The Book of Basketball'dan yaptığım ikinci alıntıda, yazar Bill Simmons'un yaz ligini takip etmek bahanesiyle gittiği Las Vegas'ta Isiah Thomas'la tanıştıktan sonra, o dönemdeki Detroit hakkında yaptığı yorumu yayınlıyorum.
Sayfa 37-38-39
Detroit, ardarda iki sene playofflarda kaybettikten sonra 1989 yılında kupayı kazanmayı başarmıştı. 1987 yılında Celtics ve 1988 yılında Lakers'a kaybettikleri seriler, playoff tarihinin en şanssız serilerinden ikisiydi. Her iki seri de Detroit için moral bozucu "lanet olsun" anlarıyla doluydu. Boston serisinin 5. maçında Bird'in çaldığı top, 7. maçta Adrian Dantley ve Vinnie Johnson'un kafalarının çarpışması; ya da Lakers serisinin 6. maçında Isiah'ın ayağının burkulması gibi.
1989 yılında Pistons şampiyonluk için tekrar toplandı ve 62 galibiyet aldığı sezonda Lakers'ı süpürerek şampiyonluğu kazandı. Bu şampiyonluğu getiren en önemli hamlelerinden biri de, sezon içinde Adrian Dantley'i draft hakkı ile beraber Dallas'a gönderip karşılığında Mark Aguirre'ı aldıkları takastı.
Isiah şampiyon oldukları sezonla ilgili gazetecilerle yaptığı röpörtajlarda, kazanmanın yollarından da bahsediyordu. Cameron Stauth'un yazdığı ve Pistons Genel Menajeri Jack McCloskey'in bu kazanan takımı nasıl oluşturuğunu mükemmel bir dille anlatan "The Franchise" isimli kitapta Isiah o seneyi şöyle anlatıyor:
"Bu fiziksel yeteneklerin ötesinde bir olay. Takıma ilk geldiğimde, McCloskey drafttan kısa br oyuncu seçmek için çabalıyordu. Fakat onun bildiği birşey vardı ki, en yukarı çıkmak, fiziksel değil zihinsel dayanıklılıkla mevcuttu. Dönemin kazanan takımları Celtics ve Lakersı izleyerek, bu zihinsel dayanıklılığın nasıl kazanılabileceğini öğrenmeye çalşıyordu. Seattle'a bakıyorduk, yüzüğü parmaklarına taktıktan bir yıl sonra dağıldılar. Houston finallere çıktı, ertesi sene dağıldılar.
Pat Riley'in Show Time isimli kitabını okuduğumda, Riley'in "daha fazlasını isteme hastalığı"ndan bahsettiğini gördüm. Kupayı kazanan bir takımda, bir sene sonra her oyuncu daha fazla süre, daha fazla şut, daha fazla para istiyordu. Bu onların sonunu getirdi. Biz dört senedir en üst seviyelerde oynuyoruz. Çok kolay bir şekilde dağılabilirdik. Bu yüzden Riley'in söylediklerine önem verdim. Sonumuzun Houston veya Seattle gibi olmasını istemedim. Fakat bencil olmamak çok zor bir şey. Kazanma sanatı istatistiklerle açıklanmakta, bu yüzden bizim de para kazanma yolumuz istatistiklerden geçiyor. Biz de bununla savaşmaya, takımdaki birlikteliği sağlayacak bir yol bulmaya karar verdik. Ve sanırsam bu yolu da bulduk. Eğer bu sezon kupayı kazanırsak, 20 sayı ortalama tutturan bir oyuncusu olmadan kupayı kazanan ilk takım olacağız. Tarihte. İlk takım. Kazanmaya ant içmiş 12 kişiye sahibiz. Her akşam bize maçı kazandırabilecek farklı bir oyuncuyu ortaya çıkarabiliyoruz.
Birkaç sene önce bir All-Star maçında Larry Bird'le saha kenarında oturmuş, basketbol topları imzalıyor ve muhabbet ediyorduk. Ona Red Auerbach ve Boston takım hakkında fikir almak için bazı sorular sordum. Fikir almaya çalıştığımı düşünüp düşünmediğini bilmiyorum, ama zannedersem biliyordu. Çünkü ona bir soru sordum ve o sadece yüzüme baktı. Gülümsedi. Cevap vermedi."
Vaay.
Birkaç sayfa sonra Isiah, Detroit'in dışarıdaki dünyadan neden bu kadar az saygı gördüğü hakkında konuşuyordu.
"Bizim takımımıza istatistiksel olarak bakarsanız, ligin en kötü takımlarından biri olduğumuzu görürsünüz. Bu yüzden basketbolu değerlendirebilmek için yeni bir formüle ihtiyacınız var. İlk görüş hakkındaki görüşlerimi birçok kez belirttim, çünkü sürekli bu şekilde şampiyon olamayacağımızı söylediniz. İstatisiklerimle yargılarsanız, çok kötü gözükürüm. Fakat sürekli galibiyet-mağlubiyet oranımıza baktım, sürekli kendime "Isiah, sen doğru şeyi yapıyorsun" dedim. Sonuçta bu yolda inatçı olmaya karar verdim. Eninde sonunda insanlar bir oyuncuyu yargılamak için farklı bir yolu keşfedecek. Gazeteyi eline aldığında "Vay, bu adam 12'de 9 isabet bulmuş ve 8 ribaunt almış, demek ki maçın en iyi adamı o" demeyecek.
Birçok maçımızda bizim en iyi oyuncumuzun kim olduğunu kimse bilemez. Çünkü herkes çok iyi oynamıştır. Bizi çok iyi yapan da bu. Çünkü rakip takım 2-3 oyuncuyu durdurmak yerine, 8-9 oyuncuyla uğraşmak zorunda kalıyorlar. Bu kazanmanın tek yolu. Tek. Oyunun icat edilme sebebi bu. Fakat daha da iyisi, kaybetmeyi kabullenmeyen bir çevre yaratmış olmamız"
İşte az önce okuduğunuz iki paragrafta, Isiah şampiyoun olmuş bir NBA takımında merak ettiğiniz herşeyin cevabını verdi. Her zaman bu sırrı öğrenmek istedim. Fakat bu alıntıda hiç "sır"dan bahsetmiyordu. Ben de cesaretimi topladım ve ona şu soruyu sordum: "Basketbolun sırrı nedir?
Isiah durdu ve gülümsedi."Basketbolun sırrı, basketbol hakkında değil."
Basketbolun sırrı, basketbol hakkında değil.
İşte Vegas'ta öğrenebileceğiniz şeyler bunlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder