İddaa sağolsun ne kadar acayip lig varsa hepsinin müptelası oldum lan! İngiltere'nin envayi çeşit liginde banko gördüğüm takımlar var. Misal, Stevenage, bir oyuncusunu sorsan bilmem ama galibiyet istatistiklerini ezberledim. Acayip de saplantılarım oluştu, Newcastle deplasmandaysa asla üzerine bahis koymam, gibi... Belçika'dan da Zulte Waregem bir çok kuponumda beni hayal kırıklığına uğratmadı. Valencia ise küme düşsün, mali krize kurban gitsin, adı batsın pezevenklerin. Böyle de bir bakış açım var... Ha Beşiktaş'a da ne zaman ilk yarı 0 verdiysem tuttu!
Danimarka'da yaşayan, aslen İsrail'i bir elemanın Türk olduğumu öğrendikten sonra duygulanması ve sempati duyması gibi bir ihtimal de varmış... Dedeleri Auschwitz'ten kaçtığında Türkiye'nin onlara kucak açtığını ve Türkiye sayesinde dedelerinin İsrail'e geri döndüğünden bahsetti. Demek ki o dönemki politika ve iyi niyet ile şimdiki hâlimizin farkı cidden büyük bir uçurummuş... Şimdi de her kesime kucak açıyoruz ama bu sefer oraya oturtmak için, Türkmüş/değilmiş, farketmiyor hem de!
The Pacific'in içindeki Türkiye karşıtı olduğunu söylenen diyaloğa karşı yapılan eylemin NTV'deki sayfasını görünce aklıma geldi, sonra Ekşi Sözlüğün Star'ın Şampiyonlar Ligi kampanyasına dair kendi içindeki yazarlarca yapılan eylemin başlığını görünce doruğa ulaştı bu fikrim... Bu tür eylemlerde olay anlatıldıktan ve tepki konulması gerektiğinin söylenmesi de belirtildikten sonra genelde alt metinde yer alan "Şikayet Mektubunun" şikayet edilecek kuruma yüzlerce, binlerce, ya da kaç kişiyse işte, kişi tarafından gönderilmesi komik değil mi? Mesela ben HBO ya da Star TV yönetiminde olsam, iplemem lan bunu... "Bu ne lan? İnsanlar kendi düşüncelerini yazmaktan aciz, bir de gelmişler neyi şikayet ediyorlar" diye düşünüp siktir ederim, kaale almam.
Bir de şu var ki, bir çoğuna da katılmış olmama rağmen, kafamı meşgul eden; internet üzerinden insanların adlarını, mesleklerini falan alıp bir nevi imza kampanyası yapıyorlar ya, ne kadar geçerli ki bu? Bilen var mı? Hani yazıyoruz ama... Ne?
An itibariyle United'ın mevcut genç kadrosunda gelecekte en çok yararlanılacak isimlerden biri olacağını düşündüğüm Zoran Tosic, Köln formasıyla Bochum'a golü geçirdi. Bu çocuğa dikkat, dikkat bu çocuğa...
Bir yılbaşında, bir de 1 Mayıs'ta Taksim'e çıkmayacaksın, kalan zamanlarda gayet huzur içinde çıkılabilir.
Şu "-lılık duruşu" kavramına da ziyadesiyle ayar olmaktayım. Taraftar Arda'ya tepki koymuş, hemen Bülent ve Hakan zıplamış, eski yöneticiler/başkanlar "hop!" demiş... Hıncal Uluç her zaman olduğu gibi zaten! Neymiş? Taraftara Galatasaraylılık duruşu vesaire vesaire başlayan cümleler silsilesi! Koyulan tepki ama doğrdur, ama yanlıştır farketmez, taraftar da kulübe en az başkan kadar, yönetici kadar ya da o formayı yıllarca taşımış ve terletmiş biri kadar dahildir.
Ha bak hadi Beşiktaşlılık duruşu denen bir şey var ki Seba ile doruğa çıkmış, bir çok kesim tarafından da saygı duyulmuştur da Galatasaraylının duruşu nedir allasen? Varsa da bilelim, ona göre konuşuruz...
Öğlen NtvSpor'u izlerken Basscat'in tanıtımıyla karşılaştım, iki dakika dinledim, kanalı değiştirdim. Yok kafası hilal şeklindeymiş, Cat kedi demekmiş, amaaaaaaaaaaaan!
Yekta Kopan'ın programında da (Gece-Gündüz idi sanırım) Aslı'nın "Büyümek" ile ilgili boş konuşmalarına şahit oldum. Bir kuple okuyayım istiyorsanız aklımda kaldığı kadarıyla, öhm öhm...
"... Büyüyor muyuz yoksa orta yaşa doğru mu ilerliyoruz diye düşündüm."
Düşünme.
Single olayının abartılması da komik değil mi? Bir zamanların kupon furyasına benziyor... Mega Kupon, Ultra kupon, Maxi Single...
Geçen gün bulmacanın birindeki "Neden Bilim" sorusuna "Nerden Biliim?" yazdım, o an cezai ehliyetten yırtma şansım vardı, kullanmadım.
Geçenlerde İngiltere'de Üniversite programları ile bilgi almak için Kadıköy'de bir acentaya gittim. Annem televizyonda görmüş, gidip konuşayım dedim ben de. Firmanın adını vermeyeceğim ama firma gerçekten güzel, belgeli melgeli resmi olarak danışmanlık veren ve danışmanlıktan da ücret almayan bir firma. (Bir cümle içerisinde yüzlerce kez firma demek...) Anlattı adam, aradığım şartları, benim not ortalamalarım ile bulabileceğim okulları, dil kurslarını falan anlattı... Sonra dedi ki, herhangi bir sorun için ben MSN adresimi veriyorum, istediğiniz her vakit herhangi bir sorunla karşılaştığınızda bana ulaşabiliyorsunuz ve biz o sorunu halletmek için oradaki yetkililer ile irtibata geçerek size yardımcı oluyoruz vs. vs. MSN'i açtı, isim kısmında firma adı ve yanında da şu yazıyordu, "(Y)Bir masum MOR MENEKŞE ağlıyor mu ne?(Y)" tebessüm etmeyeydim de ne edeydim, nasıl nasıl edeydim?
Berç ismi benim için inanılmaz bir şok olmuştu, Aybers diye isimle de karşılaştım. E ne duruyorsunuz? Vurun, öldürün beni... Aybers ne ya? Berk biliyordur gerçi, Buca'da bir lisenin de adıymış. Aybers...
Samed ile dışarıda ne zaman Arsenal maçı seyrediyor olsak Nasri ekrana gelince, "Berk... ehehe..." diyip izlemeye devam ediyoruz.
Geçenlerde sevgili Şeker abi ile karşılaştık, hemen aldık teyzenin kıraathanesine, bir çay ısmarladık, döktü. "Bu ne ya?" dedik... "Bu ne laubalilik kardeşim, ağabey dedik, bağrımıza bastık yaptığın şeye bak" dedik... Aldık araya, bir sağdan, bir soldan, bir sağdan, bir soldan... Nasıl indiriyoruz ama, yumruk, tekme, aparkat, kaçakkat, sakatat, antrikot, diz kapağı, çapraz yan bağlar... Kayhan abi geldi, sakinleştirdi de öyle kurtuldu elimizden. Bak nasıl titriyor ellerim hâlâ.
Manchester derbisinden ümitliyim, yeter ki Bayern karşısına çıktığımız kadro ile çıkalım sahaya...
Bayern maçından sonra Evra'nın Rafael'e sahip çıkması çok hoşuma gitti, "that's the spirit lan! woo-hoo!" diye bağırmak vasıtasıyla doksan derecelik açıyla hizalanan sağ kolumu, elimi de yumruk şekline soktuktan sonra kendime çektim. Gözlerim sevinçten sıkılmak vasıtasıyla büzüşük ve kapalı, vücudum da ana rahmine olan özlemi sembolize eder vaziyetteydi.
Liverpool da resmen satışa çıkarılmış, Liverpool'lular için takımı geri almak adına bir şans... Bizim Glazer'lar satmıyorlar ki!
Yitiiiiiik sevdam, gidiiiiiik aşkım...
Eyvallah.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder