3 Ocak 2010 Pazar

Kendimle Oynuyorum #12

Uzun bir sürenin ardından anormal insanlar gibi yatıp normal bir insan gibi kalkmanın huzurunu yaşadım. Sabaha karşı 3 sularında televizyon başında sızıp 7'de zımba gibi ayağa dikildim. 12 saatlik bir uykunun bile yetmediği şu bünyenin bu kadar zinde olmasına ben de şaşırdım yaklaşık dört saatlik bir uykunun ardından.

Durum böyle olunca da gaza geldim tabi, günlerden de pazar olunca dedim kahvaltıyı ben hazırlayayım da bir kıyak geçeyim evdekilere. Anneannem de yılbaşı gecesi bize gelmiş, evde o da. Ne zamandır göremiyorduk birbirimizi. Öpüştük, koklaştık, bir anneanne-torun ritüeli yaparak çocukluğumun onları güldürmüş olan fırlamalıklarından bahsettik.

Şöyle bir şey yaşanmış mesela haberim yok;

Kahvaltılıkları çıkarırken bir saklama kabının içinde zeytinyağlı yaprak sarması olduğunu görünce yumuldum tabi. Anneannem yapmış getirmiş bir tencere ama dayım çoğunu yemiş. Dayım yaklaşık 2.05 boyunda 210 kg. ağırlığında olduğu için normal bir durum bu bize göre... Neyse, ben dayımdan kalanları mideye indirirken anneannem anlatmaya başladı;

Ben yaklaşık 5-6 yaşlarındayken anneannem yine bana zeytinyağlı sarma yapmış, dayım yine hepsini yemiş. Ben yemek isteyince; 'Dayın yedi hepsini' diyip gülmüşler. Diyor ki anneannem; 'O kadar sinirlendin ki, iki üç saniye kaşlarını çatıp tepindikten sonra bokumu yesin o benim! diyip salona gittin.' Ulan güldüm be sabah sabah!

Velhasıl kelam sabahın sekizinde fırından taze taze bir ekmek, marketten de gazete alayım diye vurdum kendimi yola. Şansıma tam da fırından yeni çıkıyordu ekmekler, hemen kaptırdım bir tane. Ekmeği poşete koydurup gazete almak için bakkala doğru yönlendim. Kaldırımdan yürürken sabah sabah hız sınırının çok üzerinde seyreden bir nakliyat firması kamyonunun 'çok afedersiniz' orospu çocuğu şoförünün yoldaki geniş su birikintisini göre göre yine aynı hızla o sudan geçmesi, ekmeğin çamur içinde kalıp mundar olması, benim ise isteğim dışında aldığım pazar sabahı banyosu bütün keyfimi kaçırmaya yetti. Eve dönerken insanların yanından bir ağız dolusu küfürle geçmem de mahalle sakinlerinde; 'ne olmuş bu çocuğa?' izlenimi bırakıyordu, farkettim.

Yılbaşına bir eşya dolabında saklanırken girdim! Evet evet, aynen öyle oldu fakat bunun sebebi eşini/sevgilisini aldatan bir kadınla girdiğim ilişki değildi. Kaldığım okul yurdunda (Sabancı) kaçak olduğum güvenliklerce bir şekilde anlaşılınca odayı bastılar. Apar topar dolaba girdim, arkadaş da kapıyı üzerime kilitleyip anahtarı sakladı. Herifler dolabın kapısını zorlarken benim kafamda; 'Dolabı açtıklarında ne desem acaba?' diye binbir türlü diyalog geçmekteydi. 'Sandığınız gibi değil!' diyerek başlamak en güzeli olabilirdi sanırım. O değil de bütün seneyi bir şeylerden saklanarak geçireceğim gibi çıkarımlar yapanın kafasını kırarım!

WOW işine fena sardım yalnız... Böyle olacağını biliyordum, Ultima Online'a da kendimi böyle kaptırıp o dönemki bütün öncelikli işlerimi arka plana atmıştım. Yine öyle oluyor sanki... İki karakter kasıyorum. Birisi Night Elf Druid, Level 24 şu anda. 25'e geçmek üzereyim. Diğeri de Level 62 Human Dead Night. (Dead Night yazmışım lan ahahaha Dead Knight hahahaha kafamı sikeyim) Aeria Peak serverında takılmaktayım, yolu düşeni beklerim. Druid'in adı Mornenion, DK'nın adı Cousinavi. Shield'ımın yakasına gül taktım, trinket. Oradan tanırsınız.

WOW yüzünden iki fantasy liginde de ilk gün kadrolarımı güncellemeyi unuttum mesela. İki ligde de Şansal ile karşılaşıyor olmam da ayrı bir rastlantı. Adelante'de yenebileceğimi sanmıyorum ama Subaylar'da sağlam kapışabilirdik, olmadı. Bu arada sevgili Roger Mason, patlama yapacak günü buldun di mi amına koyayım!?

Bu muhterem pek sevdiğim bir abimin bir nevi elimizde büyüyen The Mask'ten Mailo olarak hatırlayabileceğiniz Jack Russell cinsi köpeği Mini ve yılbaşının ilk bebekleri geyiğine konu olabilecek yavruları. Buradan daha iki üç ay önceye kadar sağa sola sıçarken anne olmanın ağırlığını almış olan Mini'yi kutluyorum. Masum durduğuna bakmamak lazım, enerji fışkırması yaşıyor genelde. 24 saat sağa sola atlayıp zıplama kapasitesine sahip kendisi.

Bizim ailede annem dini konularda daha bir muhafazakar takılır, babam daha özgürlükçüdür. İkisi de namazlarını kılarlar da babam bol bol kazaya bırakabilme lüksünü bulur kendinde mesela. 50'sinden sonra anca olaya dahil olabilen biri için gayet normal bir reaksiyon tabi; 'Yukarıdakiyle benim aramda, size ne ya hu!?' diyebiliyor. Geçen öyle bir muhabbetin içinde buldum kendimi bizimkilerle, nereden düştüm bilmem o muhabbetin ortasına ama annem duygusala bağladı; 'Ne yani sen inanmıyor musun şimdi?' dedi, dokunsan ağlayacak... 'Ya inanmıyorum değil...' dedim. 'Eee inanıyor musun?' dedi. 'Ya aslında inanıyorum değil.' dedim. Ambale olmanın sözlük karşılığını gördüm birebir, karşımda. Babam da bıyık altından gülüyordu en son.

Deist'im diyemedim anneme. 'Nereden bulaşıyorsun bu fikirlere...' dedikten sonra 'O ne ki?' diyeceğini gayet iyi bildiğimden hiç demedim. Hem o ne lan öyle? 'Deist'im ben!!!' Alo, Ben Vahit. Türk Hava Yolları'nda pilotum der gibi...

Anlayışlılar ama sağolsunlar, 'Senin kendince doğruların, fikirlerin vardır elbet.' diyebildiler nihayetinde. Hani annem borç para istediğimde; 'Efendi, önce alnın secdeye değecek!' diyebilirdi de... Alzeimher kafası!

Twitter'a, Facebook'a, bloglara falan baktım da bu yılbaşı-müslüman alemi-krismıs triosu bir tek bu ülkede 'geyik' konusu oluyordur herhalde.

Balkonda sigara içtiğim için arada sırada apartmana giren çıkan komşularla da göz göze gelip iki laf çevirdiğimiz oluyor. Aslında ben hiç öyle bir muhabbete girmek niyetinde olmuyorum ama onlar 'ohoo ooo afiyet olsun, donacaksın balkonda. gizli gizli içiyorsun galiba, söyleyelim miiii? hehehehe' dedikleri için muhabbete girmek zorunda kalıyorum. Lanet olsun, orta üçten beri içerim bu zıkkımı. Annem de bilir babam da bilir senelerdir sigara içtiğimi, neyin şakası bu gözünüzü seveyim? 23 yaşında adamdan bahsediyoruz lan, lise kopilinden değil. O zamanlarda da saklayabilirdim ama ben gidip içtiğimi söylemeyi tercih ettim. Hiçbir sorun da yaşamadık ara sıra gelen 'bırak artık şunu' telkinleri dışında. Size ne yani? Size ne lan! Size ne oğlum!!? Gelin yukarı lan sıkıyorsa, gelin lağn!

Bizim komşu yılbaşı geçti diye almış herhalde ağaçtan donları, sutyenleri. Dallarını çoktan dökmüş olan ağaç, aksesuarları da gidince artık iyice çıplak! gözüküyor gözüme. Beyaz peçeteler bağladım dallarına, adağım olsun. :baykam:

Geçen gece çok acayip bir rüya gördüm. Fakat rüyaya dair hatırladığım tek şey çok acayip bir rüya görmüş olduğum. Böyle heyecanlı, aksiyonu bol bir şey olduğunu biliyorum sadece şimdilik. Daha bir Sayın Şeker, Sayın Akşahin seviyesine erişemedim ama rüya konusunda...

2009 yılı için Altın Beyin Rüya Ödülü adaylarımı gelecek ay duyuracağım, hatırlayabilirsem tabi. Fantastik, komik, dram ve kısa rüya dallarında ödülleri vermeyi düşünüyorum şimdilik.

İnternet'ten Monopoly indirdim, canım sıkıldıkça onu oynuyorum. Anlık sıkıntı ve sinir krizlerine birebir, tavsiye ederim.

Şu ana kadar bir çok defa borca girdim... Başlarda öyle arkadaş arasındaydı, girilen saçma sapan iddialardı vs. derken büyüdük tabi o arada yavaş yavaş. Borçlar da büyüdü inceden. İş kurmak gerekti iş kurmak için borca girdim. Araba almak şart geldi pederle ortak almış olsak da onun borcuna girmek gerekti. Fakat bugüne kadar bu yaşamla ilgili olan borç harç konularından pişman olmadığım sadece iki şey oldu. Birincisi bugüne kadar hiçbir bankanın hiçbir kredi kartını kullanmamış olmak. Hatta bununla övünürüm bile, pezevenklere ne para kazandıracağım be?! İkincisi ise işe girdiğimde alıp işten çıkınca borcunun götüme götüme girdiği iPod Touch. Bir şekilde ödüyoruz işte. İddaa'dan biraz tırtıklıyoruz, bana borcu olanlardan ufak ödemeler geliyor onlarla denkleştirip veriyoruz valide bank'a taksit taksit ama hiç pişman değilim. Çok da memnunum aletten. Son İstanbul yolculuğumda bunu farkettim. Daha uzun bir yola gidince daha iyi farkederim sanırım. Fark var!

'İster gönderin ister göndermeyin ama mutlaka okuyun' minvalinden duygu sömürüsü yüklenmiş olarak forward'lanan maillere! ayar olmaktayım. Peşin peşin belirteyim.

District 9, kesinlikle izlenmeli. Neill Blomkamp yaptığı işleri takip edilesi bir insana dönüşmekte gözümde. Zaten şurada topu topu bütün işlerini takip ettiğim bir Guy Ritchie vardı, şimdi bir de bu adam güzel oldu. Tarzları da farklı en azından...

District 9'ın en büyük hediyesi Vanessa Haywood oldu. Güney Afrika'dan bir güzel hatun daha tanımış, bilmiş olduk böylece.

Hangover'ı izleyeyim dedim District 9'ın üstüne. Herkes çok övüyor, yeren de var gerçi ama genel itibariyle övülen bir film oldu etrafımda. Açtım, bunlar toplaşıp bir road trip'e çıktılar ben orada sızdım. Film mi sıkıcıydı yoksa benim mi çok uykum vardı kestiremiyorum şimdi.

Arkadaşla geçen 90's gecesi yaptık evde mal mal otururken. Şunu farkettim, Mustafa Sandal'dan bir iki şarkısı dışında o zaman da tiksiniyormuşum. Rafet El Roman ise 'yakışıklı değil ama sempatik' demek gibiymiş. Şarkıları bir şekilde kendini sevdiriyor ama herif itici kardeşim! Kenan Doğulu'nun eski hâli şimdiki hâlinden (müzikal anlamda) bin kat daha iyidir!

Bundan bir yıl kadar önce Winston Light almak için markete girdiğimde market sahibinin yanında kasada duran kadın; 'West denediniz mi hiç?' demişti. 'Yok denemedim...' dediğimde ise on saat kafamı sikmişti. Daha sonra yine aynı kadın beni hatırlamayarak, tıpkı bir robotmuşçasına aynı diyalog başlangıcından giriş yapmıştı. Denemedim'e kadar olan kısmı birebir geçtik, sonra ben doğaçlama girdim. Yaşlı adam triplerinde; 'Sigara değiştirince öksürtüyor, yıllardın Winston içerim. Değiştirmiyorum.' dediğimde pısıp; 'Peki...' demişti. Rolünü çaldım tabi, üzüldü canım benim.

Bilecik Turnuvası'nda Ç. S. K. denilen adını vermek istemediğim West taciri kişi sayesinde West içiyorum lan durmadan. Ağzım yüzüm mentol oldu! Öksürtmüyor ama, kalitenin adı ;) lol lmao rofl

Ahanda bu yukarıdaki de 2009'da yediğimiz nanelerin istatistiksel tistikleri. İş olsun maksat, fizibiliteeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee!

Kimseye mutlu bir yıl dilemiyorum. Huzur için de, sağlık için de para için de ve diğer her türlü dilek türevi için sizin uğraşmanız gerekiyor. Dilekle olacak işler değil bunlar, ayık olun, uyanık olun! Herifler ayak üstü makattan emiyorlar oğlum, ne dileğinden bahsediyorsun!?

Eyvallah...

4 yorum:

Sekerford dedi ki...

amcoğlu işten çıkmışsın hayırlısı olsun. Zaten bu kapital düzenin mnkym ben o ayrı meselede.

Gördüğün rüya eğer hareketliyse Doğuşcum rüyanın hareketli anında uyanmaya çalış, işin sırrı burada zaten. Uyan yorganı üstüne çek, hiçbişey olmamış gibi yat tekrar devam et rüyana hatırlıcaksın göreceksin rüyanı.

Rüyaların çok azını hatırlamamız nekadar garip. Saabhleyin moraliniz bozuksa büyük ihtimal kabus görmüşünüzdür gece, veya işe gitmek istemiyorsunuzdur ehehhe

Major dedi ki...

ya peki bu çamarşırları ağaca giden komşunun kimliği açığa çıktı mı? başkası almış olmasın onları? tabi ben aklımda son derece victoria's secret iç çamarşırları canlandırıyorum onu da belirteyim..

Sir Douglas McGiven dedi ki...

büyük hayaller derin hayal kırıklıkları yaratır derler. bildiğin koca karı iç çamaşırları, öyle victoria's secret çamaşırları olsa ağacın gövdesi aşı yapılmış gibi bembeyaz olurdu herhalde. şu an için orijinal renk ayarlarını kullanmaya devam ediyor.

kimliği açığa çıkmışsa da bilemiyorum kim olduğunu, kimse o muhabbeti açmadı eve döndüğümden beri. ya alt komşu ya üst komşu. muhtemelen üst. üst diyorum, üst olur.

blastrula dedi ki...

bir tanesi foruma, bir tanesi bloga olmak üzere iki tane rüya yaziyorum. bugün bitirebilirim umarim. takipte olunuz. action hic yok ama.