Unlu bir futbolcu olmak istiyordum kucukken... Donemimin bir cok veledi gibi ben de bu hayalle kavruluyordum ama seneler sonra anlayacagim beyin kivrimlarimin bir cok kisiden farkli olmasi sebebiyle garip bir futbol anlayisim vardi, ki bu da futbolcu olamamama sebebiyet verdi.
Enistemin kardesi sehrimizin takiminda gayet etkin rolu olan bir sahisti. Bize oturmaya geldiklerinde (Ilahi Turkce, sen adami oldurursun...) 'Seni futbolcu yapalim yeaaa' diye her mevki sahibi insanin akrabalarini bir yerlere yerlestirme isteginden oturu ortaya fisek atinca hic kafamda yokken anlik bir hayal gucunun de etkisiyle kendimi bir Eric Cantona, bir Feyyaz Ucar gibi dik yakali formayla hayal etmistim. Simdi cocuk olsam Batuhan Karadeniz gibi gorurdum, Raul'un tasaklarini falan sikardim herhalde, her neyse...
Bir sure yazligimizin oldugu yerdeki mahalli takimla idmanlara ciktim. 'Sehirden gelen simarik pic kurusu' damgasini daha sahaya adim atar atmaz yedigim icin dogru durust pas bile alamamistim, nasil gosterecektim kendimi?
Kafami karistiran seyler yasamistim. O zamanlar Ajax, Barcelona, Milan ve turevleri dunya futbolunun amina koymaktaydilar, bizler de bunlari simdiden farkli olarak keyifle izleyebilmekteydik televizyondan. (Anasini sikeyim yayin ihalelerinin, endustriyel futbolun...)
Tabi bunlari gorurken kucucuk bir cocugun kafasinda canlananlarla sahaya adim attiginda gordukleri bambaska oluyor elbette. 'Asagi oyna lan! Kactim bosa, at asagi! Orospu cocugu atsana!' diye bagiranlar hala aklimda. Bir anlam veremedim. Kluivert dusundum, 'Sal asagi, sal! Orospu cocugu bostayim lan!' diye bagiran, olmadi, olamadi. Su asagi salmak ne demekti (bunu da yillar sonra idrak edebilecektim) anlamadan ben de bagirmaya basladim, 'Sal lan asagi! Bostayim lan ecdadini siktigim!'
Televizyonda gordugunden farkli olarak, 11 kisi ataga cikip (evet 'yeter la sikildim kaleden amuagoyyim!' diye inleyen kaleciler de buna dahil) 3 kisi defans yapilan bir sistemden soz ediyorum dostum! Kramponu olanin kral sayildigi, paslarin hep ona aktigi sistemden, saha disinde en kabadayi kimse onun saha icinde zilyon tane adam calimlama questinin oldugu bir dunyadan! Anlatabiliyor muyum? O adam o questi tamamlayamazsa aksama evde 'wipe yiyecekti' sanki amin oglu!
Boyle basladi futbol hayatim. Anlatilanlara gore kendi akranlarinin 'Futbol seytan isidir.' dedikleri donemlerde bile babamlarin ellerinden tutup mahalle takimi kurduran rahmetli dedemin benim de elimden tutup koy kulubune goturmesiyle.
3 ay surdu, yukarida anlattiklarimdan farkli gelisen hicbir sey olmadan. Yaz askiydi adeta. Dedemden farkli olarak, 'Ne kadar basarili olursan ol, once ders!' Dusturunu siar edinen babamin olaya mudahil olmasinin akabinde.
Aslinda akranim olan her gencin o donemlerde basindan gecmis olabileceklerden farkli seyler degildi yasadiklarim.
Mahallede oynanan tas ustu tas gibi futboldan farkli olarak futboldan ote olaya girisim yine mahalle arkadaslarimdan birinin Et-Balik kurumu kulubu catisi altinda amator futbola baslamasiyla oldu.
Sicakti, olesiye bir sicak o yaz. Herkes saga sola kacmis, biz ise babamin isleri dolayisiyla pek bir yere kipirdayamiyorduk. Bir de iste o amator futbol oynayan arkadasimin ailesi vardi koskoca cikmaz sokakta.
Babam istemedi kulube yazilip futbol oynamamami, 'ama istersen Emre'lerle gidersin idmanlarini izlersin. Canin sikilmaz hic degilse.' demisti. Boyun bukup kabul etmek zorunda kaldim. Iste o idmanlari izledigim donemde hep bir umut vardi icimde, 'Ulan 1-2 kisi idmana gelmese de adam eksiginden beni de alsa, gostersem kendimi, babama gidip deseler ki; sizin oglan yetenek siciyor beyefendi, istiyoruz biz onu...'
Oldu be, oyle bir gun oldu. Kalbim temizmis o zamanlar, 'Emre, arkadasin oynamak ister mi?' diye sordu adam. Gozumde bir Sir Alex Ferguson gibiydi zaten herif... Katiydi, kuralciydi, saha kenarinda hep sakiz cignerdi ve kendi zamaninin soluk sari camlari olan, yuvarlak cerceveli, tahta kemikli gozluklerinden takmaktaydi.
Girdim, forvete koydu. O zamanlar meshurdu Hakan Sukur... 'Ulan iste sans bu be...' diye dusunup ilk 2 dakika okuz gibi kosup sonrasinda sadece pozisyona gore kosmam, hatta cigerler gerekli seviyeye gelene kadar cogu zaman kaytarmam da bunun sonucuydu zaten. Sanarsin Manchester United altyapisinda idmana girmis de kendini gostermeye calisiyor ibnetor...
Dusundugum gibi gelismedi hicbir sey. Toplamda 20-25 civari gol atilan bir macta 3-4 tane gol atmak ve kendini gosterecek pek bir sey yapamamis olmanin CM'deki karsiligi olmaliydim. En fazla 7'yle oynamisimdir.
Yetenek sicamamistim, olmamisti. Terli terli soguk sulari icip, sahanin konumu dolayisiyla ciplak vucuda arkadan esen ruzgari da yedikten sonra sahanin yanindaki derenin kenarina mecburu inis yapmam ise bir yetenek gostergesi degildi. Yaprak seciminde bile basarisizdim ulan! Isirgani o zaman tanidim ben.
Futboldan farkli olmayacak ilk deneyimlerle basketbola girisime kadar olan surecteki spor hayatima hic de sik olmayan sekilde bir nokta koymustum. Nokta da denemez, sarmal bir seydi.
Enistemin kardesi sehrimizin takiminda gayet etkin rolu olan bir sahisti. Bize oturmaya geldiklerinde (Ilahi Turkce, sen adami oldurursun...) 'Seni futbolcu yapalim yeaaa' diye her mevki sahibi insanin akrabalarini bir yerlere yerlestirme isteginden oturu ortaya fisek atinca hic kafamda yokken anlik bir hayal gucunun de etkisiyle kendimi bir Eric Cantona, bir Feyyaz Ucar gibi dik yakali formayla hayal etmistim. Simdi cocuk olsam Batuhan Karadeniz gibi gorurdum, Raul'un tasaklarini falan sikardim herhalde, her neyse...
Bir sure yazligimizin oldugu yerdeki mahalli takimla idmanlara ciktim. 'Sehirden gelen simarik pic kurusu' damgasini daha sahaya adim atar atmaz yedigim icin dogru durust pas bile alamamistim, nasil gosterecektim kendimi?
Kafami karistiran seyler yasamistim. O zamanlar Ajax, Barcelona, Milan ve turevleri dunya futbolunun amina koymaktaydilar, bizler de bunlari simdiden farkli olarak keyifle izleyebilmekteydik televizyondan. (Anasini sikeyim yayin ihalelerinin, endustriyel futbolun...)
Tabi bunlari gorurken kucucuk bir cocugun kafasinda canlananlarla sahaya adim attiginda gordukleri bambaska oluyor elbette. 'Asagi oyna lan! Kactim bosa, at asagi! Orospu cocugu atsana!' diye bagiranlar hala aklimda. Bir anlam veremedim. Kluivert dusundum, 'Sal asagi, sal! Orospu cocugu bostayim lan!' diye bagiran, olmadi, olamadi. Su asagi salmak ne demekti (bunu da yillar sonra idrak edebilecektim) anlamadan ben de bagirmaya basladim, 'Sal lan asagi! Bostayim lan ecdadini siktigim!'
Televizyonda gordugunden farkli olarak, 11 kisi ataga cikip (evet 'yeter la sikildim kaleden amuagoyyim!' diye inleyen kaleciler de buna dahil) 3 kisi defans yapilan bir sistemden soz ediyorum dostum! Kramponu olanin kral sayildigi, paslarin hep ona aktigi sistemden, saha disinde en kabadayi kimse onun saha icinde zilyon tane adam calimlama questinin oldugu bir dunyadan! Anlatabiliyor muyum? O adam o questi tamamlayamazsa aksama evde 'wipe yiyecekti' sanki amin oglu!
Boyle basladi futbol hayatim. Anlatilanlara gore kendi akranlarinin 'Futbol seytan isidir.' dedikleri donemlerde bile babamlarin ellerinden tutup mahalle takimi kurduran rahmetli dedemin benim de elimden tutup koy kulubune goturmesiyle.
3 ay surdu, yukarida anlattiklarimdan farkli gelisen hicbir sey olmadan. Yaz askiydi adeta. Dedemden farkli olarak, 'Ne kadar basarili olursan ol, once ders!' Dusturunu siar edinen babamin olaya mudahil olmasinin akabinde.
Aslinda akranim olan her gencin o donemlerde basindan gecmis olabileceklerden farkli seyler degildi yasadiklarim.
Mahallede oynanan tas ustu tas gibi futboldan farkli olarak futboldan ote olaya girisim yine mahalle arkadaslarimdan birinin Et-Balik kurumu kulubu catisi altinda amator futbola baslamasiyla oldu.
Sicakti, olesiye bir sicak o yaz. Herkes saga sola kacmis, biz ise babamin isleri dolayisiyla pek bir yere kipirdayamiyorduk. Bir de iste o amator futbol oynayan arkadasimin ailesi vardi koskoca cikmaz sokakta.
Babam istemedi kulube yazilip futbol oynamamami, 'ama istersen Emre'lerle gidersin idmanlarini izlersin. Canin sikilmaz hic degilse.' demisti. Boyun bukup kabul etmek zorunda kaldim. Iste o idmanlari izledigim donemde hep bir umut vardi icimde, 'Ulan 1-2 kisi idmana gelmese de adam eksiginden beni de alsa, gostersem kendimi, babama gidip deseler ki; sizin oglan yetenek siciyor beyefendi, istiyoruz biz onu...'
Oldu be, oyle bir gun oldu. Kalbim temizmis o zamanlar, 'Emre, arkadasin oynamak ister mi?' diye sordu adam. Gozumde bir Sir Alex Ferguson gibiydi zaten herif... Katiydi, kuralciydi, saha kenarinda hep sakiz cignerdi ve kendi zamaninin soluk sari camlari olan, yuvarlak cerceveli, tahta kemikli gozluklerinden takmaktaydi.
Girdim, forvete koydu. O zamanlar meshurdu Hakan Sukur... 'Ulan iste sans bu be...' diye dusunup ilk 2 dakika okuz gibi kosup sonrasinda sadece pozisyona gore kosmam, hatta cigerler gerekli seviyeye gelene kadar cogu zaman kaytarmam da bunun sonucuydu zaten. Sanarsin Manchester United altyapisinda idmana girmis de kendini gostermeye calisiyor ibnetor...
Dusundugum gibi gelismedi hicbir sey. Toplamda 20-25 civari gol atilan bir macta 3-4 tane gol atmak ve kendini gosterecek pek bir sey yapamamis olmanin CM'deki karsiligi olmaliydim. En fazla 7'yle oynamisimdir.
Yetenek sicamamistim, olmamisti. Terli terli soguk sulari icip, sahanin konumu dolayisiyla ciplak vucuda arkadan esen ruzgari da yedikten sonra sahanin yanindaki derenin kenarina mecburu inis yapmam ise bir yetenek gostergesi degildi. Yaprak seciminde bile basarisizdim ulan! Isirgani o zaman tanidim ben.
Futboldan farkli olmayacak ilk deneyimlerle basketbola girisime kadar olan surecteki spor hayatima hic de sik olmayan sekilde bir nokta koymustum. Nokta da denemez, sarmal bir seydi.
4 yorum:
topu olanın kaleye geçmediğini de unutma :)
uzun süre olmuştu böyle yazmayalı..
devir degisti artik hocam, sen futbol oynamak istiyorum de bütün mahalle arkanda seferber olur
http://thehut.pantherssl.com/productimg/0/600/750/04/10088404-1271752480-723000.jpg
yok, unutulmaz elbet ama onlar mahalle futbolunun kliseleri. ben biraz daha yari profesyonel kulup futbolu olarak baktim :)
Yorum Gönder