30 Haziran 2009 Salı

No. 8: Kaka Leite

Real'in yeni yıldızı Santiago Bernabeu'da taraftarının karşısına çıktı bu akşam. 8 numarayı giyecekmiş dayıoğlu. Ronaldo da haftaya çıkacak aynı sahneye. Bakalım o kaç numarayı giyecek. Yalnız, gösteri böyle yapılır arkadaş. Şimdi Demirören de Nihat için yapacak İnönü Stadı'nda, rezil olacağız. Yapma, etme be...

Fotoğraf: Reuters

Sevtap

Çok eskilerden bir arkadaşım vardı. Ali, yakışlı çocuktu. Bir de kız arkadaşı vardı ki o da çok güzeldi. Yakışıyorlardı birbirlerine, imrenilen bir çiftti kısaca.

Yıllar geçti, görüşemez olduk. Biz mahalleden taşındık depremden sonra, onlar başka yere gittiler falan. Sonraları duydum ki kız da başka yere taşınmış sonraları ailesiyle ve bunlar ayrılmak zorunda kalmış. Ali'nin durumu iyi değilmiş, kafayı yemiş diyorlardı. Her gün içiyormuş, değişik ilaçlar falan.

Şimdi bu hikayenin gidişatından herkes dramatik bir şeyler bekler ya da hüzünle yoğurulmuş bir vuslat hikayesi ister değil mi? Kız dayanamamış, ailesini bırakmış da ona dönmüş olabilirdi mesela ya da dram diyorsak Ali ardında acayip duygusal bir mektup bırakarak intihar etmiş olabilirdi.

Yok aga, onların hiçbiri olmamış. Az önce aldım haberi önce dumur oldum, sonra kahkaha krizlerine girdim, sonra da üzüldüm anasını satayım.

Ali iyiymiş, toparlamış kendini. Ailesi de voliyi vurmuş bir şekilde. İthalat mı ne öyle bir şey anlattı herifçioğlu (eskilerden bir diğer arkadaş) ama olay şu ki Ali çok değişik toparlanmış. Travesti olmuş lavuk. Ne alaka lan? Ne alaka, nereden çıktı oğlum gece gece hahahahaha...

Neden yaptın bunu Ali? Sevtap olmuş bir de adı, önce seveceksin sonra tapacaksın. Vay anasını ya... Ahahahaha Sevtap.

Tipe Bak Çay Demle

Hep Getty'den, AP'den mi fotoğraf koyacağız dayı, ha? Bu da bizim albümden anasını satayım. Sene 2004, Amerika Basketbol Takımı olimpiyatlar için Atina'ya gitmeden önce Türkiye'de kampa girip bizimkilerle maç yapmıştı. Bi umut ya, görürüz gelenleri diye federasyona başvurduk salonda çalışmak için, tuttu. Tribünde yer göstericilik yaptık, maçı beleşe izledik, o atmosfere tanıklık ettik. Aslında antrenmanlara girmemiz yasaktı ama son gün ne olur ne olmaz diyerek gittik arkadaşla tekrardan Abdi İpekçi'ye. 1-2 saat bekledik en az. Sonra basın mensupları için kapılar açıldı, biz de yalvar yakar içeriye girdik. Iverson'ın yanına gittik de herif s*kine takmadan aldı eşyalarını soyunma odasına gitti. Son fotoğrafta üzerime geçirdiğim antrenman forması Boozer'a ait. Havluyu vereyim diyodu bir de herifçioğlu, dedim uzatma ver sen şu formayı. Emre Sezer diye bir arkadaşla yaşadık bu heyecanları. Buradan anıyorum kendisini, o organizasyonda tanıştık, birlikte gidip geldik, kafalar da uyuşmuştu da sonrasında görüşemedik bir türlü. Ha, elini titretmese daha da severdim heralde hehe. İki NBA şampiyonuyla fotoğrafım var oğlum, boru mu? :eha:

Sanat

Üniversite'den fırlama bir arkadaşımdı kendisi, adı Gökhan. Gayet de izin almadan koyuyorum fotoğrafını, üniversiteden sonra muhattap olmadık kendisiyle zaten bir fotoğraf için de dil dökemem üniversite sonrası hayatımla ilgili. Zaten genelde bu tip muhabbetle pek bir samimiyetsiz olur.

Şans eseri görürse açıklamasını yaparım artık. N'aber lan Gökhan?

Oha Tsubasa, Oha!

Facebook'ta dönüp dolaşıyor ne zamandır. Hatta ben bile paylaştım (şeyretmek) şunu dayanamayıp. Bunu yapmış olmamın iki sebebi var...

1) Klasik bir trip olarak hemen çocukluğum ayağına yattım ve duygusallaştım.
2) Bu hayatımda gördüğüm en saçma, en salak gol ulan!

Hadi, koş koş sahanın bitmemesini anladık. Topun girmediği geometrik form olmamasını anladık. Topu sürerken muhabbetlerde bir tek rakının ve mezelerin eksik oluşunu anladık, bir adamın beş kişi etrafını sardıktan sonra topu kapamayıp bir de pas attırmayı anladık da bu nasıl bir gol ulan!

Hahahahahahahahah!

Not: Diyalogları sittir edin siz en iyisi. Senkron sorunu olmuş internetten indirip bir de buraya yükleyince. Önemli olan golün saçmalığı zaten.

29.10.2003: LeBron's NBA Debut


Önce müziği başlatın. Theme ESPN'nin 2003-04 sezonunda molalara girerken çaldığı parça. LeBron'un ilk maçını yakaladım bir kaç saat önce NBATV'de, yayıncı kuruluş da ESPN, o yüzden diyorum, güzel hava veriyor arkadan. Her ne kadar ileride yıldız olacağı belli olsa da sonuçta bir çaylak olarak tedirgin gözüküyor LeBron. Arco Arena'da Sacramento Kings karşısında. İlk 4 şutunda da isabet buldu, seyirciler ayakta. Maça oyun kurucu olarak başladı. Şu anda da takım arkadaşı olan Ilgauskas, satıcı Boozer ve iki dallama, Darius Miles ve Ricky Davis ilk 5'te. Sacramento bildiğimiz gibi; Mike Bibby, Dough Cristie, Peja Stojakovic, Brad Miller ve Vlade Divac. Webber sakat yine, oynamıyor. Bunları not alırken topu kaptı LeBron, ilk smacını yaptı. İkinciye gidiyordu ama Ricky'e pas verdi. Kings takır takır oynuyor yine makine düzeninde. Peja'yı buluyorlar, sallıyor üçlüğü, Divac'ın güzel pasları, Cristie'nin savunması. Ne olursa olsun bir çaylak ve topu istediği çoğu yerde alamıyor. İkinci çeyrekte kenardaydı zaten, oyuna girince şut bile kullanamadı. Cristie de bulmuş avını, Lebron üzerine oynuyor devamlı. LeBron bir yana, ben Divac'ı izlemekten zevk aldım şu maçta. Hakkaten şarap gibi herif. İnanılmaz okuyor oyunu, estetik katıyor her hücuma. Kings son çeyreğe kadar farkı koruyarak geldi ama son çeyreğin başında öne geçti Cavs. Sonra yine vidaları sıktı Kings. JR Bremer var Cavs'te, kenardan gelip en iyi katkıyı veren o. Çatır çatır şut soktu, 20 sayı ile tamamladı maçı. LeBron ilk maçında 25 sayı, 9 asist, 6 ribaund ile tamamlıyor. Güzel maç olmuş be. Bir yandan LeBron'un kurtlar sofrasına oturuşu, bir yandan özlediğim Kings basketbolu. Aşağıda son bir video vereyim. Nike'ın LeBron'un lige adım atışı için çektiği reklam filmi.



Edit: Tüh lan, maçın sonunu görmeden yazmışız. Herkes gibi LeBron da sıçmış ilk maçında bir nebze. Son şutu potaya değmedi. Olacak o kadar gerçi heh heh.

Fotoğraf: Getty Images

Amy Adams Ne Olmuş Öyle?

Fotoğrafı koydum ama umarım Şaban için hayal kırıklığı olmaz.

Cristiano Ronaldo Dos Santos Aveiro

1994-95 sezonu, Ronaldo Andorinha Futbol Kulübünde oynuyor...

Fotoğraf: Getty Images

29 Haziran 2009 Pazartesi

Iverson's Emotional Return



Yılın şu dönemlerinden nefret ediyorum. İnanılmaz sıkıcı, inanılmaz monoton benim için. Dün gece de o sıkıntıyı bir nebze gidermek için zamanında arşive attığım maçlara bir göz attım, ne var diye. Orlando'ya 60 sayı attığı maçı izledim yine, kaçıncı defa oldu bilmiyorum. Ben basketbolu onunla sevdim, Sixers'ı onunla tuttum. Takas olmadan önce, artık yavaş yavaş sona geldiğini de biliyordum. Bu birliktelik sona erecekti, erdi de. Denver'da tek bir maçını bile izlemedim. Basketbolu onunla sevmiştim ama onu da Sixers formasıyla... En son izlediğim maçı da Detroit'e takas olduktan sonraki ilk maçıydı sanırım. Şu anda serbest durumda ve hangi takıma gideceğini göreceğiz. Söylentiler (hatta eldeki açıklamalar) Bobcats'in olabileceği yönünde. Sixers'tan eski koçu Larry Brown tekrardan onunla çalışmak istediğini söylemişti geçtiğimiz aylarda. Iverson da Charlotte'a gezmeye! gitmişti hatta. Video Nuggets'a takasından sonra Philly'e ilk gelişini anlatıyor...

Bu Maç Evde İzlenir OST #1

Dedik ki; 'Soundtrack işine girelim baba. Bu işte iyi para var.' Bu da onun eseri işte. Ben açılışı yapayım da, gerisi gelir. Michael Jackson anısına hazırladığım liste ile bir girizgâh yapmıştık aslında. Artık normal seyirden başlayıp akmanın vaktidir.

İlk soundtrack albümüzün nadide parçaları şunlardan oluşuyor;
  • Mr. Rock And Roll - Amy Macdonald
  • Our Song - Taylor Swift
  • Like a Rolling Stone - Bob Dylan
  • Ain't No Reason - Brett Dennen
  • Teardrop - Jose Gonzales
  • Lilac Wine - Jeff Buckley
  • Feel That Fire - Dierks Bentley
  • A Pair of Brown Eyes - The Pogues
  • Ring Of Fire - Johnny Cash

Atma Ziya!

Amcamın adının da Ziya olması ironi midir? Değildir herhalde ne bileyim... Amcam bu kadar sallamıyor ama hehehe yekeyeke.

Ziya bana göre Türk Sineması'nın en iyi komedi karakterlerinden biridir. Söz konusu Şener Şen ise bir de Vecihi sayarım ama Ziya bambaşkadır arkadaş! Şunun şurasında kahve köşelerinde atıp tutan, kaç kızla yattığını abarta abarta anlatmaya bayılan, asker kahramanlıklarıyla anıları dolmuş adamlarız. Bize güzel gelmeyecek de kime gelecek..?

Yatırdım yatırdım çam dibine...

Cartoon All-Star

Gardırop Ali Rıza



Videoyu basketbawful'da gördüm. Ulan hala gülüyorum ya. Mal mısın Sasha?

28 Haziran 2009 Pazar

Konfederasyon Kupası Şampiyonu Brezilya

Valla bugün Konfederasyon Kupası'nın en güzel iki maçını seyrettim. Şu ana kadar arkadaşlarla yaptığımız konuşmalarda hep; 'Brezilya-İspanya finali oynar. Brezilya da İspanya'yı finalde darmadağın eder.' diye hemfikir tartışmalar yürütmüştük. Bir nevi bu senenin CL Finali muhabbeti işte.

Gel gör ki İspanya bugün Güney Afrika karşısında neye uğradığını şaşırdı. Büyük takım farkını ortaya koyup maçı aldılar, evet ama Güney Afrika karşısında bu kadar kötü oynayacaklarını da beklemiyordum. Daha doğrusu, Güney Afrika'nın böyle iyi oynayacağını düşünmüyordum.

Maça damgasını vuran adam Güiza oldu, ilginçtir. Bana kalsa çok da ahım şahım bir oyun ortaya koymadı. İkinci golden sonraki istatistiklerinde 3 şutta 2 isabet diyordu. Onun dışında pek bir olayını göremedim. İkinci golü yemek yerken yakaladım, hatta son tekrarın sonlarına doğru gördüm diyebilirim. O kadarlık bir izlenim bana orta yapmış ama top kaleye girmiş gibi gördüm. Bunu bok atmak için söylemiyorum, pozisyon gelişimini falan göremeyip sadece topa vuruş anını gördüğüm için bana öyle geldi.

1-0 öndeyken, 2-1 geriye düşüp son dakikadaki harika frikik ile -ki bunun sebebi de Riera'nın saçma sapan faul'üdür.- maçı uzatmaya götüren Güney Afrika mağlubiyeti haketmemişti bana kalırsa, yazık oldu. Joel Santana'nın da içine oturdu zaten.

Normal süresinin son 5 dakikasına üç gol sığan bu karşılaşmanın galibi, önemli eksiklerine rağmen kazanmayı bir şekilde başaran İspanya, adını Konfederasyon Kupası 3.'sü olarak bloga yazdırdı. Tarihe geçmesi zerre derdime değil şu an. Sen 35 maçtır yenilme, git Amerika'ya yenil, Güney Afrika'nın elinden zor kurtul. Olacak iş değil Serhat, olacak iş değil.

Dunga en çok Amerika'nın hızlı ataklarından korkuyormuş, maçtan önce okumadım Erdoğan'la Ömer maç sırasında bahsediyorlardı oradan biliyorum ben de. Korktuğu da başına geldi gerçi. Daha onuncu dakikada yapıştırdılar golü.

Maçın genelinde hakim olan taraf hep Brezilya'ydı. İstatistiksel olarak olmayabilir, olabilir de tabi, ama TV karşısında gözüken o doğrultudaydı. Dunga'nin Daniel Alves'i kesme konusundaki ısrarını anlayamasam da, Luis Fabiano'dan nefret etsem de herifler çatır çatır oynadılar.

Maç aynı seyrinde devam ederken harika bir kontra-atak, bir uzun koşu, üç pasta gol olan bir Amerika atağı daha seyrettik. Ben o golden önce Brezilya'nın karşılaşmayı 3-1 alacağından adım kadar emindim, demek ki bu kadar emin olmamak gerekiyormuş bazı bazı. İlk yarı bittiğinde amcam nihayet otele teşfrif etmişti, yapılacak bir kaç işten bahsederken laf arasına sokuşturuverdi;

Olum gördün mü lan Amerika'yı? Nasıl oynuyor herifler, helal olsun valla. İnanılır gibi değil anasını satayım ya.

Amcamın komünist geçmişinden yola çıkıp, her zaman güçlü bir takım karşısında ezilen takımın harika oyununun onu mest edişiyle at gözlüğü taktığını söyleyebilirdim ama Amerika amcamın abarttığı kadar iyi oynuyordu. En azından kontra-atak'ları iyi beceriyordu.

İkinci yarı başladığında amcam eve dönmüş, ben kafeteryadaki televizyon bozulduğundan maçı bilgisayar başında TRT'nin kendi sitesindeki canlı yayın linkinden takip etmeye - sürekli kesilen yayın sebebiyle ağzımda binlerce küfür ile- çalışıyordum.

O arada Brezilya atıvermiş bir tane. O nefret ettiğim adam, yazmış golü. Dahasında da Brezilya baskısı devam ediyordu. Dedim ki kendime; '3-1 tahminim tutmadı belki ama bu maç da 2-2 olur uzatmaya gider, Brezilya orada koparır maçı.'

Howard kalesinde devleşiyor, Kaka'nın bariz golü sayılmıyor, goller kaçıyor derken sol kanattan bindiren Kaka'nın harika asistini topun son anda yerde sekmesiyle direğe nişanlayan Robinho'nun ardından kafasını topa sokan Fabiano -ki tekrarlarda gözüktü, Dunga da Fabiano ile birlikte koymuş kafayı hayali bir topa heyecandan.- durumu 2-2'ye getiriyordu.

Gel gör ki Brezilya'nın baskın oyununa karşı kalede Howard, defansta Oneywu ve Demerit, ileride Donovan, Altidore ve Davies ile tabiri caizse götünü yırtan -niye caiz olacaksa böyle bir tabir- Amerika, yediği ikinci golün on dakika sonrasında gelen Lucio'nun kafasına engel olamayınca ikinci tahminim suya gitmiş, Brezilya da kalan sürede gol yemediğinden ötürü Konfederasyon kupasının sahibi olmuştur huzurlarınızda.

En az Joel Santana kadar Bob Bradley'nin de içinde patladı bu skor ama olsun. -Bir klişe olarak- futbol adına güzel şeyler izledik, heyecanlandık, zevk aldık.

Konfederasyon Kupası HatıЯası

Tebrikler Brezilya...

Bir de diyalog yaşandı ki bu maç sırasında, yazmadan geçemeyeceğim. Çok güldüm yahu! Kaka'nın vurduğu, Howard'ın çizgiden -ya da içeriden- çıkardığı pozisyonun tekrarından sonra;

Ömer: Ne düşünüyorsun Erdoğan?
Erdoğan: Bu açıdan gol değil gibi sanki...
Ömer: Değil, di mi?

Şakşakçı tipler olur ya hani...

Fotoğraflar: Getty, Reuters
Fotosuşopusu: Bu Maç Evde İzlenir

Why So Ugly?

Mischa Barton Londra'da Harrods mağazasıyla alakalı bir açılışta yanılmıyorsam, Jennifer Aniston da yeni filminin setinde acayip acayip pozlar vermişler. Yakışıyor mu? Gerçi Aniston'ın bacaklar, memeler falan. Aaah aah Altair olacaktı şimdi ne meme muhabbeti çevirirdik.

Derdime Çare, Baytarım Yok...

Takım sporlarında gereksiz bencillik yapan oyuncuları sevmem. Tabi "gereksiz" kavramını açıklamak gerekirse, Kobe'nin veya Messi'nin topla çok oynaması sinirime dokunmaz. Ama Keyon Dooling'in eline aldığı her topu potaya fırlatması sinirime dokunur, beynime kan çıkartır. Türk futbolunda da Dooling'in karşılığı bir adam varsa, Engin Baytar'dır.

Yetenekli bir oyuncudur Engin Baytar, rahat adam eksiltir, uzaktan vuruşları iyidir. Ama aynı zamanda sopalıktır, topu aldığı zaman kalenin içerisine kadar girmeye çalışır. Onun için pas vermek, dördüncü hatta beşinci plandadır. Geçen sezon Eskişehir-Beşiktaş maçında Youla'dan sürekli pas istediği için, Youla çıldırmış ve Engin'in üzerine yürümüştü. Yine ekşi'den okuduğum bir anektodta, gol attıktan sonra kendisine sarılmaya gelen takım arkadaşlarını bir bir itmiş ve taraftara formasının arkasını göstermeye çalışmış.

Engin Baytar Trabzon'da ne yapar bilmiyorum. Yattara'yı satmadıkları sürece, "topu alıp giden oyuncu kontenjanı" dolu demektir. Zaten Selçuk gibi yine topu ayağında isteyen bir oyuncu varken, Engin maraz çıkarabilir. Tabi Trabzon halkının göstereceği tepki, Eskişehir'deki kadar nazik olmayabilir, aman diyim.

Bir de, allahtan Yılmaz Vural'ın hocalık yaptığı bir takıma gelmemiş. Engin'in bu bencilliğine katiyen dayanamazdı. Zaten biliyoruz ki, Yılmaz Hoca adamın götünden kan alır Kamil, kan.

Fotoğraf: Ligtv

27 Haziran 2009 Cumartesi

Bingo: Bana Bunlarla Gelsin!

1) Steve Yarnell kim amına koyayım!
2) misiniz, musunuz, müsünüz gibi sor ekleri ayrı yazılır davar!
3) 'Hafizasıyla' olacak o öküz aleyhisselam!
4) O aşağıdaki telefon numarası değildir umarım.

Bu ne ya, yettiydi Penis Enlargement, %20 indirimli Viagra türünden Spam'ler bir de bunlar başladı. Spam olarak bile gelmiyor ibneler.

İstemiyorum lan kameralı saat, ne yapayım? Seviştiğim kadınları kaydetmiyorum bir yere. Bana Casio getirin oğlum, o efsane modelinden... Yeter bana o. Kronometresiyle maç yaparız biz yengenizle. 99 gelirse gol, 00 penaltı.

Böyle Bir Kanal Vardı Lan!

Yok muydu oğlum? Saçma sapan kanaldı hani, eyçbibi diye okurlardı bi de. O zamanlar ayar olmazdım tabi ipimle kuşağım modunda olduğumdan da şimdilerde düşününce;

'eyçbibi iyi tivi, iyi tivi eyçbibi'

diye de aptal bir sloganları vardı. Başlı başına bu bile ifrit olmaya yeter. Sonra ne olduysa yalan oldu o kanal ama ilk çıktığında fena parlamıştı, evde paso HBB izleniyor falan. Sonra bir şey oldu falan, gitti bu kanal. Meteor mu düştü aptal kanala acaba? Toptan silindi oğlum, bi de kök salan toptanlar silinse ne güzel olur ha...

HBB diyince böyle saçma sapan bir yazı oldu. Bu da zaten onun gibi birden silinir yok olur falan. Acayip şeylere gebe bir yazı, s.ktim oldu zaten.

Not: Açılımı -Has Bilgi Birikim- imiş ve Kadir Has'ın imiş. Has Doydum Döner Kebap Salonu.

Hapishane Öyküleri

Cezaevindeki kadınlara okuma yazma öğretmek amacıyla ziyaret yapıldı geçen cezaevine. Çok acayip bir hikayeye rasladım, paslamadan geçemeyeceğim.

Kadın 40-50 arası yaşlardan birinde ikamet etmekte, orası bariz. Taşra kadını olduğu da her hâlinden belli. Kocasından gördüğü şiddeti de buna bağlayabiliriz tabi doğal olarak. Zaten aşağılamak için söylememiştim.

'Neden buradasın Teyzem?' diyoruz, zarf atalım da anlatsın hikayesini biz ince belli bardaktan çayımızı içip sigara tüttürürken. Derdine de ortak olalım, gönlünü ferah tutabilelim istiyoruz tutabildiğimiz kadar. Fakat ortaya traji-komik bir hikaye çıkıyor, gülmemek için zor tutuyorum kendimi. Bu kadarını da beklediğimi söyleseydim yalan söylemiş olurdum;

Kocam beni dövüp duruyordu. Eli çok ağırdır, çok canımı yakardı. Tak etti canıma, iki tane adam tuttum biriktirdiğim parayla. Bunu şöyle eşek sudan gelinceye kadar dövsünler de yıllarca çektiklerimi bir nebze de olsun anlasın istedim. İstemez olaydım...

Bokunu çıkarmışlar, döve döve öldürmüşler herifi. Kocamı dövüp öldürmüş olsalar gam yemezdim, bir de elin adamını kocam zannedip döverek öldürmüşler. İşte o yüzden, azmettirmekten buradayım ben.

MJ With MJ

Birini yanına erken aldın, diğerini bizden esirgeme yarabbi.

Arkadaş Anlatınca Daha Komik Oluyor #1

1 liralık kontrat
Başkan Yıldırım Demirören, Mustafa Denizli’nin imzalayacağı kağıdın boş olduğunu görünce, "Hocam ben buna 1 Lira da yazarım" dedi. Demirören’in bu sözü, törene katılanları kahkahaya boğdu.
Şimdi ben böyle şey edince olmadı tabi...

Haber Metni: Fanatik

Bu Maç Evde İzlenir OST #1: Michael Jackson Haftasonu

Haftasonu olayı yalan tabi... Müzik kanallarına bir buse kondurayım dedim inceden.

Gençsubaylar'da takıldığımız gibi devam edelim dedik şu liste olayına. Boş boş gezmesin okuyan insanlar, arada açıp takılsınlar.

Bildiğiniz üzere hakkın rahmetine kavuştu Michael Jackson, yasa boğulanı da var Allah'ından buldu pezevenk diyenler de var. Farketmez, bir dönem hatta bir kaç dönem bu adamla büyüdü. İki güncük dursun şarkıları istedim, sonra blogu normal seyrine çevirip eskisi gibi liste yapmaya devam edeceğim.

Ben kafama göre herifçioğlunun sevdiğim şarkılardan bir derleme yaptım ki zaten çoğu da en popüler şarkıları. Herkes biliyordur, bilmese bile aşinalık vardır o yüzden; 'şunu niye koymadın' - 'bu neden yok' gibi konularda problem olacağını sanmıyorum.Kafaya göre takılmaca yani, boş boş okumayın maksat. Arada ince ince çalsın Michael Abi'nin sesi.

26 Haziran 2009 Cuma

Karışık Uzun Eşek



Mesut Bahtiyar Rules...

Dondurma Mevsimi

Şaban'ın posttan sonra iyi gelir diye düşündüm, hazır dondurma mevsimi de açılmış hehehehe. Nip/Tuck güzeli AnnaLynne McCord ve saz arkadaşları Jessica Lowndes ile Jessica Stroup.

V For Victory

Fotoğraf: The Sun

Smooth Criminal


Fotoğraf: AP

R.I.P: King of Pop



Fotoğraf: Milner Moshe

Michael Jackson 1958 - 2009

Çocuk tacizciliği ile suçlandı, günahı boynuna. Eyvallah. Estetiğin bokunu çıkardı, Madame Tussauds müzesindeki heykeli yerine gerçeğini koysan kimse farkı anlamazdı, o derece. Eyvallah.

Ama bu alemde şov denen olayın kralı, dansın da babasıydı be arkadaş. Müziğin her dalında efsane olmuştur. Ekonomistliği ne derece bilemem.

Terk-i Diyar eyledi kaynaklarda belirtilen ani kalp durması sonucu. Geride bıraktığı 10 albüm, sayısız ödül ve kendine özgü dans figürleriyle gitti hem de. Black or White, sevmiştik be dayıgil.

R.I.P. deriz biz de, güle gülesin...

Fotoğraf: Ralf-Finn Hestoft

25 Haziran 2009 Perşembe

Değişim Rüzgarları

FATİH ÜREK

KUŞUM AYDIN

AZİS

İsmail, sonuncusu senin için gelsin...

Draft Öncesi Ortaya Karışık

Bu geceki draft öncesi ortalık hareketlenmeye başladı. Sevmem ben öyle boş geçen yazları, takımların hareketsiz kalıp aynı tas aynı hamam devam etmelerini. Şu ana kadar Jefferson'ın Spurs'e, Mike Miller ile Randy Foye'un Wizards'a, Shaq'ın Cavs'e gidişini gördük. Bu gece de süpriz takaslar gelebilir diye düşünüyorum hatta umuyorum. Sixers'ın Dalembert'i pazarlamaya çalıştığı okuduğum sağlam haberler arasında. Bucks, Bobcats, Mavs ve hatta Suns'a giderse şaşırmam. Hinrich'in yeni evi de Blazers olabilir. Bunun dışında Miller ve Foye'u göndererek Wizards'tan 5. sırayı alan Timberwolves, kendisine ait olan 6. sıra seçimiyle birlikte paket yapıp resimde gördüğünüz İspanyol için girişimde bulunabilir.

Bunun dışında Sixers logo değişime gitti. Yeni logo değil, eski, bildiğimiz kırmızı-mavi-beyazdan oluşan daire içinde 76ers yazısının olduğu logoya dönüldü. Renkler de değişti yukarıdaki gibi. Sezon başlamadan ikinci logo, yeni forma ve parke tasarımları da açıklanacak. Sixers dışında da değişikliğe gidecekler var. Rockets'ın kırmızı ve beyaz yanına üçüncü bir renk olarak altın sarısını katması var okuduklarım arasında. Bobcats turuncuyu ikinci plana atarken maviyi ön plana çıkaracakmış. Jazz, logosundaki mor renkten kurtulacakmış. Warriors da renkleri arasından altın sarısını çıkaracakmış! Bu ilginç geldi.

Fotoğraf: Getty Images

Ananıskeeeee! Nr. 2

Rockband'in Beatles temalı oyun çıkardığını geçenlerde alet edevatın yanında videoyla birlikte bir, bir buçuk saat kadar önce vermiştim. Bu da Opening Cinematic'i oluyormuş oyunun, hadi bakalım.



Cinematic'te de görüldüğü üzere mekanlar Beatles ile alakalı olan (videolar, konserler, Cavern) baz alınarak yapılmış. Şarkılar seçmece olacak, artık kimin kafasına göre bilmiyorum ama zaten geçen günkü videoda olan tüm şarkılar;
  • I Saw Her Standing There
  • Taxman
  • Here Comes The Sun
  • I Want To Hold Your Hand
  • I Feel Fine
  • Day Tripper
  • I am The Walrus
  • Back In The U.S.S.R.
  • Octopus's Garden
  • Get Back
olarak mevcut olacak bir kaç eklemeyle beraber. Guitar Hero ve Rockband'in oyunlarına bakacak olursak bonuslar ile birlikte 30-40 arası şarkıya tamamlanacağını düşünüyorum. Bunun yanı sıra tanıtım videosunda da ucundan bahsediyorlar, kaynaklarda da şöyle deniyor ki; 'Tüm Beatles albüm ve şarkıları oyun için donvloydıbıl olcek oğlum ohaaaaaağğğğğ.'

Grafikler çok iyi, özellikle o bahsettiğim Beatles kronolojisindeki Cavern günleri, Amerika çıkartması, rooftop konseri, I am The Walrus tribi olmak üzere alayında Beatles üyelerinin o günlerdeki tipleri baz alınıp hazırlanmış.

Paris @Dubai

Bu da Râbbine sormuş işte; 'Neresi?'
Ne dese beğenirsin? Dubai demiş...

Ananıskeeeee!

The Rent-A-Shaq Tour

Adrian Wojnarowski Yahoo'daki yazısında kullanmış bu tabiri. Çok hoşuma gitti. Kobe ile hanedanlığından sonra ligin yeni yıldızlarından Wade ile mutlu sona ulaştı. Bakarsın tutar hacı, hem renk gelir biraz denerek Suns'a geldi ama olmadı. Şimdi de potansiyel şampiyon LeBron'un yanında kocaoğlan. Karşılığında emekli olmayı düşünen Ben Wallace, Pavlovic ve 2009 draftı 46. seçimi ve 500 bin dolar verdi Cavs. Kısa vadeli hatta belki de tek sezonluk bir hamle bu. Aslında bu sezon içinde bir takviye yapması gerekirdi Cavs'ın ama geç de olsa elle tutulur bir işe imza attılar. Shaq kaç yaşında olursa olsun hala bu ligde dengeleri değiştirebilecek bir oyuncu. Kubilay istiyordu bu takası uzun zamandır, "Shaq saha kenarında sevinen Mo'yu tutup fırlatsın, kendine gelsin diye" demişti, yarılmıştık. Shaq eğlencelidir, sempatiktir ama işler ciddiye bindiğinde ciddi olmayı, takımı kendine getirmeyi de bilir. Dün düşündüm biraz LeBron hakkında; umarım yanına gelen onca ikinci adama rağmen şampiyonluğa ulaşamama gibi bir durum olmaz diye. Şimdi de Shaq geldi, bu sene oldu oldu, sonra zaten gidici gibi...

Fotoğraf: Marc Serota

Râbbime Sordum

Yuh!

Oğlum kuruyemiş yerken dişimi kırdım lan. Bildiğin yiyordum dayı, sert ve kabuklu bir şey de değil hani. Bildiğin tuzlu fıstık be! Şimdi dolguya değiyor dişim, kapısı kırık araba gibi lan. Hava almıyor, ağrı yapmıyor o yüzden. Dolgunun sayesinde sanırım.

İsmail, ses ver lan. Ne kadar idare eder beni bu diş. Bu hafta çok yoğunum, haftaya kadar dayanır mı?

Şaka gibi ya, bu ne cenabetliktir arkadaş...

Nihat Beşiktaş'ta?

Haberi altyazı olarak geçerken NTVSpor'da gördüm. Demirören de açıklama yapmış; 'Nihat takımımıza hayırlı olsun.' şeklinde. Olur vallahi, yalan yok. Allem etti, kallem etti giydirdi o formayı. Sakatlıklardan çekmediği sürece Nihat Beşiktaş'a her zaman katkı yapacaktır bunda şüphe yok.

Gerçi daha resmi siteden bir açıklama yapılmamış ya da duyurulmamış. Muhtemelen ilerleyen saatlerde duyrulur. NTVSpor kaliteli bir kanal, haberi sağlama almadan duyuracaklarını hiç sanmıyorum. Bu yüzden şimdiden tüm Beşiktaş zamiasına hayırlı olsun denebilecek bir transfer.

Mehmet Topuz falan hikaye. Bu transfer döneminde şu ana kadar yapılmış en iyi transfer. Gözünüz aydın.

Blog'un Beşiktaş'lılarına da buradan selam ederim.

24 Haziran 2009 Çarşamba

Plug Translation

'Oh be', diyorum; iki günlük iznim var. Bizimkiler de tatilde, ev bomboş. Şöyle bir yayılayım, bilgisayarı televizyona bağlayıp izlemediğim filmleri izleyeyim felekten bir gece çalayım. (Evet, hepsi erotik.)

Gel gör ki şu yukarıda bulunan salak priz çeviriciyi otelde unuttuğumu farkediyorum hem de eve geldikten sonra. İşin yoksa bu saatte açık elektrikçi bak şimdi anasını satayım. Bazen mallığa harbiden doyum olmuyor ey dostlar!

Formula 1 Poster

Continuum Transfunctioner

Chicks: Are you Jesse and Chester?
Jesse: Ah, I don't know. Why?
Chicks: If you are Jesse and Chester perhaps we will give you erotic plasure.
Jesse: That's us!
Chester: Right here!
Chicks: We're looking for the Continuum Transfunctioner.
Chester: Who are you guys?
Chicks: We are not guys. We are hot chicks!
Chester: Jeez! She's totally right.

Jefferson @ Spurs

Bazen yapılan tek bir hamle bile o takımı yukarıya çıkarmaya yeter. Bunu Rasheed Pistons'a takas olduğunda da gördük, Gasol'un Lakers'a gidişinde de... Spurs öyle bir takas yaptı ki, "Artık yaşlandılar, sakatlıklar da var, Spurs bitti." denilen bir dönemde bence göründüğünden daha büyük bir etki yaptı. Alınan adam Jefferson ki, iyi bir skorer, üç sayı atıcısı, iyi bir savunmacı. Karşılığında verdiğiniz adamlar 38 yaşındaki Bowen, 37 yaşındaki Thomas ve 34 yaşındaki Oberto. Daha ne olsun?

Parker, Manu ve Jefferson ile iyi bir üçlü oluşturdu bence Spurs. Duncan'ın yanına iyi bir uzun getirildiği taktirde gelecek sezonun yine favorileri arasına girer Spurs, tartışmasız. Rasheed olabilir mi bu uzun? Bekleyip göreceğiz artık.

Bucks gemileri yakmış gibi. Baktılar olmuyor sil baştan olayına giriyorlar. Oberto'yu da alır almaz Pistons'tan Amir Johnson ile takas ettiler. Bowen, Thomas ve Johnson'ın kontratları gelecek yaz bitecek. Ortada dolanan dedikodularda Bogut'u Daniels ve Peterson karşılığında Hornets'e ve Redd'i ise Dalembert ve Lou Williams karşılığında Sixers'a göndereceği konuşuluyor. Bogut takası da yine cap boşaltmak amacıyla yapılabilecek bir takas. Daniels ve Peterson'ın kontratları da gelecek yaz bitecek. Bucks'ta takaslar devam edecek gibi.

Fotoğraf: Getty Images

Moby - Wait For Me

Gönül isterdi ki bildiğimiz, sevdiğimiz, saygı duyduğumuz bir abimiz olan Richard Melville Hall'a tekrardan takdire şayan bir albüm yarattığı için en içten dileklerimizi yollayalım buradan. Ama gel gör ki nedense hayal kırıklıkları ahmak ıslatanlar gibi yağıyor bu sene albümler bazında yüzümüze.

Üzgünüm, bu sefer güzel bir albüm olduğunu söyleyemeyeceğim sevgili Moby, you dick! Tarrak gibi albüm yapmışsın afedersin. Umarım bunun mantıklı bir açıklaması vardır!

'Geçiş albümüydü be abi...'
'Ya KPSS kastım be hacı, fazla odaklanamadım şarkılara.'
'Aşk-ı Memnu'ya sardım be Doug, o adamı ayakta s.kiyorlar be abi.'

gibi mazeretler kabulümdür yoksa sümüğümü atmayacağım bir albüm. Sadece ama sadece Mistake adlı şarkıyı çok beğendim. Gerisini at çöpe gitsin.