4 Şubat 2010 Perşembe

The Book Of Basketball


Kadim dostum Orkun Çolakoğlu sayesinde, ESPN'in apaçilik derecesinde Boston hastası olan yazarı Bill Simmons'un The Book Of Basketball isimli kitabını okumaya başladım. Simmons, Boston apaçisi olmayı bir kenara bırakırsak, basketbol konusunda akılalmaz bir bilgi dağarcığına sahip ve bunu gayet esprili bir şekilde sunmayı başarıyor. Özellikle dipnotlar muhteşem.

Kitaptan dikkatimi çeken bölümleri ara ara blogta yayınlamayı düşünüyorum. Bugünkü yazı da bunun ilk halkası olacak. Türkçe'ye çevirdiğim için bazı yerlerde anlam kayması olabilir, kusura bakmayın şimdiden.

Sayfa 26-27-28


“Üç MVP ödülü kazandıktan sonra, Larry Bird 1987 baharında kariyerinin en önemli sınavlarından birine hazırlanıyordu: Yaşlanan bir kadroyu, üç yorucu tur boyunca tek başına sırtında taşımak. Kevin McHale’in ayağı kırıktı (bazı maçlarda oynuyordu), Bill Walton ve Scott Wedman’ın sakatlıkları vardı (ikisi de oynamadı), Robert Parish ve Danny Ainge de bileklerini burkmuştu (sakat sakat oynuyorlardı). Evet, takımın en iyi yedi oyuncusundan beşi bu haldeydi.”

“Final serisinin mutlak kazanılması gereken 4. maçında, Celtics son 30 saniyeye 1 sayı geride girmişti. Hücumda topu Bird’e ulaştırmaya çalışıyorlardı, fakat James Worthy, Bird’i kendine yakın tutabilmek için formasından çekiyordu. Top döndü dolaştı ve bir şekilde Bird’in bulunduğu tarafa geldi. Worthy, boş kalan Dennis Johnson’ın önüne çıkabilmek için aptalca bir şekilde Bird’i sol dipte bomboş bırakmıştı.

(15 bin kişinin yüksek sesle derin derin nefes aldığını hayal edin.)

Dennis Johnson, Lakers benchinin önünde üçlüğü göndermek üzere ayağını kurmuş bir şekilde bekleyen Bird’e pası verdi.

(15 bin kişinin “Üçlük” diye inleyerek ayağa kalktığını düşünün.)

Swish....

(15 bin kişinin “Hrrrrrrrrrr-aaaaaaaaaahhhhhhhhhh!” diye bağırdığını düşünün)

Eğer maçı o noktada durdursalar ve Larry Bird'ün Charles Nehri’nden yürüyerek geçeceğini anons etseler, oraya giden ilk çocuk olmakla kalmaz, kameramı da getirirdim. Mola boyunca ayakta tezahüratlar yaparak bağırarak bu anın tadını çıkarmaya çalıştık. Çünkü kimse, az önce yaşadığımız şeyden sonra maçı kaybedebileceğimizi düşünmedi.

Moladan sonra, Lakers klasik “Topu Kareem’e ver, gerisini hakemler halleder” oyununu oynadı ve Kareem’i çizgiye getirdi. Kareem ilkini sokup ikincisini kaçırdı. Ribaund mücadelesi esnasında Mychal Thompson’un McHale ve Parish’e yaptığı ve hakem Earl Storm’un gözünden kaçan müdahele neticesinde top McHale'den dışarı çıkmış ve yine Lakers'a geçmişti. Böylece Magic Johnson, Kevin McHale’in ayağı kırık olmasa kesin bloklayacağı o meşhur sky-hook’u potaya gönderme şansı buldu. Sadece 2 saniye kalmıştı ve Lakers oyuncuları çılgınca sevinmekteydi, fakat 33 numara hala bizdeydi. Salondaki herkes topu Larry’nin alacağını biliyordu. Salondaki herkes, henüz sonumuzun gelmediğini biliyordu.

Peki sonra ne oldu? Lakers iki oyuncuyla Bird’ü tutmaya karar vermişti. Bird yine bir şekilde kendini kurtarmayı başardı, biraz önce üçlüğü gönderdiği noktaya doğru yöneldi, kenardan gelen pası aldı, Pat Riley’nin gözü önünde ayaklarını düzeltti, nanosaniye içinde vücudunun üst tarafını potaya doğru yöneltti ve Lakers benchinin önünden bomboş bir üçlük gönderdi. İşte tam o anda bacaklarımdan aşağıya doğru bir damla sıcak birşeyin indiğini hissettim. O şutun çemberden geçeceğine dair herşey üzerine iddiaya girebilirdim. Beyzbol kartlarım üzerine iddiaya girebilirdim. Atarim üzerine iddiaya girebilirdim. Bekaretim üzerine iddiaya girebilirdim. Hayatımın üzerine iddiaya girebilirdim. Öyle ki Lakers oyuncuları bile gireceğini düşünmüş olabilir. Maçın videosunu izlerseniz, Lakers yedeklerinden Wes Matthews’ın dizlerinin üzerine çöktüğünü ve birinin korku filminde öldürülmesini izler gibi Bird’ün arkasından bağırdığını görebilirsiniz. Bazı taraftarların kelimelere döküldüğünde ”Hassiktir, basketbol tarihinin en müthiş şutunu izliyoruz lan!” anlamını verebilecek garip sesler çıkardığını bile duyabilirsiniz. Tam potaya çarpmadan önce videoyu durdurun, o şut girecekmiş gibi gidiyordu. O top girmeliydi.

Girmedi.

Bird şutu çıkardığında, benim bulunduğum yerle pota arasındaydı. Eğer topun aldığı kavisin ortasından bir çizgi çekseydiniz, önce Bird’e sonra bana ulaşırdınız. 20 yıl sonra izlediğimde bile, o şutun potaya doğru gittiğini görebiliyorum, bir an için girecekmiş gibi geliyor, fakat top potadan dışarı sektiğinde, kendimi Mike Tyson beni bir yumrukta yere indirmiş gibi hissediyorum.”

Simmons'ın anlattığı maçı http://www.youtube.com/watch?v=2doM4TOWTNs linkinden izleyebilir ve hatta uslu bir çocuk olursanız, belki 6.30-6.40 arası polo yaka bir mavi tişört giyen Simmons'ı bile görebilirsiniz.


2 yorum:

Orange dedi ki...

kitap okuma alışkanlığı olmayan benim gibiler için güzel bir seri olacaktır kanka, bu kitap adına. aynen devam.

Sir Douglas McGiven dedi ki...

kitap okuma alışkanlığı olup da bu kitabın ilgisini çekmediği benim gibi insanlar için de güzel bir seri olacaktır.

o koca kitabı okuyacağımıza şaban kişisinin kaleminden bill simmons'ın seçmece anektodlarını, hatıralarını okumak hoş olacaktır.