Referans Gazetesi'nden Kenan Başaran, 6 yıl aradan sonra gelen şampiyonluğu "doğal olarak" ekonomik açıdan inceleyen, güzel bir yazı hazırlamış. Yazının genelinde bir eleştiri havası hakim, ama şampiyonluk sarhoşluğu sona erdiğinde, ne ile karşı karşıya kalacağımızı görmek açısından incelenmesi gereken bir yazı. Gürkan'ın hevesini de kursağında bırakmış oluyorum böylece.
"Demirören'in Beşiktaş sevgisi ve ona başarı kazandırma arzusuna dair asla bir samimiyet sorgulaması yapılamaz. Çünkü Demirören, 3 puan aldığında da 2 kupa aldığında da aynı içten duyguyla ayağa fırlayan; "tribünden gelen başkan" ekolünden biridir. Birçok futbolseverin "iyi bir haslet" olarak addedip öveceği bu karakter yapısı aynı zamanda Demirören'in handikapı oldu. "Tez canlı" Demirören, başarıya hemen ulaşmak istediğinden birçok hata da yaptı."
"Bosque ile denenen "dünya markası modeli"nden Rıza Çalımbay ile "evladımız modeli"ne geçildi. Olmadı ve yeniden Jean Tigana ile "dünya markası modeli"ne dönüldü. Bir kez daha olmadı ve bir kez daha "evladımız modeli" denilerek, Ertuğrul Sağlam'a kucak açıldı."
"Fenerbahçe'yi kendine "1 numaralı rakip" belleyen Demirören, 80'lerden kalma bir alışkanlıkla sarı-lacivertli camiadan birçok oyuncu transfer etti. Mustafa Doğan, Nobre, Ali Güneş ve Tayfun Korkut ile başlayan furya Murat Şahin, Mehmet Yozgatlı, Rüştü Reçber ve Yusuf Şimşek ile devam etti."
"Yabancı transferinde de Demirören yönetimi öncelikle "dünya yıldızı" stratejisini uyguladı ve John Carew, Ailton, Kleberson ve Ricardinho gibi isimler alındı. Carew hariç, diğer yıldızları Beşiktaş tribünlerinde bir "hoş sada" bırakmadı..."
"Serdar Bilgili yönetimi, konsolide olarak (toplam borç) 30 milyon dolar borçla kulübü Demirören'e devretti. Ancak alacaklar düştüğünde net konsolide borç 18 milyon dolara düştü. 31 Mart 2009 itibariyle Beşiktaş'ın borcu dolar bazında yaklaşık 90 milyon dolar.2004'te yaklaşık 50 milyon dolar bütçesi olan kulübün bugünkü bütçesi ise 80 milyon dolar civarında."
"Beşiktaş, 100. yılında şampiyon olurken hem sahadaki futbol takımı hem de kurduğu kurumsal yapıyla örnek gösteriliyordu. Ancak bugün şampiyon olan takım, gelecek yıl bir başka takıma gösterilecek bir başarı modeli olarak pek görülmüyor."
Yazının tamamını bu linkten okuyabilirsiniz. Dediğim gibi, her ne kadar şampiyonluk bizi sevinçten delirtse de, bazı gerçekleri de dikkate almak zorundayız. Mesela, Beşiktaş Jimnastik Kulubü'nün Yıldırım Demirören'e olan 61.1 milyon TL'lik borcu gibi. Gelecekte karşımıza çıktığında şaşırmayalım.
"Demirören'in Beşiktaş sevgisi ve ona başarı kazandırma arzusuna dair asla bir samimiyet sorgulaması yapılamaz. Çünkü Demirören, 3 puan aldığında da 2 kupa aldığında da aynı içten duyguyla ayağa fırlayan; "tribünden gelen başkan" ekolünden biridir. Birçok futbolseverin "iyi bir haslet" olarak addedip öveceği bu karakter yapısı aynı zamanda Demirören'in handikapı oldu. "Tez canlı" Demirören, başarıya hemen ulaşmak istediğinden birçok hata da yaptı."
"Bosque ile denenen "dünya markası modeli"nden Rıza Çalımbay ile "evladımız modeli"ne geçildi. Olmadı ve yeniden Jean Tigana ile "dünya markası modeli"ne dönüldü. Bir kez daha olmadı ve bir kez daha "evladımız modeli" denilerek, Ertuğrul Sağlam'a kucak açıldı."
"Fenerbahçe'yi kendine "1 numaralı rakip" belleyen Demirören, 80'lerden kalma bir alışkanlıkla sarı-lacivertli camiadan birçok oyuncu transfer etti. Mustafa Doğan, Nobre, Ali Güneş ve Tayfun Korkut ile başlayan furya Murat Şahin, Mehmet Yozgatlı, Rüştü Reçber ve Yusuf Şimşek ile devam etti."
"Yabancı transferinde de Demirören yönetimi öncelikle "dünya yıldızı" stratejisini uyguladı ve John Carew, Ailton, Kleberson ve Ricardinho gibi isimler alındı. Carew hariç, diğer yıldızları Beşiktaş tribünlerinde bir "hoş sada" bırakmadı..."
"Serdar Bilgili yönetimi, konsolide olarak (toplam borç) 30 milyon dolar borçla kulübü Demirören'e devretti. Ancak alacaklar düştüğünde net konsolide borç 18 milyon dolara düştü. 31 Mart 2009 itibariyle Beşiktaş'ın borcu dolar bazında yaklaşık 90 milyon dolar.2004'te yaklaşık 50 milyon dolar bütçesi olan kulübün bugünkü bütçesi ise 80 milyon dolar civarında."
"Beşiktaş, 100. yılında şampiyon olurken hem sahadaki futbol takımı hem de kurduğu kurumsal yapıyla örnek gösteriliyordu. Ancak bugün şampiyon olan takım, gelecek yıl bir başka takıma gösterilecek bir başarı modeli olarak pek görülmüyor."
Yazının tamamını bu linkten okuyabilirsiniz. Dediğim gibi, her ne kadar şampiyonluk bizi sevinçten delirtse de, bazı gerçekleri de dikkate almak zorundayız. Mesela, Beşiktaş Jimnastik Kulubü'nün Yıldırım Demirören'e olan 61.1 milyon TL'lik borcu gibi. Gelecekte karşımıza çıktığında şaşırmayalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder