Su yazacaklarimin ne kadar gerekli olup ne kadar gerekli olmadigi konusunda hicbir fikrim yok zira dusundukce bile bir o yana bir bu yana cekiliyor fikirlerim, icim geciyor akabinde. Dusunmeden zikretmek en dogrusu sanirim...
Bu blogu dolledigimiz zamani hatirliyorum... Eh, unutmadim da zaten. O zamanlar ulke sinirlari dahilindeydim zaten ve sik sik kakara kikiri sekilde bulusup geyigin dibine vuruyor, bir yandan da ama iyi ama kotu bir seyler yapiyorduk bu platformda...
Ha burayi acana kadar olan kisimda yasananlar da, malumunuz, pek ic acici seyler degillerdi. Bir sekilde buraya vardik nihayetinde. O muhabbetleri acmaya da niyetim yok. Ustunden geceyim dedim zira orada yasananlardan ders alarak girdik bu muhabbete de.
Iyi-kotu, sacma-mantikli, uzun-kisa bir seyler yazdik, paylastik bu gunlere kadar geldik...
Sonra ne oldu bilmiyorum. Birden yavas yavas elini etegini cekmeye basladi herkes... Kimse bir sey yazmamaya basladi. Cok da onemli degil, herkesin hayatla alip veremedigi seyler var ve nihayetinde burasi da belirli periyotlarda insanlari bir seyler yapmaya zorladigimiz bir yer de degil. Hatir-gonul-istek ucgeninde donen amator bir mecra iste...
Kendimden ornek vermem gerekirse, buraya yerlesip de hayatimi bir duzene sokana kadar ben de zaten uzunca bir sure bir sey yazamadim. Bu kadar uzun ara verince yazmaya -ki beni bilen bilir ne kadaaaan da klavye gevezesiyimdir- insan adapte olamiyor kolay kolay. Diyeceklerini toparlayamiyor, istegi pek olmuyor, zaman ayiramiyor.
Ama, yine nedendir bilmem, bir populer olma hirsi var ki beni kizdiran da o oldu iste. Zaten bir ara blogdan ayrilip Sansal'in yogun israrina boyun egdikten sonra geri dondum. Yazdim cizdim bir seyler daha... Ama su populer olma hirsi yok mu, ben onu cozemedim. Nereden peydah oldu hala onu anlamadim...
Anladigim tek sey es-dost kurbanda danaya girer gibi blog muhabbetine girilmeyecegi oldu. Omru bir yere kadar oluyor, onu anladim. Kalbi kiriliyor insanin...
Her insanin hayatinda bazi donemler donum noktalari olur. Ben de bu blog mevzusunda bunun yani sira bonus olarak da ulkeyi degistirdikten sonra dusen maskelerin ardindakileri gorebiliyor olmanin hakli gururunu yasiyorum.
"Insanlar neyin ne, kimin kim oldugunu gurbette anlar." derler ya, biraz da oyle oldu iste. 80 yasinda kalem tutabiliyor olursam yazacagim kitaba ekleyecegim bir konu -aslinda sadece bir anektod hatta belki de bir paragraf- cikmis oldu o kadar.
Sevgili dostlarim, bu isler boyledir. Herkes hayatin bir yerinden tutmaya calisiyor anliyorum ama bilseydim hayatin oralarindan tutmaya calisacaginizi hic girmezdim bile durduk yere su blog muhabbetine onu demeye getiriyorum.
Benim de yanlislarim olmustur sizlere karsi elbette, surc-u lisan da etmissem sayet komple affedin.
Mesela su blog idman yurdu denen naneye girme muhabbetine aklim yatmadigi ve veto ettigim icin ozur dilerim. Belki de yanlis yaptim... Simdi takipci sayimiz yuz kusur degil de bin kusur olsaydi belki ben su an bunlari yazmiyor olacaktim cunku bana bunlari yazdiracak nedenler ortaya cikmamis olacakti. Ya da herhangi bir okur kazanma cabanizi engellememis olsaydim diyelim... Tamam anliyorum, bir yerden sonra bu platformun size bir yarar saglamayacagina kanaat getirmis olabilirsiniz ve bunlarin bir cogunda benim kararlarimin etkisi var.
Twitter'dan gelen anlik tepkiler daha gurur oksayici tabi, kabul ediyorum. Ayrica bir re-tweet ile bir anda yuzlerce kisiye ulasip farkedilebilir hale gelebiliyor insan.
Bunlardan ayri olarak forumda da artik bir tepki almiyoruz, bu da tabi uzucu. Benim sanirim sikimde degil de gururu oksanamayanlar var gozukuyor buradan. Gelemiyoruz agabeylerim, mazur gorun. Ben gelemiyorum en azindan...
Ne yapayim? Biraz kafa dinlerim, zaten Turkiye'ye donusume de pek bir sey kalmadi... 9 ay oldu, ozledim herkesi. Hasret gideririm. ana yemegi yerim biraz. Sonra da bakarim yoluma. Kimseyi rahatsiz etmeyip, arkadas bildigim birilerini kirmadan, tutamayacigim sozler vermedigim bir kosede icimi bosaltir ve takilirim. Tumblr mi acsam?.. Yok ya, hic gerek yok...
Gecen sefer 2-3 hafta sonra farkettiniz blogdan ayrildigimi da "ne oldu?" diye kapimi caldiniz. Gerek yok, bu sefer kalkmayin yerinizden. Bir sey olmadi... Ben de artik 'ya soyle yapsam suna ayip olur mu acaba?' diye dusunmeden kendi kararimi rahat rahat alayim istedim.
Kizgin? Eeeh, belki... Ama kirgin falan da degilim, sade arkadasligimiz sade bir sekilde devam edebilir benim acimdan sorun yok. Sonucta en minimal halinde surada bile 2 yilda 1.396 sekilde birbirimizle bir seyler paylasmisiz az degil yani.
Neyse, herkesin tuttugu kendine, her koyun kendi bacagindan asilir vesaire. Tarkan sarkisina donmeden gecirdigimiz su zaman dilimi icin tesekkur ederek hepinizi yanaciklarinizdan opuyorum.
P.S.: Yarin obur gun birilerini unlu edebilecek konuma gelirsem ilk sizi soyleyecem lan! Canimsiniz. Ha bana da lololo ya da 'Ya falanca ariyor, ben bir konusmaya cikayim' tribine girerseniz kulahlari degistiririz ona gore. Pesin soyleyeyim de sonu buna benzemesin bu sefer.
P.S. 2: Manchester rovansi alir... Varinizi yogunuzu, en kotu esinizi dostunuzu satip basin Manchester'a. Hadi bakalim.
Bu blogu dolledigimiz zamani hatirliyorum... Eh, unutmadim da zaten. O zamanlar ulke sinirlari dahilindeydim zaten ve sik sik kakara kikiri sekilde bulusup geyigin dibine vuruyor, bir yandan da ama iyi ama kotu bir seyler yapiyorduk bu platformda...
Ha burayi acana kadar olan kisimda yasananlar da, malumunuz, pek ic acici seyler degillerdi. Bir sekilde buraya vardik nihayetinde. O muhabbetleri acmaya da niyetim yok. Ustunden geceyim dedim zira orada yasananlardan ders alarak girdik bu muhabbete de.
Iyi-kotu, sacma-mantikli, uzun-kisa bir seyler yazdik, paylastik bu gunlere kadar geldik...
Sonra ne oldu bilmiyorum. Birden yavas yavas elini etegini cekmeye basladi herkes... Kimse bir sey yazmamaya basladi. Cok da onemli degil, herkesin hayatla alip veremedigi seyler var ve nihayetinde burasi da belirli periyotlarda insanlari bir seyler yapmaya zorladigimiz bir yer de degil. Hatir-gonul-istek ucgeninde donen amator bir mecra iste...
Kendimden ornek vermem gerekirse, buraya yerlesip de hayatimi bir duzene sokana kadar ben de zaten uzunca bir sure bir sey yazamadim. Bu kadar uzun ara verince yazmaya -ki beni bilen bilir ne kadaaaan da klavye gevezesiyimdir- insan adapte olamiyor kolay kolay. Diyeceklerini toparlayamiyor, istegi pek olmuyor, zaman ayiramiyor.
Ama, yine nedendir bilmem, bir populer olma hirsi var ki beni kizdiran da o oldu iste. Zaten bir ara blogdan ayrilip Sansal'in yogun israrina boyun egdikten sonra geri dondum. Yazdim cizdim bir seyler daha... Ama su populer olma hirsi yok mu, ben onu cozemedim. Nereden peydah oldu hala onu anlamadim...
Anladigim tek sey es-dost kurbanda danaya girer gibi blog muhabbetine girilmeyecegi oldu. Omru bir yere kadar oluyor, onu anladim. Kalbi kiriliyor insanin...
Her insanin hayatinda bazi donemler donum noktalari olur. Ben de bu blog mevzusunda bunun yani sira bonus olarak da ulkeyi degistirdikten sonra dusen maskelerin ardindakileri gorebiliyor olmanin hakli gururunu yasiyorum.
"Insanlar neyin ne, kimin kim oldugunu gurbette anlar." derler ya, biraz da oyle oldu iste. 80 yasinda kalem tutabiliyor olursam yazacagim kitaba ekleyecegim bir konu -aslinda sadece bir anektod hatta belki de bir paragraf- cikmis oldu o kadar.
Sevgili dostlarim, bu isler boyledir. Herkes hayatin bir yerinden tutmaya calisiyor anliyorum ama bilseydim hayatin oralarindan tutmaya calisacaginizi hic girmezdim bile durduk yere su blog muhabbetine onu demeye getiriyorum.
Benim de yanlislarim olmustur sizlere karsi elbette, surc-u lisan da etmissem sayet komple affedin.
Mesela su blog idman yurdu denen naneye girme muhabbetine aklim yatmadigi ve veto ettigim icin ozur dilerim. Belki de yanlis yaptim... Simdi takipci sayimiz yuz kusur degil de bin kusur olsaydi belki ben su an bunlari yazmiyor olacaktim cunku bana bunlari yazdiracak nedenler ortaya cikmamis olacakti. Ya da herhangi bir okur kazanma cabanizi engellememis olsaydim diyelim... Tamam anliyorum, bir yerden sonra bu platformun size bir yarar saglamayacagina kanaat getirmis olabilirsiniz ve bunlarin bir cogunda benim kararlarimin etkisi var.
Twitter'dan gelen anlik tepkiler daha gurur oksayici tabi, kabul ediyorum. Ayrica bir re-tweet ile bir anda yuzlerce kisiye ulasip farkedilebilir hale gelebiliyor insan.
Bunlardan ayri olarak forumda da artik bir tepki almiyoruz, bu da tabi uzucu. Benim sanirim sikimde degil de gururu oksanamayanlar var gozukuyor buradan. Gelemiyoruz agabeylerim, mazur gorun. Ben gelemiyorum en azindan...
Ne yapayim? Biraz kafa dinlerim, zaten Turkiye'ye donusume de pek bir sey kalmadi... 9 ay oldu, ozledim herkesi. Hasret gideririm. ana yemegi yerim biraz. Sonra da bakarim yoluma. Kimseyi rahatsiz etmeyip, arkadas bildigim birilerini kirmadan, tutamayacigim sozler vermedigim bir kosede icimi bosaltir ve takilirim. Tumblr mi acsam?.. Yok ya, hic gerek yok...
Gecen sefer 2-3 hafta sonra farkettiniz blogdan ayrildigimi da "ne oldu?" diye kapimi caldiniz. Gerek yok, bu sefer kalkmayin yerinizden. Bir sey olmadi... Ben de artik 'ya soyle yapsam suna ayip olur mu acaba?' diye dusunmeden kendi kararimi rahat rahat alayim istedim.
Kizgin? Eeeh, belki... Ama kirgin falan da degilim, sade arkadasligimiz sade bir sekilde devam edebilir benim acimdan sorun yok. Sonucta en minimal halinde surada bile 2 yilda 1.396 sekilde birbirimizle bir seyler paylasmisiz az degil yani.
Neyse, herkesin tuttugu kendine, her koyun kendi bacagindan asilir vesaire. Tarkan sarkisina donmeden gecirdigimiz su zaman dilimi icin tesekkur ederek hepinizi yanaciklarinizdan opuyorum.
P.S.: Yarin obur gun birilerini unlu edebilecek konuma gelirsem ilk sizi soyleyecem lan! Canimsiniz. Ha bana da lololo ya da 'Ya falanca ariyor, ben bir konusmaya cikayim' tribine girerseniz kulahlari degistiririz ona gore. Pesin soyleyeyim de sonu buna benzemesin bu sefer.
P.S. 2: Manchester rovansi alir... Varinizi yogunuzu, en kotu esinizi dostunuzu satip basin Manchester'a. Hadi bakalim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder