum.
8 yorum:
hiddink'i getirelim. gerekirse ülkeden hisse verelim ama getirelim. ertuğrul bi yere gitmez.
tabi canım, getirelim. babalarımız zengin nasıl olsa.
mesut özil'de nasıl bir dingillik var? adam almanya'da oynamak istiyorum diyor terim "nolur biz de oyna, allah'ına kurban" mı demeliydi, terim'in eleştirilecek çok yönü var ama bu hiç değil.
***
bence hiddink gelmez, adam dünyevi ihtiyaclarını karsıladı artık ahireti düşünüyor.
**
klinsmann ve van basten bu ülkede löw ve rijkaard olur.
***
benim hoca adayım, her ne kadar milli takım çalıştırmasa da spaletti
"Formayı isteyene veririm" yanlış tabir baba. Bir de Mesut, bir sakatlık olmazsa Avrupa'yı 1-2 seneye kalmadan sallayacak bir yetenek. Tahmin ediyorum, Almanlar futbola ilk başladığı andan itibaren, Mesut'u kuş sütüyle beslemeye başlamıştır. Biz ise, anca u20 süresi dolduğu zaman manşetlere çıkardık. Nuri gibi bizde oynayacak sandık, olmayınca hemen daracağına çektik Mesut'u.
Bu dingil mantalite Terim'de de mevcut, üstelik Terim bunu halkın gözünde milliyetçilikten puan kazanmak için de kullandı o dönem.
İletişimsizlik Avrupa'da oynayan gurbetçi futbolcular için problem. 20 yaşına kadar adamı arayan yok, 20'sine geldiğinde "Gel bizde oyna" diyoruz, doğal olarak kabul etmeyince adamın ağzına sıçıyoruz. Terim de aynen böyle davrandı, ben buna şiddetle karşıyım.
mesut olayı uç bi örnek olabilir, dillere destan bi babası var menajerden beter.. o iş olmazdı mesut alman milli takımında banko oynayabilecek bi oyuncunun ışığını gösterdiğinden ama söylem gerçekten çok saçma.. yine hassasiyetler üzerinden yapılan hataları örtbas etme çabası..
bu adamlar dediğin gibi zamanında takip edilmeye başlansa çok önemli oyuncular kazanılırdı kuşkusuz.. mesut olmaz da serdar olur, çok da fark etmez..
gerçi bunları kazanınca ülke futboluna pek bi katma değer sağlayamıyorsun, biraz da kendini kandırıyorsun alman futbolunun ürünleriyle başarı sağlayarak ama ne olursa olsun vurgulu bi "formayı isteyene veririm" cümlesi de ancak fatih terim popülistliğine yakışacak bi hareket..
spalletti'nin de milli takım antrenörlüğü için zamanı olduğunu düşünüyorum.. yani istemeyecektir kariyerinin aşamasında böyle bi görevi teklif gelirse..
özünde aynı noktada buluşuyoruz gerçi. gurbetçilerin değerlendirmemek gibi bır problemımız var. ama a milli takım hocasının 15 yasındaki çocugu da genç takımda oynatmak için çabalaması olmaz sanırım. bunu halletmek başka kişilerin görevi. a milli takım hocası, 18 yaşından itibaren göz koyar, teklifini yapan bu doğal.
formayı isteyene veririm fatih terim tarzıdır. o tarz hoş gelebilir de antipatık de olabilir ama o tarzın milliyetçilikle alakası yok. kulüp takımındayken de aynı tarz cumleleri kullanıyordu.
popülist bir söylem olduğu tartışılmaz ama milliyetçilik değil.
gurbetçileri değerlendirmeme sorununu ayrı bir yazıda yazarsan onun altında tartısırız, burada gereksiz olur kanaatindeyim.
ama şunu söyleyerek nokta koyalım. mesut'u almanlar kuş sütü ile besliyor doğrudur, ama biz buradan kuş sütü yollasak 3 gün sonra mesut'a ulaşır. yani tahminim mesut gibi bir yeteneği 15 yasında bile kazandıramazdık. Onları türkiye için oynamak için milliyetçiliği kullanmak çok yanlış bir yöntem değil..
formayı hakedene veririm demesine rağmen; bunu yapamayacak kadar da karaktersiz olduğunu düşünüyorum ben Fatih Terim'in Kutay. İyi teknik direktör mü? Eyvallah, her zaman öyleydi ama gerek Galatasaray'da, gerekse milli takım kariyerinde her zaman 'kendi adamları olan' bir antrenör olmuştur.
elbette her antrenörün diğerlerine göre daha çok sevdiği oyuncular olacaktır, olmalıdırlar hatta ama körü körüne fatih tekke, yıldıray gibi adamları milli takıma almaması, ceyhun'un falan o takımda oynaması benim canımı sıkan şeyler.
kaldı ki fatih tekke'nin ve yıldıray'ın milli takımda olmamalarına dayalı demeçlerini eleştiren; 'bi susun amına koyayım' diyen, futbollarını da beğenmeyen bir insanım.
yine de fatih terim sütten çıkmış ak kaşık değil. mesut'a yaptığı, yaptıktan sonra sarfettiği laflar şık olmadı.
iyide mesut gelmedi diyoruz ŞEy geldi neydi lan adını unuttuk artık Nuri dünya şampiyonasının yıldızıydı Obi mikelle. Hani nerde Obi nerde Nuri gelemsin adama yazık onun yerinde Selçuğu oynatırdı Terim boşverin bizden bir bok olmaz bu mentaliteyle. Disiplin ayrı şeydir, yıldıza farklı muamele ayrı şeydir bence neyse
Yorum Gönder