4 Şubat 2010 Perşembe

Gülhane Park'ı

Bilenlerin bileceği üzere geçtiğimiz Pazar günü bu sefer Sultanahmet - Gülhane ikametinde bulunan North Shield'da buluştuk Arsenal - Manchester United karşılaşmasını seyretmek için. Ardından da 'iyi bari kalalım, muhabbet olur.' dediğimiz Lakers TR buluşmasında yerimizi aldık.

Maçlardan özetle bahsetmek gerekirse, Arsenal-United karşılaşması son dönemlerdeki 'Arsenal oynar, United kazanır.' kalıbına uygun bir örnekti. Karşılaşma boyunca oynayan Arsenal'dı, ara ara ataklar geliştiren United bir şekilde 3-0'ı yakaladı ve olay bitti. Gerisi bildiğimiz, genellikle sıkan bir mücadele örneğinden öteye gitmedi.

United'ın on birinde Park'ın ne aradığını tartışadururken cereyan eden; 'Şimdi Park bir gol atarsa Gülhane Park'ı diye başlık atarım...' sözümü geç de olsa yerine getirmiş olmanın mutluluğunu, galibiyetin mutluluğu ile harmanlıyorum bu akşam.

En son James Joyce'ta yaptığımız buluşmada leş gibi köri kokan, United sevdalısı, Hint asıllı bir abimiz vardı. Yanında oturma hatasına düştüm, bir iki ufak laflaşmamız ve United galibiyetinden sonra bizimle Glory Glory Man Uniiiiited! diye inlemişliği vardı. Bu sefer North Shield'da Şaban'ın Mısır'lı bir abiyle, Mısır'ın Afrika Uluslar Kupasını kazanmasının ardından, yaşadığı 'Şukraaaan, ya şukraaaaan!' diyalog çabası mevcuttu ama bildiğim kadarıyla abi siklemedi pek. Fakat Şaban'ın attığı bu laftan biraz sonra yanındaki güzel bayanla birlikte bizim masa hakkında bir şeyler konuştuklarını gördüm. Bizi gösteriyordu abla tek tek... Uzak olduğumdan ötürü duyamadım muhabbeti.

Lakers - Boston mücadelesi ise girişini Lakers'ın yaptığı, gelişmesini Boston'ın üstlendiği, sonucunu da Kobe'nin yazdığı bir makaleden ibaretti. Orkun Çolakoğlu'nun heyecanına şahit olan barmenlerin gülüşmelerini görmedik değil. Boston'lı olduğunu tahmin ettiğim bir barmenin de o kadar Lakers taraftarı içinde sevinemeyip kenarda köşede sessizce Boston basketlerine sevdiğini de gördüm. Acıdım adama, 'parçalarlar beni' diye düşünüp tırstı sanırım.

İkinci fotoğraf da gecenin sonunda, bomboş yolda şeritleri görünce dayanamamın eseri. Tuttum bizimkileri kolundan, biraz da tehdit ederek, bir Abbey Road hatırası yaptık. Bir yandan Memir'e teşekkür ederken fotoğrafı çektiği için, bir yandan da İsmo da yanımızda olsaydı da şu kadraja blog yazarları olarak beraber girseydik demedik değil. (Bu arada geçmiş olsun İsmail...)

Fotoğraflar: Getty Images, Memiriated Press, Memirate Airlines

Hiç yorum yok: