Kaynak: Nike Soccer
Yeni Mahalle
-
Bundan altı ay önce blog'a ara verdiğimizi duyurmuştuk. Meğer
sonlandırmışız.
Halen birinci çoğul kullanıyorum ama tabi ki son yıllarda dükkanın yükü ...
Ucuza alıp/yetiştirip yıldız yapıp, yüksek meblağlarda Real Madrid başta olmak üzere bir çok kulübe oyuncu yollayan United'ın buna rağmen sözü edilen 700 milyon pound'luk borcu, Ronaldo'dan sonra Rooney'nin de bu borç yüzünden satılabileceği iddiaları United taraftarlarını çileden çıkarmaya yetti. Fotoğrafta da görüldüğü gibi sarı-yeşil formaya dönüş başlattı taraftlar, forumlarda da görülen o ki bu fikrin aklına yattığı insanlar ve tepki de büyüyecek gibi. Bir ay sonra bütün tribünü (Glazer dalkavukları sayılmazsa) sarı-yeşil görebiliriz. (Ya da sarı-yeşil amatör bir Manchester takımının doğuşuna şahit oluruz, ha?)
1) Ronaldo'nun bol bol gol attığını ve takımdan ayrıldığını, Berbatov'un aldığı paranın üstüne yattığını, Owen'ın bu yaştan sonra ne kadar yeterli olabildiğini gördükçe takımın skor yükünün Rooney'nin üzerinde olduğunu görmek zor değil. Yarın öbür gün The Sun'da; 'Rooney'nin gol attığı maçlarda United kazanıyor' gibi bir istatistikimsi görürsem şaşırmayacağım.
Sir'ün artık Rooney'i elden çıkaracağını düşünmüyorum. Ronaldo'yu kaçırdı belki ama Real'in Rooney'e talip olması durumunda bir gece Perez'in kapısını çalıp kafa atıp, sakızını fırlatarak olay mahallinden kaçabileceğini düşünmüyor değilim.
Evet konudan konuya kayan, A kentinden B kentine gitmekte olan bir otobüsün yolunun şaştığı ve soruya haybeden bir C kenti eklenmesine sebebiyet veren bir yazı oldu, mazur görün biraz birikmiş. Yazdıkça döküldü, yazdıkça döküldü. Biraz da acelem olduğundan kalburüstü yazdım. (İstanbul'a geliyorum Gürk, Ataşehir'de olacağım ve Pazar döneceğim sanırım. Pazar görüşelim diyorum olmadı. Olmadı görüşelim Pazar. Pazara ne dersin?)
Başın öne eğilmesin, aldırma Rooney aldırma diyerek bu faslı sonlandırıyorum.
City galibiyeti sonrası coşmuşlar. Doğuş ve İsmail eksik bi tek. Soyunun lan siz de, eklerim ben fotoşopla :P Fotoğraf Getty'miş, öyle duydum.
Chelsea'nin 3-0 kazandığı Birmingham maçından. Cnbc-e sayesinde onlarca kez izlediğim seriye tekrardan girdim, günlerdir Star Wars makaleleri okuyorum, Jedi araştırmaları yapıyorum. Fotoğrafın aslı bu. Gördüğümde direk topu telekinezi ile kaldırması canlandı gözümde, gif'i çaktım direk. Getty'e eyvallah.
Manchester City yıllardır süregelen iddiasız halinden sonra güzel bir takım kuralı, lige de Manchester derbilerine de bir hava kattı. Ligdeki maç Owen'ın fatality'si (bkz: Mortal Kombat) ile son dakika United'a galibiyeti getirmişti, lig kupası ilk maçına da Tevez ve maç sonu açıklamaları damga vurmuştu. Neville - Tevez atışması, Citizens'ın 34 yıllık kupa hasreti derken mükemmel bir rövanş oldu. Aynen lig maçında olduğu gibi yine son dakikada, bu sefer Rooney'den gelen fatality ile United Wembley için hak kazandı.
Maç boyunca sürekli ıslıklanan Tevez, Nobre vari bir golle yine golünü atıp tribünlere karşı el kol yapsa da kendisine gerekli cevabı hakiki Manchester çocukları Scholes ve Rooney verdi. Sessiz sakin giden maçta kıvılcımı çakanlar da Bellamy'nin kafasını nişan alan United taraftarları. City'nin kupa hasreti 34 yıl oldu böylece. Şimdi sıra City'e geçti, City of Manchester'daki maç yine heyecanla beklenecek.
Dos Santos da geldi lan. Helal olsun Haldun Üstünel'e... Önce Kewell ve Baros şimdi de Giovanni. Sempatim olan adamları almaya devam ediyor Galatasaray. İşin ilginci, ben aldıkları için üzülürken çevremdekiler Kewell'ın gitmesine sebep olma ihtimalinden dolayı üzülüyorlar transfere. Biz işte anca böyle fotoşopla giydiririz. Fotoğrafta Tabata var aslında, özenle seçtim...
İngiltere'de kar yağıp PL maçlarının kar altında oynandığını gördüğüm günden beri kar yağsa da İnönü'de maç izlesek diye hevesleniyordum. Cuma günü alınan haberler Cumartesi yoğun bir kar yağışı olacağı yönündeydi, heyecanlandım tabi. Dozu fazla kaçarsa iptal olacaktı tabi maç ama oynandığı taktirde de gidecektim ne olursa olsun. Belki Ekrem Dağ'a kar topu falan atacaktık, ne bileyim. Cuma gece NBA maçları falan derken 5.30-6'ydı sanırım yattığımda. Yatmadan önce de perdeyi hafif aralayıp dışarı göz attım, olası kar yağışı için. Bırak karı, yağmur bile yoktu, kupkuru hava. Kar yağmadığı için üzülüp, en azından maça gideceğimiz için sevinmiştim. Öğlen 1'de kalktığımda, yataktan kalkmadan, yatağımın başındaki camın perdesini aralayınca yüzüme bembeyaz bir ışık vurdu direk. Şok oldum lan bildiğin, yatalı ne kadar olmuştu da bu kadar doldurmuştu. Yağan kar ile birlikte kombine tayfasından Cem ve Orkun'un evden dışarı çıkmayacağı belliydi bir gece önceden. Kayhan abi desen, zaten uzak yol, işi gücü olduğundan gelmeyecekti. Ben, Emir ve Şaban ne olursa olsun gidecektik. Emir ile konuşurken NTVSpor'da İnönü'nün halini gördük, çimlerin üzerine muşamba serilmemiş, öylece temizlenmek için bekliyordu resmen. Evden çıkmadan maçın iptal olma olasılığını göze almıştım, zaten Kasımpaşa-Bursaspor maçının ertesi güne ertelendiği haberini de görünce daha da emindim aslında. Maç öncesi aktivite yine Beşiktaş Çıtır olarak belirlendi Emir ile. Yoğun kar yağışı altında Çıtır önünde buluşup terasında güzel bir yere kurulduktan sonra bir gözümüz arkada NTVSpor açık olan televizyondu. Yaklaşık 1 saat sonra bu maç ertelenir dayı derken zaten ertelendiğini son dakika haberi olarak görünce anlık bir üzüntü olsa da, içmeye başlamanın etkisiyle devamı için bahane oldu. Zira haftalardır, maç öncesi Çıtır aktivitelerinde maçı satma raddesine kadar gelip üçlü çekilirken stada anca giriyorduk. Ne oldu sonra, Şaban geldi, Volkan geldi, içtik içtik, dışarı çıkıp karda yıldız yaptık. Pazartesi yağan karda bu sefer de Konya Şeker maçı iptal olur diyordum ama bu sefer sabah kalktığımda yüzüme güneş vuruyordu. Biz deli gibi gittik o maça, maksat eğlence ya, götümüz dondu lan. Bi de üstüne Nihat, Nobre falan izledik. Necip olmuş stoper, hocanın yeni icadı, şaşırmamak elde değil. Tabata var, Toraman giriyor, Tello giriyor. Onur nerede? Neyse, Cem, yukarıdaki fotoğraf senin için, üçüncü golden sonra. Bu da Şaban, Beşiktaş meydanda kara yatıp yıldız yaptıktan sonra gurula doğruluyor, hehe.
Kobe Bryant dün gece Cleveland maçındaki 19. sayısıyla Nba tarihinde 25.000 sayı barajına ulaşan en genç oyuncu oldu. Kobe'nin kayıtlara geçen bu basketi serbest atıştan geldi, tıpkı Nba'deki ilk sayısı ve tarihe geçen 81 sayılık şovunun 81. sayısı gibi. Kobe'nin tarihteki en önemli basketleri serbest atış çizgisinden gelmiş ama ESPN Kobe Bryant'ın basketlerinden bir derleme yapmış ve toplamda 25 sayıya ulaşan bu derlemede Kobe Bryant'ın en güzel ve en kritik basketleri yer alıyor. Buyurunuz.
Guinness'e göre 12.113, kendisine göre ise 13.400 tane pokemon zerzevatına sahip. Devam edeceğini de belirtmiş kendisi, ebenin amı diyoruz buradan kendisine ve desteklerimizi iletiyoruz.
Eh Sir lafını sokacaktır sokmasına da, Neville o kadar sabredemedi. Neville sabredemeyince Tevez de cevabını oracıkta aldı tabi. Bunun gibi;
Adam değilsin Tevez, United'ın verdiği en doğru kararlardan biriydi seni göndermek şu son 5-6 yılda...
Decider'a giden Masters finalinde kazanan Mark Selby oldu. Ben de bu turnuva ile snooker'ı izlemeye başladım. Kanım Mark Allen'a kaynadı önce, çeyrek finalde elendiği Selby'i de şu final sonrasında kafa kafaya koyarım Allen ile, hatta bir adım öne bile geçti diyebilirim. Bir gerçek var ki, o da daha şimdiden O'Sullivan hater olduğumdur. İsmo, el salla. Bak snooker etiketi de açıyorum. Şu turnuvayı izlemesen bile Roket hayranlığını biliyorum. Biraz daha sararsam şu oyuna çok atışırız senle.