Geçtiğimiz hafta sonu, sanırım hayatım boyunca yaşadığım en keyifli hafta sonu oldu. Cuma, Cumartesi ve Pazar akşamı, ayrı ayrı güzel muhabbetler döndü. Cuma gece alkol ama güzel bir mekanda, hadi onu geçelim. Pazar akşamı olan mevzu zaten belli, DHA deşifre etti, onun yazısı ayrı gelir. Cumartesi gününe dönelim direk, ben onu yazmak istiyorum en azından şu anda.
Hani derler ya, "Ulan biz ismini bilmiyoruz adamlar konserine gidiyor..." Ben de derim zaman zaman, sağda solda isimler duyarım, okurum, sonra da aynı lafı ederim. Imogen Heap o hesaba geldi aslında. Kime söylesem ilk kez duyuyor, bir kaç istisna dışında. Imogen benim için başkadır, hatta çok çok başkadır. Öyle ki konseri kaçırsam neler olabilirdi düşünemiyorum...
Açıkçası şu anda dinlediğim çoğu kişiyi tanımama vesile olan the O.C.'dir. Açık açık da söylerim, kusura bakmasın kimse. Hem dizi güzeldi hem de müzikleri... Hatta diziye laf söylenebilir ama seçilen müziklere kimse ses etmez diye düşünüyorum. Neyse, ben Immi'yi ilk orada duydum. Sonra albümleri indirince aşık oldum. O nasıl bir ses, o melodiler nasıl çıkıyor ortaya... Müzikler, şarkılar, onları söyleyenler dinleyenlerin hayatındaki gidişata bağladır, ya da bende öyledir. Immi'yi de bazı yaşanmışlıklara, olaylara, dönemlere bağlı dinledim çoğu zaman. Hem neşelendiriyordu üzgün olduğum zamanlarda, hem dinlendiriyordu. Resmen huzur buluyordum. Neyse, benim klasik sıkılma olayı yine kanıma girdi. Hem "Bize ne lan?" diyebilirsiniz, geçiyorum.
Uzun zamandır dinlemiyordum. En son çıkan Ellipse albümü, yine sevdiğim bir albüm haline gelse de benim için Speak for Yourself albümü on numaradır. O yüzden çok üzerinde durmadım. Sonra İstanbul Jazz Festivali'ne geleceğini duyunca elim ayağım birbirine dolandı. O sesi kanlı canlı dinleyecek, defalarca bilgisayarda çalan parçalara eşlik ettiğim gibi bu kez konserde eşlik edecektim. Geleceğini hiç düşünmemiştim, hep bir umut bekleyip durdum. Çok güzel olacaktı, çok güzel...
Bileti çıktığı günün sabahında aldım. Biteceğinden değil de, işte öyle bir hatun Immi benim için, biletin çıktığı Cumartesi sabahı 10'da kalkıp alıyorum... Başka bişi olsa kalkmam, tanıyan bilir...
Parçalar da gün aşırı girdi tekrar play list'e, dönüp durdu. Senelerdir hiç sıkılmadığım gibi yine sıkılmadım, hatta günler geçtikçe o sesi canlı duyacak olmanın verdiği heyecanla daha da sıklaştı.
Gel gelelim konser gününe. Valla bir kız arkadaşım olsaydı, yanıma alıp onunla gitmek isterdim. Hani "Kızla gidilir" derler ya... Neyse, Şaban alınmasın, o vardı yanımda. Çok da eğlendik lan, bişi demiyorum. Kapı açılışından yaklaşık 1 saat önce Tophane'deydik. Karaköy'e yürüyüp vakit geçirdik, Şaban yemek yedi falan. Sonra döndük İstanbul Modern'e, kapı açılsa da girsek diye beklemeye başladık. Girer girmez de en öne konuşlandık. Aramızda 1 metre vardı yoktu Immi ile, canım benim.
Sahneye çıktığında Şaban ile playback yapıyor zannettik. O nasıl bir sestir, nasıl akıcı nasıl pürüzsüz... Çok konser kaydını dinledim ama canlı canlı o ses kulağımdan içeri ilk girdiğinde... tarif bulamadım, geç... Hatun acayip, valla. Testereden, bardak içindeki sudan, limondan falan nağme oluşturuyor, parçanın arka planında kullanıyor. Onları da biliyordum da yine nasıl yaptığını falan görünce ağzım açık kaldı.
Konser öncesinde daha önceki konserlerinden playlist'i az çok biliyordum. Mesela Let Go'ya şaşırmış millet, ben çalacağını adım gibi biliyordum. Zira Speeding Cars'ın da. Aslında çok istediğim Hallelujah'ı söylemeyeceğini biliyordum mesela, Angry Angel'ı söylemeyeceği gibi. Çok da güzel söyledi Let Go'yu, tüylerim diken diken oldu şerefsizim. Ama en iyisi Just For Now olabilir sanırım. Şöyle ki; konser alanını üçe bölüp nakarat bölümünde arka planda söylenen "Just For Now" kısmını seyirciye söyletti ki, hem konser izleyicisini parçaya dahil etmiş oldu hem de tek bir enstrüman kullanmadan gıcır gıcır parçayı söyledi. Bak şu anda Just For Now çalıyor arkada, gözümün önüne geliyor, kulağım konsere gidiyor, aman aman...
Hayatımda önemli yeri olan (deli miyim neyim) Imogen'ı canlı canlı görüp ağzından çıkan sözlere eşlik etmek bile tek başına hafta sonumu güzelleştirmeye yetti aslında. Umarım bir daha gelir, bir daha müthiş bir konser yaşarız. Ha bir de, konser sonrası Küçük Beyoğlu'nda takılmış. Şerefsizim bilsem, ya da sabah öğrenip üzülmeyip de gece o saatte ayakta olup öğrensem üşenmeden evden kalkar motor+dolmuş yapar Taksim'e çıkardım...
it's that time of year
leave all our hopelessness's aside
if just for now (just for now) leave awhile...
Video
buradan alınmıştır. Fotoğraf Şaban Işık'ın telefonundandır, daha fazlası da
şuradadır.