28 Haziran 2009 Pazar

Konfederasyon Kupası Şampiyonu Brezilya

Valla bugün Konfederasyon Kupası'nın en güzel iki maçını seyrettim. Şu ana kadar arkadaşlarla yaptığımız konuşmalarda hep; 'Brezilya-İspanya finali oynar. Brezilya da İspanya'yı finalde darmadağın eder.' diye hemfikir tartışmalar yürütmüştük. Bir nevi bu senenin CL Finali muhabbeti işte.

Gel gör ki İspanya bugün Güney Afrika karşısında neye uğradığını şaşırdı. Büyük takım farkını ortaya koyup maçı aldılar, evet ama Güney Afrika karşısında bu kadar kötü oynayacaklarını da beklemiyordum. Daha doğrusu, Güney Afrika'nın böyle iyi oynayacağını düşünmüyordum.

Maça damgasını vuran adam Güiza oldu, ilginçtir. Bana kalsa çok da ahım şahım bir oyun ortaya koymadı. İkinci golden sonraki istatistiklerinde 3 şutta 2 isabet diyordu. Onun dışında pek bir olayını göremedim. İkinci golü yemek yerken yakaladım, hatta son tekrarın sonlarına doğru gördüm diyebilirim. O kadarlık bir izlenim bana orta yapmış ama top kaleye girmiş gibi gördüm. Bunu bok atmak için söylemiyorum, pozisyon gelişimini falan göremeyip sadece topa vuruş anını gördüğüm için bana öyle geldi.

1-0 öndeyken, 2-1 geriye düşüp son dakikadaki harika frikik ile -ki bunun sebebi de Riera'nın saçma sapan faul'üdür.- maçı uzatmaya götüren Güney Afrika mağlubiyeti haketmemişti bana kalırsa, yazık oldu. Joel Santana'nın da içine oturdu zaten.

Normal süresinin son 5 dakikasına üç gol sığan bu karşılaşmanın galibi, önemli eksiklerine rağmen kazanmayı bir şekilde başaran İspanya, adını Konfederasyon Kupası 3.'sü olarak bloga yazdırdı. Tarihe geçmesi zerre derdime değil şu an. Sen 35 maçtır yenilme, git Amerika'ya yenil, Güney Afrika'nın elinden zor kurtul. Olacak iş değil Serhat, olacak iş değil.

Dunga en çok Amerika'nın hızlı ataklarından korkuyormuş, maçtan önce okumadım Erdoğan'la Ömer maç sırasında bahsediyorlardı oradan biliyorum ben de. Korktuğu da başına geldi gerçi. Daha onuncu dakikada yapıştırdılar golü.

Maçın genelinde hakim olan taraf hep Brezilya'ydı. İstatistiksel olarak olmayabilir, olabilir de tabi, ama TV karşısında gözüken o doğrultudaydı. Dunga'nin Daniel Alves'i kesme konusundaki ısrarını anlayamasam da, Luis Fabiano'dan nefret etsem de herifler çatır çatır oynadılar.

Maç aynı seyrinde devam ederken harika bir kontra-atak, bir uzun koşu, üç pasta gol olan bir Amerika atağı daha seyrettik. Ben o golden önce Brezilya'nın karşılaşmayı 3-1 alacağından adım kadar emindim, demek ki bu kadar emin olmamak gerekiyormuş bazı bazı. İlk yarı bittiğinde amcam nihayet otele teşfrif etmişti, yapılacak bir kaç işten bahsederken laf arasına sokuşturuverdi;

Olum gördün mü lan Amerika'yı? Nasıl oynuyor herifler, helal olsun valla. İnanılır gibi değil anasını satayım ya.

Amcamın komünist geçmişinden yola çıkıp, her zaman güçlü bir takım karşısında ezilen takımın harika oyununun onu mest edişiyle at gözlüğü taktığını söyleyebilirdim ama Amerika amcamın abarttığı kadar iyi oynuyordu. En azından kontra-atak'ları iyi beceriyordu.

İkinci yarı başladığında amcam eve dönmüş, ben kafeteryadaki televizyon bozulduğundan maçı bilgisayar başında TRT'nin kendi sitesindeki canlı yayın linkinden takip etmeye - sürekli kesilen yayın sebebiyle ağzımda binlerce küfür ile- çalışıyordum.

O arada Brezilya atıvermiş bir tane. O nefret ettiğim adam, yazmış golü. Dahasında da Brezilya baskısı devam ediyordu. Dedim ki kendime; '3-1 tahminim tutmadı belki ama bu maç da 2-2 olur uzatmaya gider, Brezilya orada koparır maçı.'

Howard kalesinde devleşiyor, Kaka'nın bariz golü sayılmıyor, goller kaçıyor derken sol kanattan bindiren Kaka'nın harika asistini topun son anda yerde sekmesiyle direğe nişanlayan Robinho'nun ardından kafasını topa sokan Fabiano -ki tekrarlarda gözüktü, Dunga da Fabiano ile birlikte koymuş kafayı hayali bir topa heyecandan.- durumu 2-2'ye getiriyordu.

Gel gör ki Brezilya'nın baskın oyununa karşı kalede Howard, defansta Oneywu ve Demerit, ileride Donovan, Altidore ve Davies ile tabiri caizse götünü yırtan -niye caiz olacaksa böyle bir tabir- Amerika, yediği ikinci golün on dakika sonrasında gelen Lucio'nun kafasına engel olamayınca ikinci tahminim suya gitmiş, Brezilya da kalan sürede gol yemediğinden ötürü Konfederasyon kupasının sahibi olmuştur huzurlarınızda.

En az Joel Santana kadar Bob Bradley'nin de içinde patladı bu skor ama olsun. -Bir klişe olarak- futbol adına güzel şeyler izledik, heyecanlandık, zevk aldık.

Konfederasyon Kupası HatıЯası

Tebrikler Brezilya...

Bir de diyalog yaşandı ki bu maç sırasında, yazmadan geçemeyeceğim. Çok güldüm yahu! Kaka'nın vurduğu, Howard'ın çizgiden -ya da içeriden- çıkardığı pozisyonun tekrarından sonra;

Ömer: Ne düşünüyorsun Erdoğan?
Erdoğan: Bu açıdan gol değil gibi sanki...
Ömer: Değil, di mi?

Şakşakçı tipler olur ya hani...

Fotoğraflar: Getty, Reuters
Fotosuşopusu: Bu Maç Evde İzlenir

Hiç yorum yok: