29 Ocak 2010 Cuma

Lace Up Save Lives

Kaynak: Nike Soccer

Cuban Pete

Glazerzede

Ucuza alıp/yetiştirip yıldız yapıp, yüksek meblağlarda Real Madrid başta olmak üzere bir çok kulübe oyuncu yollayan United'ın buna rağmen sözü edilen 700 milyon pound'luk borcu, Ronaldo'dan sonra Rooney'nin de bu borç yüzünden satılabileceği iddiaları United taraftarlarını çileden çıkarmaya yetti. Fotoğrafta da görüldüğü gibi sarı-yeşil formaya dönüş başlattı taraftlar, forumlarda da görülen o ki bu fikrin aklına yattığı insanlar ve tepki de büyüyecek gibi. Bir ay sonra bütün tribünü (Glazer dalkavukları sayılmazsa) sarı-yeşil görebiliriz. (Ya da sarı-yeşil amatör bir Manchester takımının doğuşuna şahit oluruz, ha?)

Rooney gider mi? Kendisi bunca dedikodunun arasında klişe bir cevap olarak; 'Benimle ilgilenen kulüpler de büyük kulüpler ve onur duydum ama United'ı terketmeyi düşünmüyorum' dedi ama bunları Ronaldo'nun da iki sene boyunca söylediğini hatırlatmak isterim. Ha diyecek olan olur, 'İyi de o konuda Rooney ve Ronaldo'yu kıyaslamak çok saçma' diye söylüyorum, değil. Her an her şey değişir, insan da değişir.

Ronaldo takımdayken biraz daha parlaktı Rooney'e göre ama yine Rooney ile birlikte takımın yıldızları ve sözü dinlenen, 'c'mon lads we're having a party' dendiğinde takımın ortama aktığı oyunculardı. Ronaldo'nun ayrılışından sonra Rooney'nin sırtında kalan yüke bir bakmak gerekirse;

1) Ronaldo'nun bol bol gol attığını ve takımdan ayrıldığını, Berbatov'un aldığı paranın üstüne yattığını, Owen'ın bu yaştan sonra ne kadar yeterli olabildiğini gördükçe takımın skor yükünün Rooney'nin üzerinde olduğunu görmek zor değil. Yarın öbür gün The Sun'da; 'Rooney'nin gol attığı maçlarda United kazanıyor' gibi bir istatistikimsi görürsem şaşırmayacağım.

2) Ferdinand'ın bol bol sakatlanıp bol bol takımı yalnız bırakması, Giggs ve Scholes'ün artık sahaya yansıtacakları hırsın ve enerjinin sınırlı olması sebebiyle karşılaşma içerisinde takımı gaza getirecek, takıma vites attıracak 'c'mon lads, let's do it! yes, we can!' minvalinde cümleler kurma, gol kaçıranın sırtını sıvazlama, kornerlerde defansa çığırıp 'ayık olun' mesajı verme gibi görevleri olmuyor değil. 'Hayatı ıskalama lüksün yok senin' diyoruz buralardan Rooney'e...

3) Ve şu anda takımın en pahalı oyuncusu, görünürde parıldayan tek yıldızı olma sorunu. Neyse ki eski fırlamalıklarından eser kalmadı evlenince, şimdilik düzgün bir aile hayatı var da belanın da belası İngiliz magazinine kapak olup durmuyor.

Sir'ün artık Rooney'i elden çıkaracağını düşünmüyorum. Ronaldo'yu kaçırdı belki ama Real'in Rooney'e talip olması durumunda bir gece Perez'in kapısını çalıp kafa atıp, sakızını fırlatarak olay mahallinden kaçabileceğini düşünmüyor değilim.

Ki asıl tehlike zaten Sir'ün United'ı bıraktığı anda takımın ne olacağı konusu. Glazergillerin takımı sadece bir arap talip olduğu anda ya da parayı bol saçan bir yahudiye satacaklarını düşündüğümden, takımın başından gideceklerini düşünmüyorum ki şu düşündüklerim de takımı sattıklarında takımın daha boktan bir yere gideceğinin göstergesi. United'ı City gibi; 'Araplar geldi, paranın .mına koduk! Şimdi United'ı yenebiliriz.' apaçiliği yaparken görmek istemem açıkçası. (Gallagher'lar, siz alınmayın) Bir Arap'ın geldiğine sevindiğim tek yer kendi ülkesi olur da benim orada işim ne olur onu bilemem...

Tabi bir yandan çok uzun yıllardır United'ın başında olan Ferguson'ın takımı çırılçıplak bırakıp gideceğini, bıraktığı zaman ise takımla bütün alakasını kesen bir adam olacağını sanmam. Emekliliğin keyfini sürecektir elbet ama bana kalırsa United'ın işleyişinde bir Galatasaray-Feldkamp örneği göreceğizdir mutlaka.

Takımın gidişatından, oynanan futboldan mutlu değilim bu sezon. Eksikler de çok fazla, gençlerden de beklenen verim alınamadı belki tam istenildiği düzeyde ama bir şeylerin 'işleyişinde' eksikler olduğu ve Sir'ün de buna çare bulamadığı açık.

Misal, orta sahanın ortasında çok fazla rotasyon yapılıyor. Biraz sakatlıkların ve cezaların getirdiği bir zorunluluk ama bunu kontrol altına alıp en azından lig maçlarında bir standardın sağlanmış olması takımın en önemli parçasına bir işlevsellik getirecektir. Tercihim Carrick-Fletcher'dan yana, Scholes ve Gibson da plaselerim. Anderson ibnesi sen haksızsın ve sana laflar hazırladım.

Evet konudan konuya kayan, A kentinden B kentine gitmekte olan bir otobüsün yolunun şaştığı ve soruya haybeden bir C kenti eklenmesine sebebiyet veren bir yazı oldu, mazur görün biraz birikmiş. Yazdıkça döküldü, yazdıkça döküldü. Biraz da acelem olduğundan kalburüstü yazdım. (İstanbul'a geliyorum Gürk, Ataşehir'de olacağım ve Pazar döneceğim sanırım. Pazar görüşelim diyorum olmadı. Olmadı görüşelim Pazar. Pazara ne dersin?)

Toparlıyorum, Rooney şu anda bu takım için çok şey ifade ediyor. Sezon başında Cem ile konuşurken Rooney'nin artık takımın yükünü çeken adam olacağı konusunda mutabıktık. Rooney'nin performansı takımı etkileyecek, Rooney'nin sevmediği adam takımdan dışlanacak, Rooney'nin verdiği partilere akın akın gidilecek, Rooney'nin Twitter sayfası takım içinde en çok takip edilen sayfa olacak vs. vs. Bu sebepten, taraftara da bir hırs, bir kazanma arzusu parıltısı da veren görünürde bir tek o varken bu adamın satılması yakışık almaz. İsyan çıkar, iş Hate Glazer Love United ile kalmaz. 'Don't go to England' diyen Cousin Avi gibi görürüz havaalanında...

Başın öne eğilmesin, aldırma Rooney aldırma diyerek bu faslı sonlandırıyorum.

Eyvallah...

Fotoğraflar: Elbet bir yerden aldım ama arşivde durduğundan nereden aldığımı hatırlayamadım. Getty, AP, Reuters falan yazayım da elbet bu üçünden birisidir zaten.

"Ball" Don't Lie

28 Ocak 2010 Perşembe

United Naked :P

City galibiyeti sonrası coşmuşlar. Doğuş ve İsmail eksik bi tek. Soyunun lan siz de, eklerim ben fotoşopla :P Fotoğraf Getty'miş, öyle duydum.

Obi-Wan Ancelotti

Chelsea'nin 3-0 kazandığı Birmingham maçından. Cnbc-e sayesinde onlarca kez izlediğim seriye tekrardan girdim, günlerdir Star Wars makaleleri okuyorum, Jedi araştırmaları yapıyorum. Fotoğrafın aslı bu. Gördüğümde direk topu telekinezi ile kaldırması canlandı gözümde, gif'i çaktım direk. Getty'e eyvallah.

Manchester is Red

Manchester City yıllardır süregelen iddiasız halinden sonra güzel bir takım kuralı, lige de Manchester derbilerine de bir hava kattı. Ligdeki maç Owen'ın fatality'si (bkz: Mortal Kombat) ile son dakika United'a galibiyeti getirmişti, lig kupası ilk maçına da Tevez ve maç sonu açıklamaları damga vurmuştu. Neville - Tevez atışması, Citizens'ın 34 yıllık kupa hasreti derken mükemmel bir rövanş oldu. Aynen lig maçında olduğu gibi yine son dakikada, bu sefer Rooney'den gelen fatality ile United Wembley için hak kazandı.

Maç boyunca sürekli ıslıklanan Tevez, Nobre vari bir golle yine golünü atıp tribünlere karşı el kol yapsa da kendisine gerekli cevabı hakiki Manchester çocukları Scholes ve Rooney verdi. Sessiz sakin giden maçta kıvılcımı çakanlar da Bellamy'nin kafasını nişan alan United taraftarları. City'nin kupa hasreti 34 yıl oldu böylece. Şimdi sıra City'e geçti, City of Manchester'daki maç yine heyecanla beklenecek.

27 Ocak 2010 Çarşamba

Giovani Dos Santos...

Dos Santos da geldi lan. Helal olsun Haldun Üstünel'e... Önce Kewell ve Baros şimdi de Giovanni. Sempatim olan adamları almaya devam ediyor Galatasaray. İşin ilginci, ben aldıkları için üzülürken çevremdekiler Kewell'ın gitmesine sebep olma ihtimalinden dolayı üzülüyorlar transfere. Biz işte anca böyle fotoşopla giydiririz. Fotoğrafta Tabata var aslında, özenle seçtim...

fotoğraf: ntvspor
fotoşop: öz kaynak

not: fotoşop pek olmadı bu sefer. kafa emanet gibi durdu, farkındayım.

Kar, Beşiktaş ve İnönü

İngiltere'de kar yağıp PL maçlarının kar altında oynandığını gördüğüm günden beri kar yağsa da İnönü'de maç izlesek diye hevesleniyordum. Cuma günü alınan haberler Cumartesi yoğun bir kar yağışı olacağı yönündeydi, heyecanlandım tabi. Dozu fazla kaçarsa iptal olacaktı tabi maç ama oynandığı taktirde de gidecektim ne olursa olsun. Belki Ekrem Dağ'a kar topu falan atacaktık, ne bileyim. Cuma gece NBA maçları falan derken 5.30-6'ydı sanırım yattığımda. Yatmadan önce de perdeyi hafif aralayıp dışarı göz attım, olası kar yağışı için. Bırak karı, yağmur bile yoktu, kupkuru hava. Kar yağmadığı için üzülüp, en azından maça gideceğimiz için sevinmiştim. Öğlen 1'de kalktığımda, yataktan kalkmadan, yatağımın başındaki camın perdesini aralayınca yüzüme bembeyaz bir ışık vurdu direk. Şok oldum lan bildiğin, yatalı ne kadar olmuştu da bu kadar doldurmuştu. Yağan kar ile birlikte kombine tayfasından Cem ve Orkun'un evden dışarı çıkmayacağı belliydi bir gece önceden. Kayhan abi desen, zaten uzak yol, işi gücü olduğundan gelmeyecekti. Ben, Emir ve Şaban ne olursa olsun gidecektik. Emir ile konuşurken NTVSpor'da İnönü'nün halini gördük, çimlerin üzerine muşamba serilmemiş, öylece temizlenmek için bekliyordu resmen. Evden çıkmadan maçın iptal olma olasılığını göze almıştım, zaten Kasımpaşa-Bursaspor maçının ertesi güne ertelendiği haberini de görünce daha da emindim aslında. Maç öncesi aktivite yine Beşiktaş Çıtır olarak belirlendi Emir ile. Yoğun kar yağışı altında Çıtır önünde buluşup terasında güzel bir yere kurulduktan sonra bir gözümüz arkada NTVSpor açık olan televizyondu. Yaklaşık 1 saat sonra bu maç ertelenir dayı derken zaten ertelendiğini son dakika haberi olarak görünce anlık bir üzüntü olsa da, içmeye başlamanın etkisiyle devamı için bahane oldu. Zira haftalardır, maç öncesi Çıtır aktivitelerinde maçı satma raddesine kadar gelip üçlü çekilirken stada anca giriyorduk. Ne oldu sonra, Şaban geldi, Volkan geldi, içtik içtik, dışarı çıkıp karda yıldız yaptık. Pazartesi yağan karda bu sefer de Konya Şeker maçı iptal olur diyordum ama bu sefer sabah kalktığımda yüzüme güneş vuruyordu. Biz deli gibi gittik o maça, maksat eğlence ya, götümüz dondu lan. Bi de üstüne Nihat, Nobre falan izledik. Necip olmuş stoper, hocanın yeni icadı, şaşırmamak elde değil. Tabata var, Toraman giriyor, Tello giriyor. Onur nerede? Neyse, Cem, yukarıdaki fotoğraf senin için, üçüncü golden sonra. Bu da Şaban, Beşiktaş meydanda kara yatıp yıldız yaptıktan sonra gurula doğruluyor, hehe.

Foto 1: Kutay Ersöz
Foto 2: Mehmet Emir Çağan

24 Ocak 2010 Pazar

Lego Mania #3

23 Ocak 2010 Cumartesi

69

Cavaliers'a geçen sezondan beri hastayım dayı. Heriflerin hepsi ayrı bir arıza, rahat durmuyorlar, biz de eğleniyoruz. Fotoğraf 16 Şubat'taki Clippers maçından. Bu ikiliyi bulana benden bir çay, ince belli. Ne o, kitap mı verecektik bi de?

Fotoğraf: Icon Sports Media

22 Ocak 2010 Cuma

25 Sayıda Kobe

Kobe Bryant dün gece Cleveland maçındaki 19. sayısıyla Nba tarihinde 25.000 sayı barajına ulaşan en genç oyuncu oldu. Kobe'nin kayıtlara geçen bu basketi serbest atıştan geldi, tıpkı Nba'deki ilk sayısı ve tarihe geçen 81 sayılık şovunun 81. sayısı gibi. Kobe'nin tarihteki en önemli basketleri serbest atış çizgisinden gelmiş ama ESPN Kobe Bryant'ın basketlerinden bir derleme yapmış ve toplamda 25 sayıya ulaşan bu derlemede Kobe Bryant'ın en güzel ve en kritik basketleri yer alıyor. Buyurunuz.

Bisiklet Sevgisi

Ağustos ayında Artvin'in Yusufeli ilçesinde gerçekleşen Etaplı Dağ Bisikleti Yarışı'ndan bir kare. Teyzenin manzaraya karşı çay keyfi görülmeye değer.

"Love For The Game"

Pokuman Çılgınlığı

21 yaşındaki Lisa Courtney adlı İngiliz kardeşimiz Haziran ayında Guinness World Records Gamer Edition'a dev bir oyuncak Pokemon oyuncağı koleksiyonuyla girivermiş.

Tam 13 yıl önce, biz daha tasolarını bile bilmezken abla annesinin ona hediye ettiği nintendo sayesinde tutulduğu Pokemon ürünlerini toplamaya başlamış ki beş defa da bunun için Japonya'ya seyahatte bulunmuş.

Guinness'e göre 12.113, kendisine göre ise 13.400 tane pokemon zerzevatına sahip. Devam edeceğini de belirtmiş kendisi, ebenin amı diyoruz buradan kendisine ve desteklerimizi iletiyoruz.

Fotoğraflar: Paul Michael Hughes/Rex Features

Eller Günahkâr


İtalyanca bir siteden şans eseri internetten gezinirken denk gelip youtube'a yönlendiğimde gördüm olayı. İtalyanca ile alakası olan bir tanıdığım olmadığından da çeviri yaptıramadım ama sonrasında Google'da arama yapınca şuna rastladım. Ne kadar doğrudur çevirileri bilemem ama olayın aslı astarı buymuş.

Sansürlüler Uygarlığına

Kim, Ben Mi?

Kaynak: Daily Mail

21 Ocak 2010 Perşembe

Africa Unity Kit

Yeni bir şey değiş bu forma, burada yazdım zaten ama fotoğraflar hem güzel, hem de boyut olarak kaliteli. Kamerun'dan Eto'o ve Nijerya'dan Chinedu Obasi. Kaynak, Kickette.

20 Ocak 2010 Çarşamba

SI: November 10, 1997

Sports Illustrated'ın NBA 1997-98 sezon incelemesi. Kapağı mükemmel. İçeriği de her takıma ikişer sayfa şeklinde muazzam. Buradan okunabilable.

19 Ocak 2010 Salı

O Eli İndir!

Maçtan önce verdiği demeçlerle ne kadar puşt olduğunu belli etti Tevez.

Tamam belki hakettiğin değer verilmedi, sorunlu da ayrılmış olabilirsin ama sırf derbiden önce prim yapmak için iki yıl ekmek yediğin kaba, tükürmeyi geçtim, sıçmak nedir, tartışılır.

İki gol attı Tevez bugün United'a, ilk gol penaltıdan...

Demeçlerini bir yana koyacak olursak ilk golden sonra United kulübesine gidip mimik ve jestlerle saçma sapan hareketler yaptı. Şunun gibi;

Eh Sir lafını sokacaktır sokmasına da, Neville o kadar sabredemedi. Neville sabredemeyince Tevez de cevabını oracıkta aldı tabi. Bunun gibi;

Adam değilsin Tevez, United'ın verdiği en doğru kararlardan biriydi seni göndermek şu son 5-6 yılda...

Maç hakkında bir iki kelam etmek gerekirse, Sir'ün Carling Cup'ı siklemediği yıllardır karşı duruşu ve sürdüğü kadrolardan belli fakat eşleşmede City gelince biraz toparlanmış.

Anderson artık tahammül sınırlarını zorluyor...

Defans ciddi ciddi SOS veriyor, anırıyor, orgazm çığlıkları atıyor! Dabıl penetreyşına maruz kaldığımız da aşikâr bu gece...

70-90 arası United inanılmaz bir baskı kurdu, 4-5 tane de çok net pozisyon yakaladı ama nihayete ulaşamadık... Rooney 3 kere Given'a takıldı ki Given'ın hakkını vermek lazım, kedi formuna geçti herif.

Valencia'nın boş kaleye kaçırdığı pozisyon hakkında Kutay'ın yorumuna başvurmak istiyorum;

"valenica, united'ın guizası olur dediğimde bunu kastetmemiştim ama eğrisi doğrusuna denk geldi.."

Powered by Twitter

Neyse, daha bunun içeride oynanacak ayağı var. Deplasman için 2-1 güzel skor, güzel demeyelim de katlanılabilir derecede bir skor...

Şaka maka yine 5 dakika uzatma oynandı.

Birileri 'düğmeye basmış olmalı' Muhittin!

Fotoğraflar: Getty Images (Kırmızı düğme anonim, arşivden...)

NBA All-Star 2010 Formaları #2

Birkaç tane daha var, tuk.

Kaynak:
SportLogos

Reading Mağlubiyeti Üzerine

Kaynak Off the Post, aracı Cigda, eyvallah.

18 Ocak 2010 Pazartesi

NBA All-Star 2010 Formaları

Hmmm, vasat...

Kaynak: nba.com

Jester From Leicester

Decider'a giden Masters finalinde kazanan Mark Selby oldu. Ben de bu turnuva ile snooker'ı izlemeye başladım. Kanım Mark Allen'a kaynadı önce, çeyrek finalde elendiği Selby'i de şu final sonrasında kafa kafaya koyarım Allen ile, hatta bir adım öne bile geçti diyebilirim. Bir gerçek var ki, o da daha şimdiden O'Sullivan hater olduğumdur. İsmo, el salla. Bak snooker etiketi de açıyorum. Şu turnuvayı izlemesen bile Roket hayranlığını biliyorum. Biraz daha sararsam şu oyuna çok atışırız senle.

Bu arada, final öncesinde turnuva geneliyle ilgili Cem'in yazısı okunası. Bilemiyorum, belki kendi finallerinden vakit bulursa bu şahane final için de birşeyler karalayabilir.

Eurosport'a, Caner Eler, Emre Yazıcıol ve Emre Özcan'a da teşekkürler. Öyle keyifli yayınlardı ki, inanıyorum benim gibi çok kişi kazandırmışlardır bu oyuna.

Fotoğraf:
Getty

17 Ocak 2010 Pazar

Heineken

Nike: Hit The Target

Barça Müzesi



E yok artık!

Adidas Originals - Star Wars Collection

16 Ocak 2010 Cumartesi

Lego Mania #3

NFL.com Fantasy Files


Maurice Jones-Drew




Darren Sproles



Kevin Boss



Santonio Holmes



Joe Flacco



Geri kalan videoları buradan izleyebilirsiniz.

Buz hokeyine başladık, yavaştan NFL'e de alıştıralım.

15 Ocak 2010 Cuma

Örümcek



Örümcek olsun, beyle olsun!

Nike: Enter the Zone

Ne yapıyoruz? Tıklıyoruz, quiz'i unutmuyoruz.